24. Bölüm [Baş Büyücü] 2. Kısım

1.2K 176 8
                                    

Soreln'in Başbüyücüsü Hagmar'ın gelişi duyurulduğunda tüm idari görevliler sarayın toplantı salonuna çağırıldılar. Torgen'in on beşinci kralı Aldhamir salonun kalanından daha yüksek olan bölümünde, altın işlemeleri olan görkemli tahtında oturuyordu. Kara gözleri, çalıyı andıran yer yer aklaşmış kaşları, kısa fakat gür bir sakalı, uzun bir yüzü vardı. Başını süsleyen altın taç Torgen'in ihtişamını temsil edercesine yakut ve elmaslarla bezeliydi. 

Tarih kitaplarının Torgen'den Tüm Zamanların Krallığı olarak bahsetmesinin bir sebebi vardı. Henüz Fani Dünya krallıklarının kurulmadığı İlk Çağ'da insanlar klan adını verdikleri küçük gruplar halinde yaşar, mevsimlere göre yer değiştirerek göçebe bir ömür sürerlerdi. İnsanların çoğu iyi birer avcıydı fakat birbirleriyle savaşmaz, böyle bir durumla karşı karşıya kaldıklarında da bir taraf göç ederdi. Bu durumu değiştiren o zamanlar bıyıkları yeni terlemiş bir delikanlı olan Geroden'di. Klanın reisi olan babası hastalanıp öldüğünde bir başka klan bunu fırsat bilip sırf gözlerini korkutmak ve onları başka topraklara göç ettirmek için üstlerine yürüdüğünde Geroden alışılagelmiş şeyi yapmamış, eline aldığı bakır kılıçla düşmanlarının karşısına dikilmiş ve klanının bulunduğu bereketli toprakları terk etmeyi reddetmişti. Onun bu tavrından cesaret alan diğer gençlerle klanın geri kalan üyeleri de düşmana karşı koyunca insanlık tarihinin bilinen ilk muharebesi yapılmış ve kayıtlara "İlk Savaş" olarak geçmişti. Fazla zaiyatın olmadığı ve işgalci tarafın kısa sürede geri çekildiği bu muharebe bir şeyi kökten değiştirmişti: artık kimse elini kolunu sallaya sallaya bir başkasının yerleştiği topraklara giremeyecek ve hak iddia edemeyecekti. Bunu göze alan, savaşı da göze almış olacaktı. 

Böylece, Geroden klanı tarafından reis ilan edilmiş ve kısa süre içinde büyük değişiklikler olmuştu.  Geroden, klanını yerleşik hayata geçirip taştan evler inşa ettirmişti. Olası saldırıları önlemek için yaşadıkları bölgeyi duvarlarla çevreleyip tarım ve ticaretle uğraşmışlardı. Kısa sürede güçlenip hem yaşadıkları bölgeyi genişletmiş hem de inşa ettikleri ilk duvarları yıkıp yerine daha sağlam ve güvenli duvarlar yapmışlar, yaşadıkları bölgeye de Torgen adını vermişlerdi. Tüm bunlar o zamanlar için Fani Dünya'da görülmemiş türden şeylerdi. Diğer klanlar, Geroden'in gücünü kabul etmişti. Hepsi ona saygı duyuyor ve eylemlerini yakından takip edip aynılarını kendi klanlarında da uygulamaya çalışıyorlardı. Böylece Geroden, İlk Kral olmuş ve İlk Çağ kapanıp Krallar Çağı başlamıştı.

Tarihteki ilk kralın Torgen Krallığı'nın kurucusu olması ve sonrasında gelen diğer Torgen krallarının da yürütmüş olduğu güçlü politikalarla Torgen'i daha da güçlendirmeleri Tüm Zamanların Krallığı unvanını da beraberinde getirmişti.

Nihayet toplantı salonunun büyük kapısı açıldığında içeri kısa boylu, beyazlar içinde cübbeli bir ihtiyar girdi. Bir elinde Wandenhein Büyücüleri'nin simgesi olan büyük bir asa taşıyordu. Kayın ağacından yapılma bu asa Hagmar'a aitti ve Wandenhein Büyücüleri'nden ayrıldığında onu krala teslim etmişti. Şimdi yeniden elinde oluşu ona kendini tuhaf hissettiriyordu. Kral tarafından Baş Büyücü ilan edildiğinden asasının tepesindeki oyuğa Baş Büyücülük makamını temsil eden kaplan gözü taşı işlenmişti. 

İhtiyar büyücü gelip salonun tam ortasında, kral Aldhamir'in karşısında durdu ve başını hafifçe eğip selam verdi. Kral Aldhamir de selamı aldığını belirtircesine başını belli belirsiz eğerek karşılık verdi. Tüm salonun gözü Baş Büyücü'nün üzerindeydi ve kimseden çıt çıkmıyordu. Salondakilerin büyük bir çoğunluğu Baş Büyücü'yü saygı ve hayranlıkla süzerken bir kısmı da daha heybetli birini bekledikleri için büyücünün ne kadar normal göründüğünü düşünüyordu.

