BİTİŞİN BAŞLANGICI

122 65 38
                                    


"Bazı şeyler, biterken başlardı."

Kağan ile aramızda olanları düşünmekten kendimi alıkoyamamam bir yana sonumuz nereye gidiyor? İki ucu boklu değneğe saplanmış kalmıştık resmen. Sağıma dönüyorum ceset, soluma dönüyorum deli gibi bağıran bir adam, önüme bakıyorum kapı altından gönderilen bir tehdit mesajı, arkama bakıyorum kim olduğu belirsiz bir katil, e, bir de kalbime bakıyorum, o. Susmayan ve tekleyen bir kalbin yanına bunca şey fazlaydı. Acaba tüm bu olayları yaşamadan önce monoton diye şikâyet ettiğim hayatımı özlüyor muydum? Asla.

Daha güzel bir yerde tanışabilirdik. Hatta belki bir karpuz festivalinde ya da bir konserde delicesine eğlenirken birbirimizi tanıyabilirdik. En azından bu kadar tuhaf bir ortam olmadan...

Biz bir kar tanesinin içersine mahkûm olmuş kristal parçalarıydık. Belki üzerine alevler değerek eriyecek belki de kendi kendine öylesine bir su damlası haline gelerek süzülüp gidecektik. Biz ve diğer her şeyimiz bilinmezdi. Tamamen bilinmez.

Güneş ile biraz odada oyalanıyorduk. Kendi halimizde başladığımız sohbeti sürdürüyorduk. Tam o sırada telefonuma gelen bildirim ile gözlerim ekrana kaydı. Kağan'dan gelmişti. Bir gülümseme belirdi suratımda. Güneş, "Kimden geldiği anlaşıldı." Dediğinde sırıtarak yüzüme bakıyordu. Ekranı kaydırıp mesajı okuduğumda yüzümdeki gülümsemenin yerini ciddi bir ifade bürüdü.

"Az önce Ferman, geldi ve restoranda toplanmamız gerektiğini söyledi. Aşağıya bizim odamızın önüne gelin beraber inelim restorana."

Mesaj, aynen bu şekildeydi. Nasıl bir açıklama yapacağını merak etmiyor değildim fakat artık bir şey daha olmuş olursa kendimi camdan aşağıya bile atabilirdim her an. Hatta merdivenden yuvarlanmaya dahi çalışacak seviyeye gelmiştim.

"Işıl, ne olmuş?" diye merak ile yüzüme bakarak sordu, Güneş. Mesajı sesli bir şekilde ona da okuduğumda kaşları çatıldı ve hemen ardından dudakları yukarı kıvrılarak ağzından bıkmışlığa dair bir ses çıkardı. "Neden toplanmamızı istiyor acaba? Toplu katliam mı yapacakmış herkes üzerinde? Bıktım bu adamdan, her şeyin içinde bir, Ferman ismi. Tarih dersinde öğretmen Tanzimat Fermanını anlatırken bile bu kadar duymamıştım şu kelimeyi. Bezdim artık, burama kadar geldi." Diye söylendiğinde başının üstünde alnına denk gelen kısmı işaret ediyordu eli ile. Yani ne yalan söyleyeyim ki bende aynısından.

Bıkkınlık ile ayağa kalktığımda bir elimi Güneş'e doğru uzattım. Hafif kuvvet uygulayarak ayağa kalkmasına yardım ettiğimde birlikte kapıya doğru ilerledik. Kapıyı açtığımda karşı odanın önünde birilerine bir şeyler anlatmaya çalışan Ferman'ı gördüm. Anlaşılan sıra daha bize gelmemişti. Ferman'ın karşısındaki kadın hafifçe kafasını sallayarak dediğini onayladığında dışarıya çıktı ve merdivenlerden inmeye başladı. Biz, Güneş ile beraber burada hiçbir şeyi kaçırmamak için dikiliyorduk. Tam o sırada Ferman, arkasını döndü. Gözleri ikimizi bulduğunda asla düzgün bir şey için açmadığı çenesini bir kere daha araladı ve konuşmaya başladı. "Restoranda birazdan bir açıklama yapacağız. Orada bulunmanız iyi olur." Aman, sanki bilmiyoruz. Sen, buraya çıkana kadar bizim haberimiz olmayacağını mı sanıyordun? Evet, şu an kendimi olayı yaşayan kişiden önce bilen magazinciler gibi hissediyordum.

Ferman'ın yanından uzaklaştığımızda aşağıya inmeye başladık. Kağan ve Mete'nin olduğu kata gelince dar, uzun koridorda yürüyerek odanın önünde durduk. Güneş, kapıya vurduğunda Mete, kapıyı açtı. İçimi hafiften bir heyecan dalgası sarmıştı. Kağan, içeriden çıktığında "Hadi inelim bakalım, yeni felaketimiz neymiş." Diye konuştu. Yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı. Bunalmış gibi görünüyordu tüm olanlardan.

ÇIĞWhere stories live. Discover now