RoboDoppel

34 4 1
                                    

Ahmet bey, rahat yatağındaki uykusundan aniden uyandı. Pencerelerden odaya dolan sabah güneşi, içini yeni bir güne başlamanın huzuru ile doldurdu. Sonra yatakta yalnız olduğunu, eşi Nuran'ın yanında olmadığını görünce huzuru kaçtı. Halbuki bugün biraz erken kalkıp kendi elleriyle ona kahvaltı hazırlamayı planlamıştı.

Yataktan kalkmak için yorganı sıkıntıyla üzerinden atıp doğruldu. Ayaklarıyla terliklerini ararken, kapının yanında durmuş, onu izleyen robotu fark edip irkildi.

"Seni manyak makine! Sabah sabah yatak odamızda ne işin var? Ödümü kopardın."

Sabah güneşi ile parlayan robotun metalik gövdesi odada garip ışık oyunları oluşturuyordu. Kapının ağzında umursamazca duran robot, her zamanki tek düze sesiyle, "Anlaşılan bugün ters tarafınızdan kalkmışsınız Ahmet bey," dedi.

"Senin kahvaltı falan hazırlıyor olman gerekmiyor mu?" diye tersledi hemen Ahmet. Bu sıkıntılı halinin yanında bir de hizmetçi ile uğraşacak vakti yoktu.

"Nuran hanım burada bekleyip, siz uyanınca kendisine haber vermemi istedi."

Bu söz üzerine içi hiç de rahatlamayan adam, terliklerini ayağına geçirip yataktan kalktı, yüzünü yıkamak için banyoya yöneldi.

"Peki, o ne yapıyor içeride?"

"Bilemiyorum efendim, bana söylemedi."

"O süper beynini kullanıp, bir tahminde bulunsana."

"Şey, sanırım biraz yalnız kalmak istedi."

Yüzünü yıkayıp kurulanan Ahmet tekrar odaya girdi. Pencereleri açtı. Otomatik sistemle sulanan bahçeyi izlerken düşüncelere daldı. Ne oluyordu bu kadına böyle? Son günlerde bir şeyler onu çok üzüyordu. Ama ondan gizliyordu ne olduğunu. Peki ama neden?

"Sence onu üzen şey ne? Sana ne olduğundan hiç bahsetti mi?"

"Hayır efendim."

"Sen ne düşünüyorsun peki?"

Bir süre duraksayan hizmetçi robot, "Sanırım, uzun süredir sizinle bu evde tıkılı kalmaktan biraz sıkıldı."

"Evet," diye mırıldandı Ahmet. "Belki de bu yüzdendir."

"Belki de... tatile filan çıkmalıyız?"

"Faydası olabilir efendim."

Bir anlık sessizlikten sonra yerinden kımıldayıp kapıyı açan robot, "Ben en iyisi gidip Nuran hanıma haber vereyim. Kahvaltı 10 dakikaya hazır olur efendim," dedi ve kapıyı ardından kapatıp çıktı.

Ahmet üzerine giyecek bir şeyler bulmak için elbise dolabını yöneldi. Rahat bir şeyler seçip giyindi. Aynanın karşısına geçip kendine şöyle bir baktı.

Ellisini geçmişti artık. Yaşlanıyordu. Derisi çökmüş, kırışmıştı; kilo almış, saçları dökülmüştü. Birkaç yıl önce emekli olduğu monoton işinden sonra, uzunca bir süredir hayalini kurduğu emekliliğin rahatlığını yaşayacağını ummuştu. Eşiyle birlikte bir ömür boyu çalışıp elde ettikleriyle mutlu bir hayat süreceklerdi. Başta her şey ikisi için de umduğu gibiydi. Ama bu mutlu dönem pek uzun sürmemişti. En basit konularda bile sürekli anlaşmazlığa düşüyorlar, zaman zaman bir çocuk gibi küsüp konuşmuyorlardı. Aralarındaki bu gerginlik her ikisi için de hayatın tadını kaçırıyordu.

Her ikisinin de çalışıyor olduğu, evliliklerinin o ilk yıllarını düşündü. Şimdi geriye dönüp baktığında o yılları hayal meyal hatırlıyordu, sanki puslu bir perdenin ardında kalmışlar gibi. Ama o perdeden dışarı sızan gerçek, o sıralar gerçekten mutlu olduklarıydı. Belki de bir amaçları olduğu için mutluydular o zaman. O sıralar sadece yeterince birikimi bir tarafa koyup, emekli olmak ve birlikte daha çok zaman geçirebilmek istiyorlardı. Şimdi ise neydi ki amaçları? Ölümü beklemek mi?

RoboDoppelWhere stories live. Discover now