4- blue

335 43 75
                                    

I JUST KİLLED A MAN AND SHES MY ALİBİ (üç gündür kafamda çalıyor bağırarak söylemişim gibi hayal ediverin çünkü beynimde öyle yapıyorum)

Yorumlarınızı eksik etmeyin,
Keyifli okumalar!

-

"Birinci derecede, kurusıkı toplu tabanca kullanılır. Tabancaya oyuncuların belirlediği miktar kadar mermi konulur ve rehber çalışan, yani ben mermi yuvasını çevirerek oyuncuların ve kendimin mermilerin hangi boşluğa denk geldiğini görmemesini sağlarım."

Güler yüzlü, otuzlarında bir adamdı. Tüm çalışanların kıyafetleri gibi üzerine siyah takım elbise vardı. Yüzünde ise siyah, burnunun ucundan yukarısını kaplayan sade bir maske vardı, kıyafetleri gibi tüm çalışanların maskeleri de aynıydı. Onlar oyuncuların bazılarının aksine seslerini gizlemiyorlardı. Oyuncuların sadece yarısı seslerini gizliyordu, sebebi de gündelik hayatlarında tanınmamak içindi.

Hem Blue ile hemde benle sık sık göz teması kuran adam ikimizinde kuralları bildiğini elbette biliyordu. Ama zaten burasının önemli adetlerinden birisi, oyundan önce kurallar ezberinde olsa dahi oyuncular dinlemek zorundaydılar. Oyunun ortasında kaybedeceğini hissedip, kuralları doğru hatırlamadığını iddia edip oyunu bok eden herifleri engellemek için iyi bir yöntemdi.

"Birinci derecede ortaya para yatırılır ve silah boşluğa ateş edilir. Merminin denk geldiği ilk kişi, oyunu kaybetmiştir. Bu birinci derecenin klasik kuralıdır ancak dilerseniz, belirlediğiniz mermi miktarına göre ikinci merminin kime geleceğini bekleyebilir ve oyunu uzatabilirsiniz."

Adam bize hangi yöntem ile oynamak istediğimizi sorarcasına baktığında, odayı açan ben olduğum için Blue nezaketle eliyle beni işaret etti ve seçimi bana bıraktı. Gür sesimle geciktirmeden cevapladım.

"Birinci dereceyi oynamayacağımız için yöntem seçmeme gerek yok sanırsam."

Blue, memnun olmuşçasına kafasını salladığında yerinde hafif dikleşmişti. Rehber adam ise söylediğimin üzerine gülümseyip onaylamış ve ikinci dereceyi anlatmaya başlamıştı.

"İkinci derecede kuralların bir kısmı aynıdır. Kritik farklardan biri, tabancanın namlusu ile, vücudun belirlenen herhangi bir uzvu arasında yirmi santim bırakılarak tabancanın tetiğinin çekilmesidir. Tabanca yine kurusıkıdır fakat hasar verir. Ayrıca ikinci derecede, ortaya para yatırılmaz. Sadece vücut ile oynanan derecelerden birisidir fakat oyuncular dilerse ortaya artı olarak bir miktar para da yatırabilir."

Adam yine bana sorarcasına baktığında konuştum.

"Üçüncü dereceyi de anlatın lütfen."

Hafifçe gülümsedi ve devam etti.

"Üçüncü derecede normal bir tabanca kullanılır. Bu, en popüler olan ve rus ruletinin bilindiği şeklidir. Le Maschere'de çok fazla üçüncü derece oynanmaz fakat daha önce oynayanlar elbette oldu. Vücudun herhangi bir yerine, bazen kafaya tutulur tabanca. Bay Blue'nun bizzat deneyimi olduğunu bilmeyen yoktur."

O gün oradaydım. Blue, Rosi isimli buralarda adı çok bilinen bir kadınla korkusuzca üçüncü derece rus ruleti oynamıştı. Üstelik uzuv olarak da kafa seçilmişti. Blue o gün, üçüncü tetiği kafasına çekince yine kurtulmuştu. Kadın az çok titreyen elleriyle tek kurşun koydukları tabancayı kafasına doğrultmuş ve kafasına sıkmıştı. Oracıkta da ölmüştü zaten. Kadının tüm salonun önünde beyninin dağılmasına şahit olmuştum. Birkaç dakika içerisinde soğukkanlılıkla çalışanlar gelmiş ve cesedi götürmüşlerdi. On dakika bile geçmeden herkes oyununa dönmüştü, kimse rus ruleti oynayan bir kadın için üzülmemişti çünkü bunu o seçmişti.

