Dokuz Adım - Beşinci Adım

5 5 0
                                    

Yorgun adımlarını takip ederek yere sürten ayaklarının karşısında, içine tüm evreni sığdırmışcasına parıldayan kahverengi gözlere baktı. Düğümlenen boğazına inat gülümsedi. Zorluk çektiği her halinden belli olan adımlarını, aralarında ufak bir mesafe kalacak şekilde durdurdu. Gülümseyerek elini kumral, kısa saçlarının arasından geçirdi.
"Minik Kedicik böyle gülümserse bu kalp iflas edebilir." Fısıldayan sesinin ardından yanından geçerek kantinciye doğru yürüdü. Arkasından gelen küçük adımların sahibi yüzünde ki gülümsemeye engel olamadı. Zaten onu ne zaman görse elinde olmadan yüzünü tebessüm kaplardı.
"Batu? Sen misin?"
"Nasılsın Seyhan abi." Gözleriyle yaptığı her hareketi itinayla izledi. Her anı zihninde ki en gizli noktalara saklayıp, bir saniye bile gözünün önünden kaybolmasına izin vermek istemeyerek izledi.
"Ben iyiyim iyi olmasına da, nerelerdesin ya sen?"
"Kişisel meseleler be abi?" Bıraksalar her gün 24 saat onu izleyebilirdi. Göğsünden fırlamak istermişcesine atan kalbi, yüzünde oynayan her mimiği ezberledi.
"Hallettin mi bari?" Kısa süre de olsa gözlerinin içine bakan maviliklerde boğulmak için neler verebileceğini düşündü.
"Sanırım?" O konuştukça hareket eden dudaklarında, âdem elmasında, yanaklarında oluşan hafif çukurda gözlerini gezdirdi. O kısacık süre onun için bir yıl gibiydi. Halinden memnundu.
"İki tost alalım abi biz." Gözleri buluştu.
"Ya da 3 alalım." Vücudunu süzen bakışlara şaşkın gözlerle baktı.
"Çok olur."
"Zayıflamışsın." Arkasını dönmüş siparişlerini hazırlayan adamı umursamadan kolundan çekiştirdi. Eskisine nazaran uzun boyundan dolayı kendini küçük hissediyordu.
"Gene de çok yiyemem." Bir anda saçlarını karıştıran ince uzun elle şaşırdı.
"Kendine iyi bakmamışsın Minik Kedicik. Küçücük kalmışsın."
"Diyene bak. Sıska Ayı." Gülen gözlerine karşın saçlarını karıştıran elini tutarak indirdi. Elini bırakıp önüne döndü. Ona bakan gözleri hâlâ hissedebiliyordu.
"Demek böyle hissettiriyormuş." Kısık sesinin altında yatan hüznü kısacık bir an da olsa hissetmişti. Omzuna konan kafayla alışkanlık haline gelmiş şaşkın ifadesini yüzüne yerleştirdi.
"Senden ayrı kalmanın ne kadar acı verdiğini hatırlamak için tekrar yanında olmam gerektiğini bilmem gerekirdi." Kulağının hemen yanında fısıldayan sesin kurduğu cümle yüzüne hüzünlü bir tebessüm yerleştirdi.
"Yanımda olduğun her dakikayı saymaya ne dersin?" Omzuna yaslanmış kafa aşağı yukarı yavaşça sallandı.
"Her saliseyi sayıyorum." Derin bir nefes aldı.
"Ayrı kaldığım onlarca günün hıncını çıkartmak istiyorum. Evimde dinlenmek istiyorum." Kafasını hafifçe eğerek omzuna yaslanmış, kapalı gözleriyle gülümseyen dudaklarına baktı.
"Geleceği bilmiyorum Minik Kediciğim. Bu yüzden yaşadığım her saliseyi seninle doldurmak istiyorum. Kısa yolu tercih ederek tüm her şeyin çabucak biteceğini ve bu gözlerin sonsuza kadar kapanacağını biliyorum. Yine de sokaklarımda saklı seni görmek için yolumu uzatıyorum." Kısık sesinden dökülen her bir kelime kalbinde ki boş hazneleri doldurdu.
"Böyle konuşma lütfen." Onun gittiğini, tekrar dönmeyeceğini düşünmek bile istemiyordu.