"Topraklarıma ve sarayıma hoş geldiniz Baş Büyücü Hagmar." Kral, yüzüne yerleştirdiği mağrur ifadenin aynısını sesinde de taşımaktaydı. On beş yıldır Torgen'i yönetiyordu ve o tahta çıktığından beridir Torgen herhangi bir yeniliğe ya da başarıya imza atmamıştı. Mevcut başarılar ve sahip olunan ihtişam Kral Aldhamir'in en büyük güvencesiydi ve onu harekete geçmekten alıkoyuyordu. Agurm Kralı Fabreyn kadar zevk ve sefaya düşkün biri olmasa da rahatını bozmaya pek de istekli olmadığı açıktı. 

Kara Sanat'ı kullananların yeniden ortaya çıkmış olması kralı rahatsız etmiyor değildi ve bir şeyler yapılması gerektiği konusunda danışmanlarıyla hemfikirdi fakat Torgen'in sahip olduğu güç ve geçmişteki başarıları ona öyle bir güvence veriyordu ki hiçbir şeyin bu krallığı yıkmaya gücünün yetmeyeceğini düşünüyordu.

"Hoş buldum," diye yanıtladı ihtiyar büyücü. Burada bulunmasının sebebi Geçit Adası'nda yaşananları ilk elden işitmek ve mevcut tehlikeye karşı neler yapılabileceği konusunda kafa kafaya vermekti.

"Soreln'in çağrıma yanıt vermesi beni sevindirdi. Sizi en iyi şekilde ağırlayacağımızdan şüpheniz olmasın."

"Teşekkür ederim fakat kaygılandığım şey bu değil."

Büyücünün yanıtı üzerine tüm başlar tepkisini görmek istercesine krala çevrildi. Kral Aldhamir'in dudakları belli belirsiz yukarı kıvrılmıştı.

"Elbette," diye karşılık verdi Torgen kralı gür sesiyle. "Buraya gelişiniz çok daha ciddi bir meseleye dayanıyor fakat yol yorgunu olduğunuzdan bu meseleyi yarın konuşmanın daha doğru olacağı kanaatindeyim."

Büyücü itiraz etmedi. Yorgun olması onun için önemli değildi. Önemli olan bir an önce kafa kafaya verilip tehdidin bertaraf edilmesiydi ancak büyücü bu konuda kralla zıtlaşmak istemiyordu. 

Kralın başıyla verdiği işaret üzerine süklüm püklüm haldeki kahya büyücüye kendisine tahsis edilen odaya kadar eşlik etmek için harekete geçti.

* * *   

Akşam yemeği sonrası ihtiyar büyücü kendisi için tahsis edilen geniş ve cafcaflı odaya çekilmişti. Sarayda geçirdiği her bir saniye ona Karaçam Ormanı'ndaki küçük kulübesini ve sakin yaşamını özletiyordu. Elbette özlediği tek şey bu değildi. Aris'i de çok özlüyor, onun nerede olabileceği konusunda kara kara düşünüyordu. Artık zindanda olmadığından Aris'i arayabilirdi fakat öncesinde başlarındaki şu belanın bir çaresine bakmak gerekiyordu.

Hagmar düşünceli bir şekilde odasında volta atarken kapısı birkaç kez çalındı. Gecenin bu vaktinde kimin gelmiş olabileceğini merak ederek kapıyı açtığında tarihçinin toparlak suratıyla karşılaştı.

"Siz kimsiniz?"

Tarihçi boğazını temizleyip kendini tanıttı. "Ben Torgen Krallığı'nın Baş Tarihçisiyim. Bu topraklarda herkes beni tanır. Adım Uttam." Elini iç cebine götürüp küçük bir zarf çıkarttı ve büyücüye uzattı. "Bu mektubu size vermem gerekiyordu. Sizi nereden tanıyor bilmiyorum ama Kanatgeren Hanı'nda çalışan küçük bir çocuk bu mektubu size iletmem için epey dil döktü."

Hagmar mektubu alırken tanıdığı tek küçük çocuğun Aris olduğunu düşündü ve bu düşünce büyücüyü deli gibi heyecanlandırdı fakat çoğu zaman yaptığı gibi duygularını dışa vurmadı. Hele hele tanımadığı birinin önünde bunu asla yapmayacaktı.

"Eh, mektubu verdiğime göre sizi daha fazla rahatsız etmeyeyim." Tarihçi gülümseyip "İyi geceler sayın büyücü," dedikten sonra küçük fakat aceleci adımlarla uzaklaştı. Tarihçinin gidişiyle birlikte ihtiyar büyücü kapıyı hızla örttü ve titreyen ellerinin arasında duran mektubu açtı. Kağıtta büyük bir heyecanla yazıldığı her halinden belli olan titrek bir el yazısıyla şunlar yazılıydı:

Ben iyiyim ve hayatta olduğunu öğrendiğim için daha da iyi olacağım. Seni özledim usta.

- Yuthrig


İhtiyar büyücü mektubu birden fazla kez okudu ve nihayet yazanlar kafasına kazındığında mektubu tutan elini göğsüne bastırıp yatağa oturdu. Yıllardır aldığı en güzel haber, küçücük bir zarfın içinden çıkan bu iki cümleydi. 

Aris hayattaydı. Üstelik burada, çok yakınındaydı!



BİR ZAMANLARIN KRALLIĞI: Bereket ÇağıWhere stories live. Discover now