Düzenlendi. Bölüm şarkıcığımız, Strawberry Moon - IU.
𓆸
Uyanmıştım. Çok fazla ses vardı. En son kadın alfanın peşinden at arabasına bindirilmiştim. Oldukça uzun bir yolculuktu, bu nedenle uyuyakalmıştım. Şimdi de, büyük bir yatakta uzanıyordum. Bileklerimi ovuşturdum, iz çıkmıştı. Yavaşça ayağa kalkıp pencereye doğru yaklaştım, perdeyi hafif kenara çekerken gözlerim kocaman açıldı. Çok fazla, çok fazla kalabalık ve büyük bir yerdi. Taştan yapılma evlerle -bazıları resmen kaleydi- doluydu her yer. Nerede olduğumu bilmediğimden dolayı içimde bir burukluk hissettim. Ne vardı kendi yatağımda uyansaydım.Dudaklarım istemsizce büzülürken pencere kenarından ayrıldım ve yatağa oturdum. Ağlamamalıydım. Tek başıma olabilirdim, kendimi koruyamayacak kadar güçsüz olabilirdim, fakat korkak olmayacaktım.
Ellerimle gözlerimi ovuşturdum ve yaşadığım kargaşalar sebebiyle iyice yırtılan ve kirlenen elbiseme baktım. Banyo yapmak istiyorum...
O anda kapı açıldı ve beni buraya getiren, kadın alfanın yardımcısı olduğunu düşündüğüm kişi içeri girdi.
"Umarım mızmızlanmayacaksın," odanın ortasına doğru ilerledi "Majesteleri, çocuklarla uğraşmayı sevmez." Dedi.
Kaşlarımı çattım ve ayağa kalktım.
"Mızmızlanmayacağım." Kollarımı bedenime dolayıp konuştum "Fakat ne için burada olduğumu bilmek sanıyorum ki hakkımdır."Bir süre beni süzdü, daha sonra dolaba ilerleyerek birkaç kıyafet çıkarıp yatağa bıraktı. Daha sonra odada bulunan başka bir kapıyı açıp içeri girdi. Onu sabırla beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra çıktı ve karşımda dikildi.
"Yıkan, giyin ve dışarı çık." Der demez kapıya doğru ilerlemeye başladı.
Arkasından ne kadar kaba olduğuna dair iç geçirirken, bıraktıklarında göz gezdirdim. Lila tonlarında bir elbise vardı önümde, tahmini dizlerimde falan bitiyordu. İç çamaşırları ve bir ayakkabı. Seslice iç çektim ve kıyafetleri tekrar yatağa bırakıp sinir bozucu alfanın, sinir bozucu yardımcısının çıktığı odaya girdim. Evet, cidden bu isim tam da ona yakışandı. Girdiğim yer banyoydu, odada göz gezdirdim. Şimdi bir daha bakınca, buradaki tüm eşyaların bizim kasabadakilerden daha farklı olduğunu düşündüm. Sade bir banyoydu fakat dolapların hepsi doluydu, bir sürü sabun, çeşit çeşit. Dolapları karıştırmayı bırakıp, benim en sevdiğim olan zambak özlü sabunu aldım.
Zambak kokusu bana evimi hatırlatmıştı, kasabamı, Jisoo'yu...
Şimdiden onu çok özlemiştim. Aklım sürekli ona kayıyordu ve iyi olup olmadığını deli gibi merak ediyordum.
Eğer titizlik hastası birisi olmasam, şu ne idiği belirsiz evin banyosunu kullanmazdım. Fakat işte, toprakta yuvarlanmışım gibi her yerim toz ve kum içerisindeydi. Özellikle saçlarım. Berbat olmuşlardı.
Hızlı olmaya çalışarak tamamen soyunmadan küvete girdim, içliklerim ile birlikte yıkanıp hızlı bir banyo yaptım ve bana verilen giysileri giyindim.
Saçlarımı iyice yıkayıp biraz oyalanmamı sağlamıştım fakat hızlı olmuştu yine de, en azından kimsecikler gelmeden bitirmiştim işimi.
Elbise üzerime tam olurken saçlarımı masada bulduğum tarak ile tarayıp düzelttim, daha sonra kendime geldiğimi hissederken dışarıda duyduğum sesler ile pencereye yöneldim. Görüş açımda birkaç beta vardı, sanırım saman taşıyorlardı ve bunu yaparken yüksek ses tonları ile dedikodu yaptıklarını duydum. "Majesteleri saraya döndü..." Gibisinden şeyler söylüyorlardı. Çok fazla dinleyemeden geçip gitmişlerdi, ben de daha fazla bu evde kalmak istemeyip -bunda dışarı çıkmamı söylemesinin de etkisi vardı- kapıya doğru yöneldim. Bir anlığına evde kalıp güvende olur muyum diye düşünsem de yabancı topraklarda her yerde tetikte olmalıydım, kimseyi ve hiçbir yeri bilmiyor, tanımıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Die For You❪rself❫ || Chaennie 𐙚
Fanfiction"Rosé, öyle mi? Bana tam ismini söyle." Neden merak ettiğini anlayamamıştım. Park Roseanne, gerçi daha çok Rosie, Rosé diyorlardı ama olsun. Tanrım, bu bilgileri vermeme gerek yoktu fakat istemsizce aklımdan geçiyordu işte... "Sesli bir şekilde, se...