"Yazmayı bilen her şairin bir kitabı olsa, yazdığı her dizeye seninle başlar her kıtaya seninle son verirdi Kedicik. Benim Minik Kediciğim." Derin bir nefes vererek kıvırcık saçlarında elini gezdirdi.
"Bende seni seviyorum Ayıcık." Sol elini tutan ince parmaklarla şaşırdı.
"Öyle dersen kalbim durabilir Kedicik.."
"Hep benim mi duracak. Ayrıca utan utan nereye kadar. Seviyorum işte." Kulaklarına ilişen kısık sesli kahkahayla gülümsedi.
"Ah şu kalbimin dili olsa da konuşsa."
"Var ya zaten. Deminden beri konuşuyor. Edebiyat yapar gibi."
"Biz ona romantizm diyoruz Kedicik."
"Sabahtan beri derslerle kafam allak bullak olmuş yorma beni. Seviyorsan seviyorum de beynimle oynama." Omzundan kalkan kafaya müsade etmeden elinden destek alarak geri koydu. Öbür eliyle oynayan ince parmakların arasından, onunkine kıyasla küçük parmaklarını geçirip sıkıca tuttu. Kafasını kaldırıp karşısına bakmasıyla şaşırdı. Göz göze geldiği yaşlı gözlerle Batu'yu hızla kendinden uzaklaştırdı. Yanında kahkaha atan Batu'yu umursamadan arkasını döndü.
"Al oğlum siparişleriniz." Eliyle dudağını kapatıp yavaşça Batu'nun arkasına geçti. Kızaran yanaklarına elini sallayarak yelpaze yaptı.
"Sağol abi. Kolay gelsin." Elinin arasından geçen ince parmaklarla şaşırmasına fırsat verilmeden kantinden çıkartıldı.
"Hey! Yanlış anlaşılacak!" Duraksadı. Gülümseyen gözlerle arkasını döndü.
"Yanlış anlaşılabilecek ne var ki? Birbirini seven iki insan değil miyiz? Sonuçta beni seviyorsun?" Tereddütlü gözlerini gözlerine sabitledi. Cevap bekleyen hareketlerle elinde ki tepsiyi gösterdi. Derin bir nefes vererek elini tutan elini gevşetip bıraktı.
"Az önce cesur değil miydin sen?"
Önüne dönerek yavaş adımlarla yürümeye başladı. Hızla elinden tutulmasıyla duraksadı. Şaşkın gözlerle arkasına baktı. Yanından geçen adımlarla onu çekiştirmeye başladı.
"Seviyorum." Elini tutan eli havaya kaldırarak dudaklarına götürdü. Küçük bir buse kondurup onun peşinde önünde ki kapıdan geçti.
"Bazen Kediciklerin de cesarete ihtiyacı vardır." Kızarmış yanaklarına gülümseyerek elinde ki tepsiyi masanın üzerine bıraktı. Yüzüne çarpan güneşe ve ardından elini tutan küçük ele baktı.
"Öyle mutluyum ki güneş patlasa umrumda olmaz." Elini bırakmadan koltuğa oturdu. Birleşik ellerini masanın üstünde tutup karşısına oturmasını işaret etti. Beklenmedik bir hareketle yanına doğru adımlayan vücudu izledi. Yanında ki boş koltuğu yakınlaştırıp oturdu. Ellerini ayırmadan tepsideki tost paketinin birini açtı. Ecrin'in önüne tepsiyle beraber çekti. Yanında ki içeceklerden birini alıp pipeti taktı. Önüne koydu.
"Afiyet olsun Kedicik." Kolunu masaya koyarak kafasını yasladı.
"Sen?"
"Ben yemiyorum. Hepsini sen yiyorsun." Kocaman gözlerle gözlerine baktı.
"Bunların hepsini yersem bir daha hiç bir şey yiyemem."
"Yoo bu daha başlangıç."
"Ne?" Eline tutuşturulmuş tostu alıp nazik hareketlerle dudaklarına doğru götürdü. Ağzını aralamasını beklerken hafifçe ittirdi. Aralanan dudaklarına tostu yerleştirip yavaşça ellerine geri bıraktı.
