29. Bölüm- Yeşil

27 3 0
                                    

Selamlar herkesee. Nabersiniz? Umarım iyisinizdir. 

Fazla tutmayacağım, sizi hemen bölümle baş başa bırakmak istiyorum. 

Fikir, öneri veya sorularınızı yorumlarda belirtmeyi, oy vermeyi ve hikayeyi sevdiklerinizle paylaşmayı unutmayın.

Öpüyorum, iyi okumalar! 

17. 08. 2011

St. Petersburg- Rusya

Küçük ve eski eşyalarla dolu odada çalan telefonun sesiyle Diana, büyük bir baş ağrısıyla gözlerini açtı. İlk başta nerede olduğunu anlayamasa da birkaç saniye içinde dün çalıştığı masada uyuyakaldığını düşündü. 

Elini masanın üzerinden çekmesiyle beraber masanın üzerindeki alkol şişesi yere düştü ve kırıldı, Diana gözlerini kıstı ve burayı temizlemek zorunda olacak olmasına yakındı. Gözlerini ovuştururken ısrarla çalan telefonunu eline aldı ve arayanın kim olduğuna bakmadan telefonu açtı. 

"Diana?" 

Diana duyduğu sesin kime ait olduğunu anlayamayınca telefonu kulağından çekip arayan numaraya baktı. 

Bu ses kocasından başkasına ait değildi, uykulu haliyle onun sesini bile tanıyamayan kendine güldü yalnızca. 

"Efendim?" 

"Neredesin, merkezde seni aradım fakat bulamadım." 

"Ofisteyim," diye yalan uydurdu Diana. Bulunduğu yeri kimseye söylememe kararı almıştı, yine gruba bağlı olan bir ev olsa da Diana burayı katili bulmak için kullandığı bir yer haline çevirmişti. "Merkezde sabahlayacaktı üçüncü kat, ses olmasın diye işlerimi burada halledecektim. Haber verdim sanıyordum." 

"Grup toplantısını hatırlatmama gerek var mı?" 

Diana sıkıntıyla gözlerini kapatıp eliyle başını ovaladı. "Ben onu tamamen unuttum." 

"Tahmin etmiştim," dedi adam alayla, ardından ciddileşti. "Eğer İvan ile bir buluşman yoksa benimle konuşmaya ne dersin?" 

 Diana sinirle nefes verdi ve kaşlarını çattı. "İvan ile buluşman yoksa ne demek Daniel? Ne saçmalıyorsun?"

"Ne demek istediğimi gayet iyi anladığının farkındayım Diana. Bana anlamamış numarası yapma." 

"Anladım, ne demeye çalıştığını gayet iyi anladım Daniel ama senin bu saçma cümleyi neden kurduğunu düşünüyorum yalnızca." 

"Saçma mı?" dedi adam sinirle. "Eve uğradığın yok, ne zaman seni arasam ya o adamlasın ya diğeriyle. Evli misin değil misin anlayamıyorum bazen." 

"Ya o adamlasın ya diğeriyle dediklerin benim iş ortaklarım Daniel. Sanki kendin çok eve giriyormuşsun gibi konuşma, kalıbımı basarım Arina seni bir aydır görmüyordur. Gördüğünde de gördüğüne pişman oluyor!" 

"Gördüğüne pişman olduğunu de nereden çıkarttın?" dedi adam bağırarak. 

"Onun yanında değiliz, ne onun ne de Alex'in. Bunun farkındasındır diye umuyorum. Onlar bebekken de, çocukken de, büyüdüklerinde de. Yaşadığımız süre boyunca da yanlarında olmayacağız. Arina yalnızca abisi ve teyzesiyle büyüdü, biz hayatta olmamıza rağmen. Zaten ona bu kadar uzakken yanında olduğun günler de onun defalarca kez ağlama krizlerine girmesinden başka hiçbir şeye sebep olmuyorsun!" 

"Onun zayıflığı benim suçum değil!" diye bağırdı adam bu sefer. 

"Zayıflık mı? Belki de ayda bir gördüğü babasından sevgi ve ilgi  bekleyen o kıza karşı hırslarını döküyorsun. O da ağlıyor, sana kendini ifade etmeye çalışıyor ve sen buna zayıflık mı diyorsun?" Diana sinirle nefes verdi. "Benim eve gelmediğim gecelerin çetelesini tutacağına çocuklarının yanında olsan bir ihtimal seni anlayabilirdim. Suçsuzum demiyorum, yoğun işler yüzünden, belki de binlerce şey yüzünden her birinizi ihmal ediyorum ama bunu telafi etmeye çalışıyorum. Benimle her konuştuğunda o lanet olası adamların adını sokmak zorunda değilsin konuşmaya! Zorundayım, ölmemek için, sizin ölmemeniz için bu grubu ayakta tutmak zorundayım ve bunun için onlara ihtiyacım var! Senin lanet olası bencilliğin yüzünden kendimi suçlu hissediyorum. Her birinizin yaşaması için uğraşmama rağmen, her ne olursa olsun sizin güvende yaşamanız için uğraşırken, bunun için uyumazken dahi senin bu bencilliğin yüzünden kendimi suçlu gibi hissediyorum!" 

13. Görev- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now