Ertesi haftayı, yolculuk ve yapmaları gereken şeyleri öğrenmekle geçirdiler.
Portalla teşkilatın Lanoa'daki üssüne gidip orada eğitim alacak daha sonra uzay aracıyla dalgaların kaynağı olan Alagrador'a varacaklardı. Tek yapmaları gereken; dalgaların kaynağını bulmak, ortadan kaldırıp rapor yazmaktı. Ellerinde silahlar, bombalar, sağlık kitleri ve yaşamsal ihtiyaçlar için gerekli her şey vardı. Yolculuk yapacakları araç zırhlıydı ve güçlü bir savunma sistemi vardı. Her şey planlıydı, ters gidecek hiçbir şey olamazdı.
Birkaç gün içinde hazırlıklar tamamlanmıştı. Yola çıkacakları gün onları devasa bir salona getirdiler, salonun ortasında; pek çok kablo ve farklı makineye bağlı bir platform duruyordu, platformun üstüne çıkmaları istenmişti. Bu makine hakkında az çok bilgi verilmişti. Bu bir ışınlanma makinesiydi, pek öyle bilimkurgu filmlerindeki gibi havalı değildi hatta uzaktan yakından alakası bile yoktu, bu yüzden biraz hayal kırklığına uğratıyordu.
Artemis bu şeyin çalışacağını bile düşünmüyordu ancak yok olan teknolojilerden geriye sadece bu kadarını kurtarabilmişlerdi. Yine de o kadar yolu bir çeşit uzay gemisiyle gitmektense, ne kadar külüstür de olsa, bir ışınlanma cihazı kullanmak heyecan vericiydi. Platformun üstüne çıktıktan sonra makine çalıştırılmaya başlandı, oldukça yavaş, ağır ağır çalışıyordu ve çalıştıkça parlak bir ışık çıkarıyor ve güçlü bir soğuk yayıyordu, 5 dakika içerisinde sonunda ışınlanma başarılıydı, ışıktan dolayı kapattıkları gözlerini açtıklarında artık başka bir yerdelerdi. Çok daha küçük bir odadalardı ve karşılarında mavi ten rengine ve büyük siyah gözlere sahip, kadınsı tuhaf bir yaratık gülümseyerek onlara bakıyordu. Onlar ışıkla kamaşan gözlerini açmaya çalışırken, mavi yaratık heyecanla
"İşe yaradı !" Dedi
Artemis ellerini gözünden çekerken
"Ne ?" Diye sordu
"Ah üzgünüm, benim adım Ozmos, burda size ben yardımcı olacağım. Bu makineden daha önce bu kadar kalabalık bir grup geçirmemiştik, o yüzden heyecanlandım. Her neyse, yorgun olmalısınız size burada bulunduğunuz süre boyunca kalacağınız odalarınızı göstereyim, siz yerleşip dinlendikten sonra da üssün geri kalanını gösteririm, beni takip edin"
Herkesin kafası biraz karışmıştı ama zaten bir süre burada olacakları için soru sormakta acele etmektense önce eşyalarını yerleştirmeye karar verdiler. Uzun bir koridordan geçip odaların bulunduğu bölüme geldiler. Üssün içi çok karışıktı ve her yer birbirine benziyordu, beyaz, metalimsi duvarları ve hastaneyi andıran bir yapısı vardı, içeride kaybolmamak neredeyse imkansızdı, üstelik koridorlarda hiç pencere de yoktu bu yüzden içerdeyken nerede bulunulduğu anlaşılmıyordu.
"İşte geldik. Odalar iki kişilik, gerçi sanırım biriniz tek kalacak, kendi aranızda paylaşırsınız. Henüz burayı bilmediğiniz için koridorlara üssün krokisini ve yemek saatleri gibi şeylerin birer listesini astım. Bana ihtiyacınız olursa yönetim odasında olacağım"
Ozmos gittikten sonra ekipteki herkes birbirine baktı, kimse birbirini tanımıyor, nasıl anlaşacaklarını düşünüyorlardı.
Asteron ve Artemis zaten ev arkadaşı olduğu için birlikte kalmak onlar için daha iyiydi, diğer iki kız birlikte ve Asteron dışında ekipteki tek erkek de yalnız kalacaktı gerçi bundan şikayetçi de görünmüyordu.