"Vaktimiz kısıtlı. Çabuk ye bakalım Kedicik." Gülümseyen dudaklarına karşın yerleştirdiği savunma hattı yerle bir olurken Ecrin asık suratıyla ağzındakini çiğnemeye başladı.
"Birini bari ye." Önünde ki tepsiden tost paketini alıp açmaya başladı. Gülümseyerek Batu'nun dudaklarına doğru götürdü.
"Senin isteğin ne olursa olsun yaparım." Beklenti dolu gözlerini gözlerine sabitledi. O esnada dudaklarına götürülen tosttan büyük bir ısırık aldı.
"O zaman hiç gitme yanımdan. Hep beraber olalım." Ağzında ki lokmayı çiğnerken gülümsedi. Elini tutan minik ele ufak bir buse kondurdu.
"Sen iste yeter." Dudağının kenarında ki tost parçalarını sildi. Önünde ki tostu büyük bir açlıkla ısıran sevdiği kızı izlerken bir yandan kendi tostundan ısırdı.
"Uzun zamandır sormak istiyorum." Soru soran gözlerini, tostunu izleyen kahverengi gözlere sabitledi. Yutkunup gözlerinin içine baktı.
"Ailenle ne zaman görüşmeyi düşünüyorsun?" Duraksadı.
"Rahatsız olacağını düşündüğüm için sormak istemiyordum ama artık dayanamıyorum. Canının-"
"Ben iyiyim. Onların istediğini yaptım Kedicik." Gülümsemesinde gözlerini gezdirdi.
"İyi değilsin."
"İyiyim." Derin bir nefes alarak tostundan büyük bir ısırık aldı. Somurtan suratıyla ısırdığı lokmayı çiğnemeye başladı.
"Ben senin yanında her zaman iyiyim Miniğim." Önünde ki tostu iterek sıraya kafasını koydu. Yana çevirip gözlerinin içine baktı.
"Artık bana yalan söylemeni istemiyorum." Onun yaptığı gibi tostu tepsiye bırakıp ileriye doğru itti. Geri ona doğru itilen tepsiyle gözlerini kıstı.
"O tostlar bitecek."
"Sen yemiyorsun."
"Sen yerken ben de doyuyorum. Aç değilim ben ye sen."
"Hiç bişey yemedin nasıl aç değilsin?"
"İlacın yan etkilerinden." Elini tutan elini dudaklarına götürüp gözlerini kapattı.
"Tostunu ye."
"Ne ilacı ya bu. Bu kadar yan etkisi varsa neden içiyorsun?"
"İyileşmek için."
"Hani iyiydin?"
"İyiyim zaten." Eline sürten sıcak dudakları, konuştukça çıkan sıcak nefesi içinde ki siniri alıp götürüyordu.
"Benden bişey saklama artık lütfen. Tek başına acı çekmeni istemiyorum." Aldığı derin nefesle kapalı gözlerini açıp gözlerine baktı.
"Tostunu ye." Kafasının altına koyduğu elini kaldırıp tepsiyi iyice önüne itti.
"Lütfen Batu." Israrcı gözlerine karşın tekrar derin bir nefes çekti ciğerlerine. Beyninde dolaşan kararsız düşüncelerinden kaçarak ellerini birbirinden ayırıp cebine soktu. Çıkarttığı ilaç kutusunu masaya koydu.
"2 tane." Anlamsız bakışlarına karşın elini tekrar tutup gözlerini kapattı.
"4 yaşındaydım. Aklımın yerinde olmadığı zamanlardı. Herkese babasıyla övünen, annesinin güzelliğiyle hava atan küçük bir çocuktum nihayetinde. Asker çocuğu olmanın deli dehşet gururuyla dimdik yürürdüm. Tanıştığım her çocuğa neredeyse kurduğum ilk cümle 'Benim babam asker!' olurdu." Yaptığı çocuk sesi taklidine istemsiz küçük bir kahkaha attı. Ecrin'e nazaran Batu gülemedi. Kapalı gözlerinin ardında canlanan binlerce hatıra kalbinde derin sancılara sebep olurken gülümsemek ne haddineydi.
"Sabit bir yerleşim yerimiz yoktu. Babam asker olduğu için sürekli şehir değiştirmek zorunda kalıyorduk. Bundan dolayı her zaman yalnızdım. Biriyle arkadaş olmak için yeterli sürem yoktu ki zaten kimseyle de konuşamazdım. Kimse de benimle konuşmazdı zaten. Ne kadar çekingen, içine kapanık bir çocuk olursam olayım yine de gittiğimiz her yerde birileriyle tanışmak için çabalardım. Herkese ilk adımı atar fakat yediğim insanüstü tokatla yere çakılırdım. Düştüğüm her yerden kaldıran babam ve annem vardı sonuçta. Düşmekte ne sorun vardı ki?" Aldığı sakin nefesleri sık sık alınan nefeslere dönüşmeye başladı. Ellerini tutan elleri, sıkılaştı.
"Yeni taşındığımız bir evdi. Yeni yeni toparlamış, eksikleri halletmeye çalışıyorduk. Kısa süre kalacağımızı bilmemize rağmen." Kapalı gözleri iyice birbirine kapandı.
"Market alışverişi yapmak için baba-oğul evden çıktık. Evin yakınlarında bir market varmış şans mı değil mi bilmiyorum. Yanımda olduğu için öyle mutluydum ki, elini bir saniye bırakmıyordum. Aslında bakarsan çoğu zaman beraber olmadığımız için, onu gördüğüm zamanlarda gitmemesi için sıkı sıkıya tutmam normaldi, değil mi?" Kızarmış gözlerini açıp karşısında pür dikkat onu izleyen kahverengi gözlere baktı. Kafasını sallayarak kurduğu cümleyi onayladı. Sıkıca tuttuğu, dudaklarının hemen önünde bulunan eli kaldırıp anlını yasladı. Gözlerini tekrar kapattı.
"Çikolata istemiştim. Hatta öyle çok tutturmuştum ki çikolata diye, almak zorunda kalmıştı. Çok severdim küçükken. Çikolatayla kandırılabilecek kadar çok seviyordum. Öyle ki eve geldiği her seferde, yokluğunu telafi etmek için bir çikolata vermesi yeterdi." Gözünün kenarından düşen damlaya nazaran dudakları gülümsedi.
"Her şeyi alıp marketten çıktık. Elimde ki çikolatanın paketini açtı. Hiçbir derdi yokmuş gibi gülümseyerek ellerime tutuşturdu." Sıkı sıkı tuttuğu ellerini iyice sıktı. Gözlerini sımsıkı kapattı.
"Benim için dünyalara bedel o çikolatadan ısırık almak üzereyken-" duraksadı. Boğazında ki düğümün yok olmasını dileyerek yutkundu. Boğuk çıkan sesini zorladı.
"Karşımızda siyah bir araba durdu." Boşta olan elini zorlanan kalbine doğru götürdü. Elini bırakmak için çırpınan eli sıkıca tuttu.
"Batu, sakin ol. Tamam. Anlatma, zorlama kendini lütfen." Sakinleştirmek ister gibi çıkan sakin sesine karşın hırıltılı sesiyle konuştu.
"Kapısı açıldı." Kapalı gözlerinin önünde canlanan acı verici hatıralar zehir olup nefesine karıştı.
"Silah sesleri havada uçuşurken cüsseli vücudunu bana siper etti." Anlında ve boynunda bulunan damarları ortaya çıkarken Ecrin çaresizce masada duran ilaca uzanmak için hamle yaptı. Sıkıca tutulan elini ayırmaya çalışırken öbür eline aldığı ilacın kapağını açmak için uğraştı.
"Silah sesleri durduğu an, dudaklarından akan kana rağmen benimle gurur duyduğunu söyledi." Gözünden akan yaşı, gözlerini kapatan elin üzerinden masaya damladı.
"Gülümsedi. Titreyen elleri göz yaşlarımı silerken." Aldığı sık nefesler konuşmasına izin vermezken, zorlayarak kurduğu cümlelerini bitirir bitirmez Ecrin'den uzaklaştı. Kafasını masaya yaslayıp derin nefesler aldı. Göğsünü sıkıca tuttu. Ecrin kolundan tutarak kendine doğru çekti. Kollarıyla hızla kafasını sardı. Saçlarının arasına buseler kondurdu.
"Geçti. Ben burdayım. Yalnız değilsin." Gözünden düşen yaşı umursamadan ince parmaklarını saçlarında gezdirdi. Yumruk yapılmış elini açarak avucunda duran ilaçlara baktı.
"Özür dilerim, seni zorladığım için." Yüzünü saçlarının arasına gömdü. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışan vücudunu sımsıkı sarmaladı.
"Özür dilerim." Çelimsiz çıkan sesine karşın vücutlarını birbirinden ayırdı. Kanlanmış mavi gözlere gülümseyerek avucunda ki ilaçları dudaklarına götürdü. Masanın üstünde ki içeceklerden birini alıp uzattı. Titreyen elleriyle içeceği alıp ilaçları içti.
"Tehlikeli." Boğuk sesine anlamsız bakışlarıyla baktı. İlacı işaret etti.
"Günde 2 kere içmek tehlikeli. Normalde bir kere içtikten sonra bayılıp kalıyorum. O yüzden çok içmemeye çalışıyorum." Vücudunu ona doğru çevirip yakınlaştı. Kafasını omzuna koyarak omzuna doğru çevirdi.
"İyi misin?"
"Değilim." Kollarını belinden geçirerek iyice kendine çekti. Ecrin izin vererek kollarını boynuna doladı.
"Değilsin." Kafasını yana çevirip omzuna yaslanmış kafasına baktı. Görüş açısı sadece kulağı ve çevresini görebiliyordu. Saçlarına doğru ufak bir buse kondurdu.
"Beraber iyi oluruz."
"Sorun yok. Kokun, içtiğim saçma sapan ilaçlardan daha etkili." Kurduğu cümleye gülümsedi.
"Genelde öyle derler."
"Ne?" Kafasını omzundan kaldırmak için hamle yapacakken elini ensesine koyarak başını omzuna yasladı. Saçlarını karıştırdı.
"Şaka yaptım. Senden başka kimse demedi."
"Şakanın hiç sırası değil Minik Kediciğim."
"Çokta minik sayılmam bence."
"Bana göre miniksin. Hep öyle kalacaksın." Gülümseyerek saçlarında işaret parmağıyla şekil çizdi. Yaptığı hareketle kafasını hareket ettirerek daha çok boynuna sokuldu.
"Şu halimizi birisi görse yanlış anlayabilir biliyorsun değil mi?"
"Bakalım umrumda mı? Değilmiş. Yerim çok rahat uykum geliyor." Konuştukça boynuna çarpan nefesine karşın gülümsedi. Rastgele çizdiği şekilleri Batu'nun iyice sakinleşmesine yol açıyordu. Gülümseyerek burnunun dibinde duran boynuna kafasını hafifçe kaldırarak ufak bir buse kondurdu. Kafasını birazcık geri çekip uygun yeri bulduktan sonra tekrar omzuna koydu. Yapılan hareketle şaşıran Ecrin, hızlı atan kalbini durdurmak istedi.
"Napıyosun?" Boştaki elinin tersiyle yüzünü kapattı.
"Napmışım?" Gülerek kafasını kaldırdı. Kolunda ki saate baktı.
"Dersin başlamasına az kalmış. Çabuk ye de gidelim Kedicik." Kızarmış yüzüne gülümseyerek elini tutup tostuna doğru götürdü. Kafasını masaya koyup onu izlemeye başladı. Tostu eline alıp hızlı hızlı ısırıklar aldı.
"Yavaş ye boğazında kalacak." Dinlemeden aldığı ısırıklarla tostunu bitirdi.
"Hadi gidelim." Kalkmak üzereyken bileğinden tutup geri oturttu. Tepsinin üzerinde ki kapalı paketi gülümseyerek açıp önüne koydu. Büyük şaşkın gözlerle gözlerine baktı.
"Kilo alırım hayır!"
"Hmmm, amacım o?" Kafasını geri masaya koyup gülümsedi. Gözlerini kapattı.
"Gözlerimi açtığımda bitmiş olsun." Hışırtı sesleriyle yemeye başladığını anlamıştı. Yorgun gözlerini dinlendirirken bir yandan boştaki elini Ecrin'e fark ettirmeden kalbine doğru götürdü. Üzerinde ki tişörtü sıktı. Telefonuna düşen bildirim sesiyle kafasını masadan kaldırıp cebinden telefonunu çıkarttı.

DOKUZ ADIM (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin