25 Aralık 1921'di. Uzun boylu,esmer,üzerinde siyah bir palto ve siyah kundurasıyla dikkat
çekiyordu.Şaşalı adımlarıyla özgüvenini hissettiriyordu.İstanbul'dan Antep'e yeni
gelmişti.Geldiği gün Antep'in kurtuluşuydu ve Antep'e "GAZİ" ünvanı verilmişti.İsyancı
birliklerden temizlenen bu ıssız şehir toparlanmaya başlamıştı.Ancak hâlâ saklanan Fransız
askerleri vardı .
Adam kendi kendine düşünmeye başladı.Nedendi bu savaşlar? İnsanların cevap veremediği
sorulardan birisi de belki buydu.Neyseki Gaziantep hâlâ tek parçaydı.Belki çok zarar
verildi,belki yağmalandı,belki hor kullanıldı,belki tahrip edildi ancak içindeki kahraman
insanlar sayesinde kurtuldu;toparlanmaya başladı ve toparlanacaktı da!
Çünkü cesur insanlar ölümü severler ve vatanı uğruna her şeyi yaparlar.Gaziantep de cesur
insanlarla dolu bir şehirdi.
Yaklaşık on bin insan şehit oldu.Sokaklarda on bin şehidin ruhu var gibiydi.Her köşesi buram
buram cesaret kokuyordu.
Bu kahraman şehir sizi etkisi altına almayı başarıyordu.Peki bu kahraman insanlar ölümden
korkuyor mu?Tabiki de korkanlar vardı fakat büyük çoğunluğu ölümü seviyordu.Çünkü
biliyorlardıki ölüm kötü birşey olsa Ya Nebiallah ölmezdi.
Gizemli adam küçük bir otele girdi. Otelden içeri girince solda resepsiyon
bulunuyordu.Sağındaysa kırmızı bir divan ve sade bir masa vardı. Resepsiyona
yaklaştı.Cüzdanını çıkarıp açarak resepsiyoniste gösterdi.Ardından ismini vermeden ücreti
ödedi.Sonra şaşalı adımlarından ödün vermeden koridora doğru yürümeye başladı.Koridorun
sağında iki oda ,solunda ise üç oda vardı.Koridoru vatan tabloları süslüyordu.Adam tabolaları
görünce gülümsedi. Ardından sağdan ikinci kapıya girdi.
Oda epey küçüktü. Odanın solunda tek kişilik bir yatak,sağında ise bir çalışma masası vardı.
Masanın üzerinde hoş sarı bir lamba vardı.Lamba odaya mayhoş bir hava katıyordu.Kapının
tam karşısındaki pencere sokağa bakıyordu.
Ortada ise siyah bir halı vardı.Gizemli adam odaya yerleşti,zaten pek bir eşyası yoktu.Ertesi
gün öğlen ikiye doğru otelden ayrıldı.
Gaziantep'le gurur duyuyordu.Kendi kendine mırıldandı:"Keşke bişeyler daha
yapabilseydim..."
Tam o sırada ıssız bir sokağa girdi.Birden sokaktaki evlerden birinin kapısı açıldı. Üç beyaz
tenli adam bir kadını taciz ediyordu.Kadın can havliyle dışarı kaçmıştı.
Gizemli adam hemen müdahele etti.Ne oluyor burada?
Kadın:
-Nolur yardım edin,kalleşler dokunmayın bana!
Gizemli adamı gören üç adam hemen gizemli adama döndüler.İçlerinden biri kötü bir
Türkçeyle:
-Terk et burayı, seni öldürürürüz!
Gizemli adam:
-Dene ve gör!
Adamlardan iri olanı gizemli adama bir yumruk salladı.Ancak hiç beklenmedik bir şey
oldu.Gizemli adam refleks ile yumruğu boşa alıp adamın boğazına hızlıca vurdu.İri adamın
nefesi kesilmişti.Ardından uzun boylu adam tekme atmayı denedi.
Fakat gizemli adam tekmeyi dirseğiyle savuşturup adamın çenesine yumruk attı.İri adam hâla
nefes almaya çalışıyordu.
Uzun boylu adam sıska olana "haydi saldır" dedi. Uzun boylu adam toparlandı ve sıska olan
adam ile saldırmaya çalıştılar.Gizemli adam akıl almaz şekilde hızlı hamlelerle ikisinide etkisiz hale getirdi.İri adam
nihayetinde toparlanmıştı.
Belindeki hançeri çıkarıp rastgele sallayarak gizemli adama saldırmaya çalıştı.Gizemli adam
iri adamın bileğini yakaladığı an iri adamı belinin üzerinden fırlatarak yere serdi.Ardından
diyaframına çok sert bir yumruk attı. İri adam o sırada bayıldı.
Gizemli adam kansız herifler sizi diye mırıldandı.Ardından kadına dönerek:
-İyimisiniz efendim,bu kansızlar size bir zarar verdi mi?
Kadın:
-Hayır size minnettarım.Tam zamanında yetiştiniz.Size ne diye hitap etmeliyim?
-Muhammet diyebilirsiniz,peki ya ben size ne diye hitap etmeliyim?
-Halime.
Muhammet gülümsedi ve kadına:
-Kendinize iyi bakın.Bu kansızları almaya gelecekler merak etmeyin,dedi ve kadının bir şey
demesine vakit kalmadan hızlı adımlarla uzaklaştı.
Gerçektende beş dakika sonra beş asker geldi. Kadın askerlerden birine:
-O adam kimdi efendim?
-O adam Binbaşı Muhammet Aslan'dı efendim.
-Adamları kolayca etkisiz hale getirmesini açıklıyor bu durum.