Herkes odasına çekilip eşyalarını yerleştirmeye başladı. Odalar genel olarak boştu, pek fazla eşya yoktu, köşelerde baza şeklinde iki yatak, birer komodin ve birer dolap vardı. Komodin ve dolaplarda birkaç tek tip kıyafet ve lazım olabilecek ıvır zıvır birkaç eşya vardı ve hepsi bu kadardı. Yatakların arasında bir tane de pencere vardı ve şimdiye kadar gördükleri tek pencere buydu. Artemis odayı inceledi
"Kapılar içeriden değil, dışarıdan kilitleniyor. Cok garip" dedi kendi kendine ama şimdilik bunun üzerinde fazla durmadı, aklını meşgul eden başka bir şey vardı. Ekip olarak teşkilattan birilerinin geleceğini düşünmüştü, hiç tanımadıkları, tıpkı onlar gibi asker bile olmayan kişilerin geleceğini düşünmemişti, neden böyle bir ekip kurmuşlardı ki ? Yanlarında bir tane bile asker ya da görevli gelmemişti. Bulundukları yerde askerler vardı ama yok denecek kadar azdı, hiç kimseyi görmemişlerdi bile, sadece uzaktan bir iki kişinin konuşma sesi duyulmuştu o kadar. Artemis üstünü degiştirip, eşyalarını yerleştirdikten sonra yatağa oturdu
"Baksana, bu kişilerin kim olduğunu biliyor musun ? Teşkilat bu kişiler hakkında bilgi sahibi olmalı, belki bir yerlerden görmüşsündür ?"
"Gördüysem bile hatırlamam, kimse kim işte"
"Ne demek kimse kim ? Bu insanlarla birlikte çalışmamız gerekiyor, hem hadi biz neyse ama onlar niye asker değil ? Büyücü gibi de durmuyorlar"
"Büyücü gibi durmuyorlar derken ? Napsınlar be koridora Portal mı açsınlar ?"
"Doğru Doğru.."
"Hem ne demeye acele ediyorsun bu kadar be ? Kaçmıyorlar ya. Neyse, a bak saat kaç olmuş, hadi yemek ! Yemek yiyelim"
"Ne ? Ne ara o kadar oldu ?"
Yemek yemek ve biraz başka şeyler düşünmek için yemekhaneye gittiler. Krokiler sayesinde nereye gideceklerini bulmak çok zor olmuyordu. Yemekhaneye geldiklerinde Artemis etrafına bakındı, ileride masada birlikte oturup yemek yiyen ve sohbet eden 10'a yakın asker vardı, 1-2 kişiyi de yukarıda nöbet tutarken görmüştü, yani üsde bulunan aşağı yukarı bir düzine kadar asker vardı. Asteron'la birlikte yemek alıp bir masaya geçtiler. Diğerleri de geldiğinde sonunda konuşmak için zamanları olmuştu. İlk başlarda ortam, çatal, kaşık sesleri dışında çok sessiz ve gergindi, herkes birinin konuşmayı başlatmasını bekliyordu.
"Eh, şu ana kadar tanışma fırsatımız olmadı, ben Artemis, bu da ev arkadaşım Asteron. Newvild'lıyız." Dedi yemeğe odaklanmış Asteron'u göstererek.
Açık pembe saçları omuzlarına kadar inen, yeşil gözlü kız;
"Elynza. Roseelea'lıyım"
Siyah kısa saçlı, beyaz tenli ve biraz gotik bir havası olan kız monoton bir sesle
"Avelyn. North Merriley." Dedi. Koyu kahverengi gözleri bir ölü gibi donuk bakıyor ve yüzündeki ifade sanki her an bir şeylerden tiksiniyormus gibi duruyordu
"Zen-Sheng. Westrock'tanım" Zen-Sheng, grupta Asteron dışındaki tek erkekti. Esmer, uzun siyah beyaz saçları, kirli sakalı, garip bir aksanı ve oldukça iri bir yapısı vardı. Sanki istese 5-6 adamı aynı anda kolaylıkla yere serebilecek gibiydi. Zaten iri olduğu için ister istemez ürkütücü bir izlenim veren adamın, görünürde kollarında ve boynunda birkaç dövmesi vardı ve bu onu daha da korkunç gösteriyordu.
"Westrock mu ? O kadar uzaktan mı ?" Dedi Avelyn.
"Ne ? Ta ordan mi geldin ? Tamam teşkilat coğrafyasında yaşayan insan yok ama" dedi Artemis
"Evet, biraz uzak. Bunun biraz daha yararlı bir teklif olacağını düşünmüştüm ama o kadar yolu geldikten sonra bir hiç için geri dönmek istemedim"
"Eh, sanırım bu anlaşılabilir. Ee bir süre birlikteyiz, anlatacağınız bir şeyler yok mu ? Bu işten parayı vuracağınızı varsayıyorum, sonra ne yapacaksınız ?"