Bunları da beğenebilirsiniz

          

"Oyuncular genelde üçüncü derece oynarken uzuv olarak kol kısmını seçiyorlar."

Adam bana baktığında sırıtarak, Blue'nun gözlerinin içine baktım ve hiç düşünmeden cevabımı verdim.

"Üçüncü derece oynamak istiyorum. Silahı kafamıza tutmayı teklif ediyorum, ne dersin Sevgili Blue?"

İntihar teklifim kimseyi şaşırtmadı.

Bugün uyandığım andan itibaren bunu yapmak istemiştim. Aslına bakılırsa ölmek istemiyordum ama yaşamayı hiç istemiyordum. Bu bir intihar mıydı? Belki. Peki bu bir cinayet miydi? Kesinlikle. Çünkü bugün, Blue ölecekti. Kaybetmeyeceğimi düşünüyordum. Hayatımda ilk kez bir oyunu kaybetmeyi diliyor olsam da.

Daha önce gerçek bir rus ruleti oynamış olsa da bu kez kabul etmeyeceğini düşünmüştüm. Hatta öyle ki kabul etmezse oyunu bitirip eve dönmeyi ya da başka birine teklif etmeyi falan bile planlamıştım çünkü hangi ucube bu teklifi bu kadar kolay kabul ederdi ki? Blue etmişti.

"Oda sahibi sensin, nasıl istersen." derkenki sesi, sanki birkaç dakikaya ikimizden biri ölmeyecekmiş gibi gündelikti. Bu adam nasıl bir manyaktı böyle?

Rus ruleti oyununun asıl amacı ikisinden biri ölmeden aralarındaki husumet bitmeyecek iki kişinin sorunlarını çözmekti. Yani eğer manyak bir orospu çocuğu değilse kimse tanımadığı biriyle bu oyunu oynamazdı. Sanırım.

Verdiği basit cevap, hırsımın gözümü boyamasına yol açmıştı. Sabah uyanıp 'rus ruleti mi oynasam okula mı gitsem' diye düşünen birisi için fazla umursuyordum şimdi oyunu. Çünkü ölünce pek de bir şey değişmezdi çünkü zaten ruhtan bir farkım yoktu ama birisi bana meydan okuduğunda karşılık vermeden duramıyordum.

"Sevgili Blue, adil bir oyun olsun. Ama unutma, bir kez kazanan bir kez kaybeder."

Rosi'ye karşı kazandığı için bana kaybedeceğini ima ettim. Bu hamle, canına mâl olacaktı.

Arkasına rahatça yaslandı ve sağ eliyle maskesinin üzerinde dağılmış ve şeklini kaybetmiş saçlarını geriye doğru taradı.

"Buyur öyleyse, ilk atışı yapacak kişiyi seçmek için kart karıştırıp seçelim. İlk sen seç, ilk oyunun ne de olsa."

Beni küçümsüyor gibi davranıyordu ama bana duyduğu inanılmaz saygı ve hayranlığı mekanda her karşılaştığımızda, şu anda da dahil hep hissediyordum. Bu yüzden bana öyle göstermek istese de beni asla küçümsemediğini biliyordum.

Blue'nun cümlesiyle rehber yine yanındaki sehpanın üzerinden iki tane bordo kart aldı ve ikimize de arka yüzlerini gösterdi. Basitti, kartların birisinin arkası beyaz, diğerinin ise siyahtı.

"Beyazı seçen, ilk tetiği çekecek olan oyuncudur."

Rehber kısa hatırlatmasıyla arkasını döndü ve ikimizin de göremeyeceği bir pozisyonda kartları karıştırdı. Seri bir hamle ile kartların ikisininde bordo kısımlarını bana gösterdi ve birini seçmemi bekledi. Çok fazla düşünmeden sağ taraftaki kartı çektim.

Çektikten sonra birkaç saniye bekledim ve Blue'nun da diğer kartı almasını bekledim.
Gözlerimizle anlaşarak aynı anda kartları çevirdik ve sonuç, tek kaşımın alayla yukarı kalkmasına neden oldu.

Beyazı ben çekmiştim.

"Görünüşe bakılırsa ilk tetiği Bay Scarlett çekecek."

Blue, gülümsediğini belli eden sesiyle konuştu.

"İyi şanslar, Lett."

"İhtiyacım olmayacak, Sevgili Blue."

Omuzlarını silkti ve sol bileğindeki, mekandaki her oyuncuda özel olarak bulunan dijital saatin üzerinde bir şeylere tıkladı. Muhtemelen odaya içecek bir şeyler istiyordu. Bir saniyelik durdu ve kafasını bana çevirerek bir süre baktı.

Scarlett Blue | Yoonkook. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin