BİRİNCİ BÖLÜM

48 4 5
                                    

Gözlerimi Dünya'ya açtığım an annemin kollarındaydım, şuan ise yalnızlık kollarını açmış tüm bedenimi sarıyor. En derininden hissediyordum kimsesizliği, çaresizliği...                                                  İnsanlar, Aileleriyle birlikte olunca ne kadar yoksulluk çekseler bile yalnız değiller keşke yoksulluk çekseydim de yalnız olmasaydım. Bir ailem olsaydı.. Gerçi ben de yoksuldum, en büyük yoksulluğum da Ailemdi. Ne annem ne babam var yurda küçük yaşta bırakılan bir kişiyim. Tam 15 senedir hâlâ başkalarının kurduğu hayatı yaşıyorum. 

Ölseydim de şu durumlara düşmeseydim.. 

Sabah uyandığımda saatin kaç olduğunun farkına bile 

varamadan mutfağa doğru yürüdüm, bileğime doğru sarılan bir el ile durdum. 

Korkuyla geri doğru baktım. Yurttaki bakıcımız olan Mahir abi kolumu kırarcasına tutup hiddetle bağırıyordu. 

"Saatin kaç olduğunun farkında mısın savaş!" 

Başımı öne eğerek yere doğru bakıp özür diledim. 

"Özür falan dileme, bu kaçıncı geç kalkışın yeter artık seni süründürmenin zamanı geldi!" 

Mahir abinin sözleri yüreğime bir ok gibi saplandı, nefesimi tutuyordum o konuşurken. Kolumdan çekerek beni müdürün odasına getiriyordu, beni çekerken kolum çok acımıştı. 

Bu yurttaki herkes mi böyle olmak zorundaydı hiçbir fikrim yok. 

Koşar adımlarla yürürken müdürün odasına gelmiştik bile. Mahir abi yanımdan ayrılmayıp içeri girmişti. Müdürün arkası dönüktü, içeri girdiğimizde ayağa kalkıp, bana doğru yaklaştı. Derin bir nefes alıp vererek: 

"Geçen sefer geldiğinde ne demiştim sana savaş?" 

Adımı bastırarak söylüyordu her seferinde neden böyle yapıyordu?.. Boğazımdan aşağı akan sıcaklıkla sesim titreyerek de olsa cevapladım. 

"Kurallara bir kere daha uymazsam kovulacağımı söylemiştiniz efendim.."  

"Aynen öyle savaş, ben dediğimi yapıyorum, artık seni burada istemiyorum 3 gün süren var başının çaresine bak, çıkabilirsin" 

Artık seni burada istemiyorum..  

Acımasız insan görmüştüm mahir abi gibi ama böylesi başka yerde yoktu. Önüme düşen düz siyah saçlarımı geri savurarak, odama gittim. Sadece 3 günüm vardı, nereye gidecektim ki. Sinirden başım ağrırken kafamı yastığa koyup uyuduğumu bile hatırlamıyorum. Gece terler içinde uyanmıştım, rüyamda annem vardı ve benimle ilgileniyordu. Yüzünü bilmediğimden görememiştim ama o annemdi. İlk defa ağlayarak uyandım. Hiç göremediğim annemin kokusunu özlemiştim. Tekrardan kafamı yastığa koydum.

Döndüm.

Döndüm.

Döndüm.

Uykum bir türlü gelmedi. Kalkıp kıyafetlerimi toplamaya başladım. Neden tek bana garezi var bunların? Herkesten nefret ediyorum, herkesten.. Benim kimseye ihtiyacım yok değil mi? Esir olduğum dört duvar arasından kurtulacağım. Belki canıma kıyacağım? kim bilir? Gitmek için 3 günü beklemeyeceğim tabi ki... Hayat her zaman bir masal gibidir, başkasından dinlediğinde güzel gelir ama içine düştüğünde korkutucu bir hâl alır. Hepsi imkansız olurdu şimdi. Aklım yeterince dolduğuna göre artık yatabilirim. Daha fazla düşünürsem kafayı sıyıracağım gerçekten. Yatağa uzandım bir kolumu yastığın altına koydum ve uyumaya başladım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 28, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KAYIP HAYATLARWhere stories live. Discover now