"Alet geliştirip yeni cihazlar üretiyorum. Sanırım daha iyi malzemeler alıp daha gelişmiş makineler yapmayı isterim" dedi Zen-Sheng
"Bu senin mesleğin mi ? O kadar parayla çalışmana gerek bile kalmaz" dedi Asteron
"Evet, iyi yanı da bu. İşimi seviyorum ve bunu artık bir hobi olarak yapabilirim"
"Aslında bunun üzerine hiç düşünmedim. Yatırım yapabilirim ama bu pek benlik bir şey değil sanırım. Belki, önce kendime lüks bir hayat düzeni kurar sonra geri kalanını kumara basarım" dedi Avelyn
"Roseelea güzel ama daha sakin bir hayat isterdim. Her zaman dağlık, ormanlık bir yerde yaşamak istemiştim. Öyle bir yere taşınıp bir kısmıyla da borçlarımı öderim. Roseelea'da bir çiçekçi dükkanım var, belki bir çiçek bahçem olur. Sonrasını bilmiyorum, şimdilik böyle diyorum ama sanırım ben de pek düşünmedim. Ya sen ?" Dedi Elynza Asteron'a bakarak.. Asteron yemeğe odaklandığı için pek sohbetle ilgilenmemişti, sadece
"Düsünmedim" dedi
"Peki sen ne yapacaksın ?" Diye aynı soruyu Artemis'e sordu
"Muhtemelen Avelyn'le aynısını yapacağım. Tabi çok uğraşa gerek kalmadan paranın gelmeye devam edeceği bir şirket ya da kurulu bir iş düzeni de güzel olabilir. Böyle diyorum ama muhtemelen bir kısmını da alışverişe, kumara falan yatırırım. Belli olmaz"
Avelyn Asteron'a baktı, bir şey dikkatini çekmişti
"Eldivenler rahatsız etmiyor mu ? En azından yemek yerken çıkarabilirsin"
Asteron'un sürekli taktığı, bileğinin biraz üstüne kadar çıkan, siyah eldivenleri vardı. Hazırlık yaptıkları için konuşmamış olsalar da teşkilat binasında da birbirlerini görmüşlerdi ve Asteron'u hiç eldivensiz görmemişti. İçerisi soğuk olmamasına rağmen her zaman takıyordu ve temizlik hastası birine de hiç benzemiyordu.
"Böyle daha iyi"
"Neden sürekli takıyorsun ?"
"Eski işimden dolayı elimin üstünde çok fazla kesik var. İnsanları korkutuyor. Uğraşmaktansa eldiven takmak daha kolay"
"Eski işin neydi ?" Dedi Elynza
"Hademeydim"
"Hademe mi ? Hademeyken elini nasıl o kadar kestin ki ?"
"Eskiden teşkilat için çalışıyordu. Bilirsiniz, teşkilat elindeki teknolojiyi geliştirmek, özellikle de büyüyü kontrol altına alabilmek için çok fazla deney yaptı, bu deneyler sırasında çok fazla insan ve deney hayvanı öldü. Asteron hademe diyor ama aslında işi cesetleri ortadan kaldırmaktı"
"Ne ? Gerçekten mi ?" Dedi Avelyn
"Deneyler o kadar kötü müydü ? Cesetleri ne yapıyordunuz ?"
"Nasıl öldüyse ona göre ortadan kaldırıyorduk"
"Demişken.." dedi Artemis
"Bizimle birlikte hiç asker gelmemesi garip değil mi ? Elbette burada birileri var ama en azından bir tim oluşturulabilirdi ?"
"Beş kişinin bile bir ışınlanma cihazından geçmesi zor. Makine zaten çok fazla enerji tüketiyor arka arkaya çalıştırmak güvenli olmaz. Çalışanın birinden gideceğimiz yerlere yakın bır yerde, bir ışınlanma cihazı daha olduğunu duymuştum, muhtemelen biraz daha iyi durumda bir şey, belki oraya birileri gelir" dedi Zen-Sheng
"Olabilir tabi ama neden bu konuda bize bir şey denmedi ? En azından yanınızda şu kadar kişi olacak denebilirdi"
"Biliyor musunuz, hiç umurumda değil. Tek yapmam gereken saçma bir rapor hazırlayıp para kazanmaksa benim için uygun" dedi Avelyn
Artemis biraz düşündü
"Sanırım bunu düşünmeyi sonraya bırakacağım. Hey, iskambil oynar mısınız ?" Hırkasının iç cebinden bir deste kağıt çıkardı. Bir süre kağıt oynadılar, sırayla kendilerini tanıtmaktansa birlikte bir şeyler yapmak onları ortama ve birbirlerine biraz daha yakınlaştırmıştı.
Kendilerinin bile beklemediği şekilde, oldukça eğleniyorlardı. Uzun bir sürenin ardından saat iyice geç olmuştu, herkes yavaş yavaş odasına çekildi ve uyumaya hazırlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acımasız Cennet
Fantasy"Bu bir ceza yöntemi değil, bu bir idam..!" Havadaki yoğun sis ve tozdan neredeyse gözlerimizi açamıyorduk. Milyonlar olarak girdiğimiz bu savaşta belki de yüz küsür kişi kalmıştık. Yerler ceset, uzuv, kan ve organlarla kaplıydı ve her biri kıyameti...