-Bu daha neki pek adı geçmez ama İstanbul'dan buradaki meseleleri hallediyordu. Gizli
kahraman gibidir o.
Aslında o gün Fransız askerlerine çekilme emri verilmişti ancak ıssız sokaklarda saklanan
kansızlar hâla mevcuttu.
Muhammet otele sakin adımlarla girdi.Koridorun sağındaki vazoda duran papatya dikkatini
çekti.Çok hoş duruyordu.
Sonra odasına doğru yürüdü. Koridor sessiz ve loştu.Odasının kapısına kadar geldi. Kapıyı
açacakken ayağını kapıya doğru uzattı.Ve birden bire elini belindeki tabancaya attı. Eli
tetikteydi.Silahı kapıya doğru tutarak kapının kilidini açtı.
Hızlıca odaya daldı. Odada bir adam vardı ve panikle:
-Binbaşım durun ben Teğmen Halis.
-Neden odama girdin bu ne hadsizlik?
-Bağışlayın efendim emir aldım.Siz otelde yokken resepsiyonistten yedek anahtarı aldım ve
odada sizi beklemeye başladım.
-Beni beklemek için mi?
-Evet efendim.Ama anlamadığım bir şey var. İçeride olduğumu nasıl anladınız?
-Bu eski bir tekniktir Halis.Yerden yaklaşık yirmi santim yukarıya ip bağladım. Çok hafif bir
iptir ve çok incedir,kolay kolay görünmez.Tabiki de sen içeriye girerken ona temas ettin ve
ipi koparttın. Kapının tam önündeyken ayağımla kontrol ettim.Baktımki ip kopmuş bu sayede
birinin içeri girdiğini anladım. Neyse! Resepsiyonist nasıl olur da sana yedek anahtarı
verir?Askeri personel olduğumu gösterdiğim halde!
-Ona teğmen olduğumu gösterip,görev gereği burda olduğumu söyledim. O da anahtarı
vermeye mecbur kaldı.
-Her neyse bu kadar acil olan konu nedir teğmen?-Komutanım Yarbay Kopuz'un evinden gizli dosyayı çalmışlar. Herkes şuan panikte o
dosyayla neler yapılabileceğini biliyorsunuz.
-Olamaz!Emir nedir teğmen?
-Komutanım dosyaları çalan kişi bu şehirde yani Gaziantep'te.Suriye sınırından kaçacağı
öngörülüyor.Bizim görevimiz bu şehrialt üst edip o gizli dosyayı bulmak.
-Nasıl bulacağız ipucu var mı?
-Çalan kişinin adı Derman,1.80 boyunda,esmer tenli ve eski yüzbaşı.Eğitimlerde güzel
dereceler yapmış.Hainliği komutanlarını şaşırttı ve hayal kırıklığına uğrattı.
-Şu kansıza bak sen!Ne duruyoruz haydi başlayalım.
-Emredersiniz binbaşım.
Gaziantep sokakları yağmacılardan temizlenmiş toparlanma sürecindeydi.Sokaklar eski
benliğine dönüyordu.Kahraman insanlar sayesinde bir tehlike daha atlatılmıştı.Milletimiz
birkez daha birliğin,beraberliğin ve hürlüğün önemini kanıtlamıştı.
Teğmen Halis ve Binbaşı Muhammet üç yer belirlediler.Öncelikle Gaziantep'in merkezine
yakın olan Bostancı'ya gittiler.
Etrafta nedeni bilinmeyen hoş bir hava vardı.Aslında bu havanın sebebi Gaziantep'in
güzelliğiydi.Her yer ayrı güzeldi.
Yapıların estetiği ve güzelliğinden tutun çocukların sokak duvarlarına tebeşirle karaladığı
resimlere,yazılara,rakamlara kadar...Bu güzel şehir insanları büyülemeye devam ediyordu.İnsanların samimiliği ve yardım
severliği Gaziantep'te daha da farklıydı.
Burada anne şefkati vardı,cesaret vardı,yardımlaşma vardı,dayanışma vardı.
Bostancıda Sarı Taş isimli bir evin önüne geldiler. Ev harabe gibi duruyordu ancak içerisi
eğlence mekanıydı.Böyle bir savaş durumunda bile eğlence yapan vurdumduymaz adiler
mevcuttu.
Muhammet çok sinirliydi vatanına hainlik yapanları sevmezdi.Vatanın onun için ayrı bir
önemi vardı.
Gri eski bir kapıdan avluya girdiler.Dar en fazla iki kişinin yan yana girebileceği bir avluydu
bu. Duvardan yukarı tırmanan örümcekler bile vardı.Biraz ileriediler duvarın hemen yanında
bir kapı vardı.
Muhammet elini silahına attı ve teğmene dönerek:
-Teğmen hazır!,dedi ve ardından kapıyı açtı.Muhammet sol eliyle işaretler veriyordu."Beni
takip et!Dur!İlerle!Sağ oda sende!
Temiz!" şeklinde. Tabi bunları eliyle yapıyordu.
Son bir odaya girdiler.Orasıda boştu.Muhammet yüksek sesle:
-Olamaz girdiğimiz ilk ev boş çıktı.
-Merak etmeyin binbaşım onları elbet bulacağız.
Muhammet:
Hadi ozaman oyalanma gidelim,dedi ve hızlı adımlarla odandan çıktı.Fakat odadan çıkar
çıkmaz sol eliyle dur sağ tarafa geç ve çök emri verdi.İkisi de son odanın duvarında
bekliyorlardı. Teğmen ne olduğunu anlamadı.İki dakikadır beklıyorlardı.Muhammet eliyle
bekle hareketi yaptı.Biraz daha beklediler ve teğmenin hayal bile edemeyeceği bir şey oldu.