Giriş

22 10 10
                                    


Giriş

İnsanlar, arzuları ne isterse hep onları yapmışlardır ve onları asla durduramazsınız. O an ki ruh halleri intihar etmeye teşebbüs ediyorsa; ederler

Arzu; insanoğlunun bitmeyen istemeleridir. Kendi arzuları için başkalarının hayatlarını mahvederler.

Nefis insanoğlunun en büyük düşmanıdır. O, her şeyi ister. Her şeyi arzular. Onu tek durdurabilen şey ise insanın kendisidir. İnsan, 'dur,' derse durur. İnsan durdurmak istemezse ya da gayret etmezse durmaz. İstedikçe ister. Ve bu istek ya kendisini öldürür ya da bir başkasını. Veyahut ya kendisine zarar verir ya da başka varlıkları.

İnsanlar hep eğlenmek ister. Eğlenmek için hep bir delik ararlar ve o delik de hep başka canlılara zarar vermek vardır.

İnsanlar depresyona girer ve bu normal karşılanır. Yani kısacası tedavi süreci başlar. Ancak hayvanlar depresyona girebilir mi?

Size, 'hayvanlarda depresyona giriyor!' desem ne dersiniz ya da nasıl tepki verirsiniz?

'Hayvanlar, insanların tacizine uğruyor!' desem ne yaparsınız?

'Bir hayvanat bahçesinde, o daracık alanda vahşi hayvanların ne işi var!' desem ona ne dersiniz?

Bir hayvanat bahçesine girdiğinizi düşünün. Girdiğiniz anda sizi dört tarafı demirlerle çevrelenmiş sürüngenler, omurgasızlar, memeli hayvanlar, kuşlar ve vahşi hayvanlar karşılasa ne tepki verirsiniz ya da gittiyseniz ne tepki verdiğinizi düşünün. Kocaman gülümsediniz mi ya da çok mu eğlendiniz veyahut şaşırdınız mı? Yoksa üzüldünüz mü?

Kendinizi onların yerine koyun. Şöyle bir düşünün; dört tarafı kapalı size yetecek bir alana sahip bir yerde olduğunuzu düşünen bir topluluk var ama aslında size dar olan o yerde olduğunuzu düşünün. Sesinizi çıkaramıyorsunuz ya da onların tam olarak ne dediğini anlamıyorsunuz.

Bunaltıcı değil mi? Sizin gibileri gezerken sizin oraya kapanmanız.

O hayvanat bahçesine girdiniz ve sizi ilk önce bir zürafa karşıladı ve zürafanın boynu bükük öylece size bakıyor. Gülümsüyorsunuz değil mi? Ona bakıp tebessüm ediyorsunuz çünkü o, boynu bükük size bakıyor.

Onun ardından bir fil karşılıyor sizi. Başlarını aşağı yukarı ve bir o yana bir bu yana sallıyorlar. Siz daha büyük tebessüm edersiniz. Çünkü sanarsınız ki, 'bana oyun yapıyor.'

Sonra maymunlar ve kuşlar karşılar sizi. Kuşlar, gagalarıyla tüylerine dokunuyor ve hafif hafif tüylerini çekiyorlar. Maymunlar ise camdan doğru öylece etrafı gözetliyor. Hayal edin.

Daha sonra büyük kediler ve ayılar karşılıyor sizi ve öylece kafesin içinde volta atıyorlar. Siz sanarsınız ki yine, 'oyun oynuyor.'

Hayır, hayır, hayır.

Onlar oyun oynamıyor. Aksine kötü zaman geçiriyorlar. Bunalımdalar. Zürafanın boynu bükük olması, fillerin başlarını sallamaları, kuşların tüylerini yolması ve maymunların kendilerine siz fark etmeden zarar verip o camdan dışarıya bakmaları, büyük kedilerin ve ayıların kafeste volta atmaları.. Bu hayvanların hepsi size oyun yapmıyor aksine bunalımdalar ve o durdukları yerler onlara yetmiyor.

Filler her gün 48 km'den fazla yürürler. Ayılar da doğayı keşfetmek için günün 18 saatini aktif bir şekilde geçirirler. Aynı şekilde aslan ve kaplanlar da koşmayı, tırmanmayı sevdikleri için gün içinde kilometrelerce yol kat ederler. Bu hayvanlar kendi doğal yaşam alanlarından alınıp onlara yetmeyecek kadar küçük kafeslere koyuluyor.

Düşünün. O kafeste nesliniz devam etmiyor ve korunmuyorsunuz zorla evcilleştiriliyorsunuz.

Hayvanat bahçelerinde ki yavru hayvanların ne kadar tatlı olduğunu düşündünüz değil mi? Ama ya onlar büyük olsaydı aynı düşünceye sahip olur muydunuz? Ve sırf bu yüzden de yavru hayvanlar büyüdüğünde insanlar arık ona ilgili değil diye gözden çıkartırlar. Düşünsenize, büyüdüğünüz için gözden çıkarıldığınızı.

Kendi doğal yaşamınızdan alınıp kapatıldığınızı düşünün. Düşünmek istemezsiniz değil mi?

İnsanları etkilemek içinde zorla performans sergilemek zorunda olduğunuzu düşünün ve hatta bunun için size elektrik verildiğini de. Can acıtıcı değil mi?

O yerde ömrünüzün kısaldığını düşünsenize ve bunun nedeni de sizi o yere kapatan topluluk olduğunu. Sinirlendiniz değil mi? Onlarda vahşileşiyor.

Doğa bizim değil, onların.

Ve biz sırf doğa bizim olsun diye hayvanları hapsediyoruz.

Şimdi sizlerle bir hayvanat bahçesine gireceğiz ve orada ki hayvanlarla konuşacağız. Hayvanat bahçesinin nerede olduğu önemli değil. Siz sadece kelimelerin içine karışın.

Öyleyse başlayalım.

ESARETWhere stories live. Discover now