Oturduğum sandalyede rahatsızca kıpırdanıp, dikkatli bir şekilde bahçe kapısını izlemeye devam etim.
Düğünün olucağı mekana geleli 5-10 dakika oluyordu ve yamaç ile alp hala ortalıklarda yoktu.
Kendimi bu ortama ait hisetmiyordum ve Yamaçın şuan yanımda olmaması beni yeterince geriyordu.
Evet yalnız değildim yanımda abim gil vardı ama ister istemez kendimi onlardan yabancı hisediyordum.
Yanımda şuan bu ortamda Yamaçın olmaması, heran şurada sinirden ve stresten bayılmamı sağlıyacaktı.
"güzelim iyimisin" yanımda oturan, yağız abimin müzikten dolayı, hafif yüksek sesle ve kulağıma yaklaşarak sorduğu soru ile bakışlarımı kapıdan ayırmadan başım ile onu onayladım.
Nerede kalmıştı bu adam.
Beni buraya zorla getirip kendisi geç kalmıştı. Bilmiyormuydu onun burda olmadığı sürece benim burada sinirden kudurcağımı.
Daha fazla dayanamayarak, sandalyemi geri çekerek ayağa kalktım. Masadaki tüm bakışlar bana dönerken, gülümsemeye çalışarak "ben bir yamaçı arayim, nerde kaldı"
Adar abi beni başı ile onayladı.Diğer yanımda oturan yalın abim ayağa kalkınca bakışlarım ona döndü." eşlik ediyim ben sana".
"gerek yok abi ben hemen gidip gelirim" verdiğim cevabı hiç takmadan, bir eli belime giti ve beni yönlendirmeye başladı.
Daha fazla uzatmak yerine, yalın abimin beni yönlendirmesine izin verdim.
Düğün, açık alanda büyük bir kafenin bahçesinde oluyordu, bahçeden çıkarak müzik sesinden uzaklaştığımız sırada, çantamdan telefonumu çıkardım.
Yalın abide iki elinide cebine sokarak,benden fazla uzaklaşmadan etrafta bir kaç tur atmaya başladı.
Hızla yamaçı arayarak kulağıma götürdüm.
Aklıma türlü türlü seneryolar geliyordu, ve ben bunu engeleyemiyordum.
Bu kadar geç kalmaları normalmiydi.
Telefon bir kaç kez çaldıktan sonra kapandığında, çatık kaşlar ile ekrana baktım.
Neden açmıyordu.
İçimdeki korku giderek daha büyürken bir kez daha aradım.
2,3 sefer dıt dıt sesinden sonra kulağıma gelen ses ile derin bir nefes aldım.
"geldim Eylül geldim....neredesiniz" Yamaçın bıkın çıkan sesi ile kaşlarımı biraz daha çatım, sitemmi yapıyordu bana.
" asıl sen neredesin yamaç, kapının oradayım ben" hafif azarlar şekilde çıkan sesimi aldırmadı.
"otaparktan çıkıyorum şimdi, bekle geliyorum" telefonun yüzüme kapanması ile, daha ne kadar çatıla bilir kaşlarım bilmiyorum ama biraz daha çatıldı.
" erkenden kırışıcak yüzün bak, benden demesi" yalın abimin söylediği ile, bakışlarım ona döndü.
Adam haklı.
Yüzümü düzeltmeye çalışarak, ellerim yüzüme giti.
Genç çıtır bir anne olma hayalimi mahvedemem yamaç yüzünden.
Kaşlarımı düzeltmeye çalışırken, yalın abimin güldüğünü duydum.
"nerede kalmışlar" yalın abi yanıma gelerek, elini belime atı.
Sanırım ben bu harakete eriyorum.
"gelmişler, kapının orda bekleyelim" yalın abi beni başı ile onayladı.
Yavaş adımlar ile bahçe kapısına doğru ilerledik.
Ayağımdaki topuklularla her ne kadar boyumu uzatmış olsamda, yalın abim ile aramda hala dağlar kadar fark vardı.
