pişmanlık ; final

139 13 45
                                    

John sonunda sakinleşmişti. Şimdi ise küçümseme duygusuyla Sherlock'a bakıyor, gülümsüyordu. "Bu bir numara. Şaka yapıyorsun ve komik değil. Mary'nin videosunu gördüm." alay ediyordu.

"Beni hafife alıyorsun." öfkeli ve tehtidkar bir ses tonuyla fısıldadı.

Sherlock gözlerini kapadı. Ölüyordu, gerçekten ölüyordu ve arkadaşı, hayatının aşkı, uğruna canını vereceği adam oradaydı ama umursamıyordu.

Muhtemelen haklıydı, bu kendi suçuydu. Yalan söyleyen çocuk, birçok kez John'un duygularıyla oynamıştı.

Nefes almakta zorlanıyordu, vücudu hiperventilasyonun* eşiğindeydi. Otururken bir elini John'un bacağına koydu ve diğer eliyle kıyafetinin yakasını gevşetti.

"John." Sesi özlemle dolup taşıyordu.

"John, bunu şimdi duymak istemediğini biliyorum ama-" Ciğerlerine yeteri kadar oksijen gitmiyordu. Derin bir nefes aldı.

"Çok üzgünüm John. Sana yaşattığım şeyler için çok üzgünüm." Yutkundu.

"Ve Mary'e." Gözlerini aşağıya dikti.

"Yapmamalıydım- sana bu kadar şey yaşatacağımı bile bile en başta seninle tanışmamalıydım. Ama beni bağışlar mısın? John, lütfen?" Sesi titriyordu, çaresizlik içindeydi.

"Lütfen, lütfen bana bakar mısın?" Sherlock yalvardı, eliyle arkadaşının bacağını kavradı. Etraf yavaş yavaş kararmaya başlamıştı.

Bu şekilde, John'un kollarında ölmek istemiyordu ama hor görülüyordu.

Birden korktu. Bu şey, korkunçtu.

John tereddütle Sherlock'a baktı. Bir kaç dakika öncesine kadar Sherlock'un bu kadar solduğunu fark etmemişti. "S-Sherlock?"

John, Sherlock'a endişeyle bakarken onu nazikçe tuttu. "Hadi Sherlock, benim için nefes al."

Sherlock ağlıyordu.

"John." Kesik kesik nefes almaya çalışıyordu. "John, çok üzgünüm- ben- ben her zaman söylemek istemişimdir-" Ağzı açılırken nefesi kesildi. "Jo-"

Sherlock'un başı John'un göğsüne düştü.

"Sherlock?" John'un gözleri korkuyla büyüdü. "S-Sherlock?" Kalbi acıyordu.

"Hayır hayır, daha fazla şaka yok." Acıyla, çaresizce gülümsedi. Sherlock'un çenesini okşadı. "Lütfen?"

Bu son muydu? Sherlock Holmes, en yakın arkadaşı, az önce... Öldü mü? Gözlerinin önünde?

John, arkadaşına son bir kez baktı, kalbinin hızlanmasına engel olamıyordu. Bu acı vericiydi ve bu acı, Mary'nin ölümünden ve diğer her şeyden çok daha kötüydü.

John'un hayatı tam olarak şu an mahvoluyor, alt üst oluyordu. Çünkü Sherlock'un gülümseyen, tatlı yüzü orda değildi. Hayır, Sherlock'un yüzü umutsuzluk, acı ve yalvarış doluydu.

Çünkü Sherlock, John'un ondan nefret ettiğini düşünürek ölmüştü. Çünkü John onu umursamamış ve özrünü kabul etmemişti.

John cehennemi yaşıyordu.

Gözlerini sımsıkı kapadı ve yaşların yanaklarından süzülmesine izin verdi. Bu gerçek olamazdı.

John Watson, arkadaşı ölmeden önce onu yumruklamış, tüm bunların bir oyun olduğunu onun suratına haykırmış, ondan nefret ettiğini söylemiş ve Sherlock, sadece bu öfkeyi hissederek ölmüştü.

"Ben- öyle demek istemedim." John fısıldadı, sesi duygu yüklüydü.

Pişmandı. Hayatında hiç olmadığı kadar pişmandı ama artık çok geçti. Sherlock gitmişti.

John derin bir nefes aldı, kalp krizi geçiriyor gibi hissediyordu.

Hıçkırıyordu.

"Özür dilerim, çok özür dilerim.. Seni dinlemeliydim.." Sesi ve tüm vücudu titriyordu.

Sherlock'a sarıldı, kucağında hala ufak bir sıcaklık vardı. Başını onun omuz kıvrımına gömdü ve dedektifin solmakta olan kokusunu içine çekti.

Hafif, misk kokulu, tatlı ve çok tanıdıktı.. Ama buna yeteri kadar değer vermemişti ve artık o yoktu.

Yutkundu.

"Sana bunu asla söylemedim.. Çünkü kabul etmeyi reddettim ama seni sevdim." fısıldadı. "Cidden sevdim, hem de yıllarca.."

Hayatının aşkına sıkıca sarılmış, hıçkırarak ağlıyordu.

"Seni affediyorum, elbette affedeceğim," diye fısıldadı.

Belki- belki bu kelimeleri söylerse Sherlock uyanırdı, değil mi?

"Üzgünüm, çok üzgünüm.."

Gözyaşları devam etti.

Sherlock cevap vermedi.

John çığlık attı.

Her şey bitmişti.

<3 <3 <3

━ ağlıyorum :"

bu benim ilk çevirim gibi bir şeydi o yüzden hatalar olabilir, çok görmeyin <333

ammo | johnlock [tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin