Матрёшка
Bölüm On Beş
''Doğum Günü Kızı.''
ш
Son günlerde her şeyin nasıl olur da bu kadar iyi gittiğine inanamıyordum bir türlü.
Artık kampüs kuşu olmuştum sanki, bana ait bir okulmuş gibi girip çıkıyor, kafelerinde Yekta'yla oturuyor, kütüphaneden kitaplar alıyor, hatta bazılarının burada okuduğumu düşünmesine bile sebep oluyordum. Hep çevredeydim çünkü, kantinci adamla bir tür arkadaşlık bile kurmuştuk kendimizce! Ben sürekli mangolu ananaslı meyve suyu isterken, ''Başka bir şey içmez misin sen?'' diye takılmıştı bir keresinde, o zaman yakınlaştık sanırım ilk. Açıkçası bizimkiler dışında herhangi biriyle bu tarz bir iletişim kurabilmenin çok zor olduğunu düşünmüştüm benim için ama sürekli kampüste olmak, insanlarla ister istemez alakadar olduruyordu ve alışıyordun bir şekilde. Onlar da senin gibi insanlar işte, diyebildiğim zaman açılmaya başlamıştım sanırım tam anlamıyla ama bunu tek başıma yapmamıştım elbette, terapistimin de çok büyük bir payı vardı her şeyde. Çocukları da unutmamak gerekirdi, beni sosyal çevreye kazandırmak için sokmadıkları yer kalmamıştı. Herkes beni alıştırmaya ama bunu beni ürkütmeden yapmaya çalışıyordu ve gerçekten de işe yarıyordu!
İlk arkadaşımı edindiğime göre, Yekta gibi onlarcasına sahip olmama daha epey bir zaman olsa bile yine de bir yerden de başlamış oluyordum, değil mi? Bugün kantinci Hüseyin abi, yarın da yanımdan geçip giden yabancılardan herhangi biri!
Kütüphaneden dönüyordum o sırada. Yekta, kitaplara göz atıp fakültenin kantinine geçmemi istemişti ders bitmeden, onu bekleyecek ve meyve suyumu içecektim.
Dışarıdaki soğuktan ayrılıp da kantine girdiğimde etrafa baktım hemen, tek tük insan vardı masalara dağılmış. Normalde ders bitince hemen kantine toplanır, bir sonraki derse kadar mutlaka çay kahve sigara molası verirlerdi, ders bitmeden yetişebilmiştim demek ki.
Kantinciye yönelip tezgaha yaslandım, Hüseyin abi beni görmemişti, arkası dönük bir şekilde etrafı düzenliyordu. ''Bir mango ananas meyve suyu.'' diye seslendiğimde koca göbekli vücudunu çevirdi, beni gördüğüne sevinmiş gibi duruyordu.
''Kimleri görüyorum burada!'' dediğinde gülümsedim, o her beni böyle karşıladığından utanmamak elde değildi doğrusu. Çok özel hissettiriyordu birinin beni gördüğüne sevinmesi! Herkese demiyordu ki bunu Hüseyin abi. Birkaç kişiyle daha yakındı ama o kadar!
Meyve suyumu önüme bırakırken üzerime baktı, yeni kürkümü fark etmişti.
''Yeni mi aldın?'' diye sorunca gururla gülümsedim, birinin fark etmesi hoşuma gitmişti. ''Yakışmış. Leopar yavrusuna benzemişsin. Hele o mavi gözlerle!'' Ve gülmeye başladı birden, hem de çok samimi gürültülü bir gülmeydi bu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Matruşka'nın Kalbi : DOLUNAY
Teen FictionBir katilin pençeleri arasındayım ve o bir canavar. Cehennemin en dip köşelerinden yükselen vahşi bir iblis. Kaçsam bile saklanamayacağımı, şeytanı aldatamayacağımı söylüyor bana. Dişlerini biliyor, pençelerini avına geçirmek üzere hazırlanıyor;...