Fazlası ile cüseli büyük bi gövdesi vardı, boyu en az 1,85 falan olmalıydı. Ben abimin yanında küçük birşey kalıyordumki bu sadece yalın abimin yanında değil diğerlerinin yanındada aynıydı. Mertin yanında bile fazlasıyla minyatür kalıyordum.
Hala anlamış değilim o çocuk nasıl bu kadar uzun.
DNA testleri yanlış olabilirmiydi, bu kadar uzun boylu kişinin arasında benim bu kadar minyatür kalmam.
Acaba babam olucak kişi kısa boyluydu ve sadece benimi çekmiştim ona.
Bahçe kapısının önünde durmuş yamaçı beklerken bir kaç dakika sonra alp ve yamaçı gülüşerek geldiklerini gördüm.
Yamaç, alp'i tek eli, ile kucağına tutmuş. Alp elinde pamuk şeker, elme şekeri tutmuş, bir diğer elindede oyuncak araba vardı.
Alp'e elindeki oyuncaklarla yetinmeyi öğretmeye çalışıyordum. Bu nedenle ona pek oyuncak almıyordum ve Alp her bulduğu fırsata birilerine oyuncak aldırıyodu.
Kolarımı önümde bağlayarak, başımı omzuma yatırıp alpe bir bakış atım.
Alp yüzüne kurnaz bir gülümseme yerleştirerek yamaça sıkıca sarıldı.
Yamaç Alp'in yanağına öpücük kondururken, yanımdaki yalın abimin birşeyler mırıldandını duydum. büyük adımlarla yanımızdan geçip, bizi beklemeden içeri geçince, şaşkın bakışlarla sırtına baktım.
Büyük ihtimale hala bana tirip atıyordu. Omuzlarım istemsizce düşerken, yalın abim aramızdaki kırgınlığı anlamış olmalıki, sırtıma destek olurcasına iki kere hafifçe vurarak, yanımda olduğunu belirterek beni yürütü.
..
Dans müziği çalmaya başlayınca, uzun süredir yüzüme bakmayan yamaç ile göz göze geldik.
Geliyordu, ve ben onu görmek için kendimi hazır hissetmiyordum.
"Eylül sakin" yağız abimin söylediği şey ile bakışlarım ona döndü, "tırnakların" yağız abimin yüzünden bakışlarımı çekip ellerime baktım. Tırnaklarımı yağız abimin eline geçirmiştim.
Endişe ile hızla elimi, yağız abimin elinden çekip, yüzümü buruşturarak, yüzüne baktım "ay özür dilerim, istemeden oldu, fark etmemişim" yağız abi içten bir gülümseme ile beni rahatlatmaya çalıştı.
Tırnakladığım elini, elimin üzerine koyup okşadı " sakin ol, aranızda ne geçti, ne yaşadınız bilmiyorum ama, sakin ol" başım ile onu onayladım, sakin olmalıydım.
Derin bir nefes alıp, yamaça baktım.
Biz okadar acı çekmiştik, ve hala acı çekiyorduk. Alp, babasız kalmıştı birdaha asla babasının sesini yüzünü göremicekti, onunla beraber büyüme şansı yoktu. Ben hayat arkadaşımı, sevdiğim adamı kaybetmiştim, gerçekleştireceğimiz birsürü hayallerimiz vardı. Yamaç, senelerini verdiği arkadaşını, kardeşini kaybetmişti. 2 erkek kardeşti onlar, Samet, yamaça abi, erkek kardeş, Bi aile olmuştu.
Sametin gitmesi bizde büyük yaralar, izler bırakmıştı.
Gökçenin şimdi o adam ile karşımızda böyle mutlu olması büyük bi haksızlıktır.
O an kendimi sorguladım, bencilikmi yapıyordum.
Yapmıyordum, sametin ölmesinden büyük bi parmağı olan o adam ile evlenmesi, mutlu olması, büyük bi haksızlıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden / Abilerim
Teen FictionGenç yaşta evlenip, çocuk yaşta anne olan bir kadının, herşeyden çok sevdiği kocasını kaybetmesiyle, çocuğunu tek başına büyütmeye başlar, eşinin ailesi oğullarının, ölümünden sonra genç kızı suçlar, Eylül tam pes etmişken bir güneş doğar, abileri e...