Uzun bir süredir elime kalem değmiyor. İfade etmeye çalıştığım çoğu duygum. Daha dilimden düşmeden manasız kalıyor. Söz dinlemeyi pek sevmeyen bir kalbi taşıyorum. Söylendiğim her sitemim de kendimi ne kadar haklı çıkarmaya çalışsam da tek bir söz de yıkılı veriyorum. Hani nasıl söylesem çokta sevilen biri de değilim. Yaptıklarım doğruydu ama doğrularımı yanlış sayan bir sürü insanla beraberdim. Yaptığım iyilikleri gözardı edip ufak hattalarıma yönlen insanlara değer verdim. Doğrusu kime değer verip vermeyeceğim konusun da epey bir şaşırmıştım. Bedenime en sağlıklı gelen şey yanlızlıktı. Yanlızlık bedenimi bir bakıma huzura bağlıyordu. Yanlızlıkla huzur arasın da ince bir yol vardı. Ben o yolda yürüyecek kadar cesaretliydim ama o yolda yanlızlıkla beraber beni yürütmeye izin verecek insanlar yoktu. Yanlızlığa bağlanmak, yanlız kalmak belki de beni kendi kendime getirecek olan şeydi. Fakat ne görüldüğüm kadar yanlızdım, ne de görüldüm kadar da cesur. Bir gülümsemeye sahiptim. Hani nasıl derler sonbaharı, kışa bağlayan ay'da papatya açtıracak güzel bir gülüşe sahiptim. Şimdi ise güzel gülüşlerimin yerini kuru bir kaç kirpik, gözbebeği çukurunu hafif bir kırmızı ton kaplamış. Akmasın diye sakladığım gözyaşları aradan sızıp yeri ıslatmış. Geleceğe umutla bakan gözlerimin yerini, kırmızıya özenmiş iki çift göz almış. Her yeni güne umutla atan kalbimin yerini, son kere atışını bekleyen bir kalp, umutla parlayan iki çift gözümün yerini ise açılmayı istemeyen iki çift göz almış. Ben aslında kurduğum hayallerim de güzel olandım. Kurduğum güzel hayallerime gülen de sendin.