10. GÜN (Part 2)

340 10 0
                                    

10. Bölümün devamına hoşgelmişsen😚

İyi okumalar...

***
10. Günden Devam

Cihangir'in hızla bakışlarını bana çevirdiğini fark ettim. Bende ona bakıyordum. Gözlerimdeki endişeyi görmesini istemedim. Eğer görürse anoniminin ben olduğumu anlardı fakat eğer endişelenmediğimi görürse o olmadığımı düşünürdü. Gülümseyip önüme döndüm. Yüzümdeki endişeyi de sildim. Böylelikle eğer ben anonim olsaydım ona karşı çok ani bir tepki vereceğimi ve endişeleneceğimi düşünürdü.

Yaklaşık yarım saat içerisinde nikah kıyılmıştı. Ahu'nun ve kuzenimin zorlaması üzerine nazikçe basmıştım Cihangir'in ayağına.

Benim arkam onlara dönük çalan şarkıyla beraber öylece oynarken arkamdakilerin her an tetikte beklemesi hoşuma gitmişti. Çiçeği birkaç kez atacak gibi yapmıştım fakat atmamıştım.

Son anda oynamaya devam ederken çiçeği hafif aşağıya sarkıtıp aniden başımın üstünde arkaya attığımda merakla döndüm. Çiçeği kimin kaptığına bakarken gördüğüm kişiyle Ahu ve ben oldukça şaşırmıştık. Bu Ahu'nun sevdiği çocuktu. Yıllardır kendini paraladığı adam...

Adı hatırladığım kadarıyla Mert'di. Elindeki çiçekle bir eli cebinde öylece gülümseyerek Ahu'nun önünde durduğunda arkadaşımın heyecandan kalpten gitmemesi için dua etmeye başlamıştım.

"Bu çiçeği tuttum. Demek ki onlardan sonra ben evleneceğim. Ve... Bu kadere yalnızca sen layıksın." dediğinde Ahu'nun donduğunu gördüm ben bile şaşırmıştım. Böyle bir itiraf asla beklemiyorduk fakat çokta mutlu olmuştum arkadaşım adına. İşte bu! Tam olarak Ahu'nun sevgisini hak edecek birisi.

Elindeki çiçeği Ahu'ya verdiğinde dayanamayıp gülümseyerek alkışlamaya başladım. Diğerleri de bana uyunca alkışlamaya devam ettik. Bakışlarım Cihangir'i bulduğunda onunda gülümseyerek alkışladığını gördüm.

Karşımızda birbirlerine sıkı sıkı sarıldılar. Aniden belimde hissettiğim kocaman elle irkildim. Burnuma dolan kokuyla onun olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Ses çıkarmayıp öylece Ahu'yu izledim.

"Çok mutlu olmuşa benziyorsun." diye lafa giren Cihangir'e döndüm. Gülüşünde yandığım... "Evet mutlu oldum." diye onu onayladığımda gözlerimin içine bakarak derin nefes aldığını gördüm.

Tekrar önüme döndüğümde herkesin sırasıyla bize yaklaştığını gördüm. Hepsiyle kısa süreli vedalaşmanın ardından birkaç saatliğine dinlenmek için Cihangir'in evine gittik. Artık burada beraber kalacaktık fakat yine de onun evi olarak anmayı tercih ederdim.

Üzerimdeki beyaz elbiseyi çıkardım ve sabah Ahu tarafından bu eve yollanan valizimden bir tişört bir de şort çıkardım. Açık mor şortumun üzerine giydiğim bol ve uzun, beyaz tişörtle çok rahat olmuştum. Akşam ki kutlamayı beklemeye koyulduk, Cihangir ile karşılıklı kahve içerken.

"Nasılsın?" diye sordu oldukça içten duygular barındıran sesiyle.

"Oldukça yorgun."

"Merak etme. Tüm hayatının yorgunluğu atmana yardım edeceğim."

"Bunun için fazlaca uğraşman gerekecek."

"Benim için senin rahatlığın mutluluğumdur."

Bakışlarında kaybolmak istedim sevdiğim adamın. "Ee, karıcığım dinlendin mi bakalım?" diye söze giren Cihangir ile ufak çaplı bir kahkaha attım. Onunda dudaklarında alayımsı bir gülümseme belirmişti.

"Manyak, sensin karıcığım. Ya sabır ya!" derken gülmemi durdurmaya çalışıyordum. Gülerken sarsılan kolumla kahvenin üzerime dökülmesine engel olamamıştım.

YÜREK YAKAN BİN ALEV || TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin