Bilinmeyen numara

4 0 0
                                    

"Işık, uyandın mı?" diye soran annemin uykulu sesine karşılık ağzımla hıhı dedikten sonra ağzımdaki tokayı alıp iki yandan balıksırtı ördüğüm saçımı bağladım. Bugün ders yapılmayacaktı. O yüzden bizde kardeşimle beraber alışverişe çıkacaktık. Oğuz, benden iki yaş küçük kardeşimdi. Küçük diyorum ama çocukta bir boy var... Maşallah yani. Benim boyum yaşıtlarıma göre gayet normaldi.  Onun boyu fazla uzundu. 

Üzerimde siyah bir sweatshirt, altımda ise gri bir eşofman altı vardı. Her ne kadar alışveriş merkezine gidiyor olsak da, rahat giyinmeyi tercih eden bir insandım. Sırt çantama cüzdanımı, şarj aletimi ve birkaç önemli eşyayı koyduktan sonra ağzını kapatıp odamdan ayrıldım. Salona geçtiğimde annem, babam ve Oğuz yemek yiyorlardı. Kapıyı üç defa tıklatıp Oğuz'a mesaj vermeye çalıştım. Tabii kendisi benim biricik, ablasını kırmayan(!) kardeşim olduğu bana yandan bir bakış fırlatıp yemeğini daha yavaş yemeğe başladı. Babam bize bakıp güldüğünde öksürmeye başladı. Hemen telaşla çantamı bir köşeye fırlatıp, ona doğru koştum. Annem ve Oğuz da babama uzanınca, babam ellerini kaldırıp bizi durdurdu. Ben hafifçe sırtına vururken babam, önündeki bardaktan su içti ve derin bir nefes aldı. 

"İyi misin baba?" dedik Oğuz'la aynı anda. Babam bize tebessüm edip kafasını salladı. Gözlerine dikkatlice baktığımda söylediklerinin arkasında olduğunu bağırdıklarını gördüm. Doğrulup  çantamı attığım köşeden aldım. Sonra annemle göz göze geldik. Tebessüm ettim. 

"Ayış, hadi çıkalım." Bunu duyduğum an Oğuz'a kötü kötü bakmaya başladım ama maalesef bunu beceremedim. Çünkü yüzüm bebek gibi tatlıydı ve kaşlarımı çattığımda herkes gülmeye başlıyordu. Oğuz ilkokula başladığından beri bana Ayış deyip duruyordu. Ona kaç defa adımın Asya olduğunu söylersem söyleyeyim inadına devam ediyordu. İkinci adım Işık'tı. Annem koymuştu ikinci adımı. Babamsa Asya'yı koymuştu. Ama Oğuz ikisini de eşit sevdiği için her ikisinin de koyduğu ismi sanki ship söyler gibi söylüyordu. 

Babama son kez bakıp evden çıktık. Otobüs durağına kadar ikimizde susma hakkımızı kullanmıştı. Durağa geldiğimizde ilk başımı kaldırıp ona bakan ben olmuştum. Onun da benim gibi mavi gözleri turuncu, kıvırcık saçları, masmavi, adeta bir okyanus gibi gözleri vardı. Tek farkımız onun çilleri yüzünün her yanını kaplıyorken benimkiler sadece burnumun üzerinde ve hafiften yanaklarımdaydı.. Annemin masmavi gözleri, babamınsa turuncu saçları ve çilleri vardı. İlk bakan benken, ilk konuşan o olmuştu.

"Ayış, neden sabahın köründe beni alışveriş merkezine kitap almak için götürüyorsun?" dedi.

"Sen bana Ayış demekten vazgeçtiğin zaman bende seni kitapçıya götürmeyi bırakacağım." dedim. Bana ciddi misin dercesine bakınca, "Şaka yapıyorum. Asla vazgeçmeyeceğim küçük velet" dedim. 

"Karşındaki bu muhteşem varlığa velet diyorsun ama bu velet senin yanında abin gibi duruyor." dediğinde ofladım. Yaklaşan otobüsü görünce çantamdan kartımı çıkardım.

"Devede de boy var ama akıl olmadıktan sonra ne fayda?" dedikten sonra Oğuz'u orada bırakıp otobüse bindim. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp kartı okuttum. Peşimden bir kaç kişi daha bindikten sonra Oğuz binmişti. Etrafa ufak bir göz attım ama boş yer bulamadım. Ayakta durmaktan başka çare yoktu. Sırtımı cama yasladım ve çantamdan telefonumu çıkardım. Notlara girdim ve kitap listemdeki itapları incelemeye başladım. Okuma sırası ve öncelikler şeklinde ikiye ayırmıştım fakat her ikisi de aynıydı. Tek fark okuma sırası bölümüne eklediğim seri kitaplardı. Yanımda bir hareketlilik hissettiğimde kafamı kaldırdım. Oğuz o kalabalıktan sıyrılıp nihayet yanıma gelmişti. 

"Az önce bir tane kız oturmuş mesaj yazıyor birine ama görsen bir hırsla yazıyor, bir hırsla. Ama maşallah yani mesaj değil destan yazıyor mübarek." dedi bana fısıldayarak. Gülmemek için kendimi zor tuttum. 

"Niye insanların özeline saygın yok senin?" dedikten sonra oflayarak önüne döndü. Küçük ergen! Biz de böyleydik işte bir iki kelime konuşur sonra daha ağzımızı açmazdık.  

İneceğimiz durağa gelince kafasını pencereye yaslamış uyuyan Oğuz'u uyandırdım. O böyle tatlı tatlı uyurken iki tane kız onun fotoğrafını çekmişti. Alış veriş merkezinin içinde yürürken ona doğru dönüp;

"Önce kahve alalım sonra kitapçıya gideriz." dedim. Beni başıyla onayladı. Her geldiğimde uğradığım kahveciye gittik. Aras abi gelen bir kaç müşteriyle ilgilenirken kız kardeşi Ela ise kasada oturuyordu. Geldiğimi gören Ela yerinden kalkıp yanımıza geldi ve bana sarıldı.

"Hoş geldin Asya." Ardından Oğuz'a bakıp, "Sende hoş geldin." dedi. Bana söylediği kadarıyla Oğuz'dan hoşlanıyordu. Ama Oğuz buna pas vermiyordu. 

"Hoş bulduk. Bize her zamankinden tatlım." dedim tebessüm ederek. O da bana gülümsedi ardından yanımda duran Oğuz'a da gülümseyip işinin başına döndü. Her zaman buraya geldiğimde oturduğum masada bir aile oturduğu için ilk gördüğüm masaya oturdum. Oğuz'da oflayarak karşıma oturdu. Biz oturduktan sonra Aras abi de bize selam verdi ve gelen müşterilere bakmaya devam etti. Karşımda oturan çocuğun suskunluğu beni huylandırdığından derin bir nefes aldım.

"Oğuz, söyle de kurtul." Ona birinin seslendiğini anlaması biraz uzun sürdü. Bana bakıp n'oldu dercesine göz kırptı.

"Diyorum ki karın ağın neyse söyle de kurtul." 

"Yok karın ağrım falan."

Oğuz ben biliyorum senin bu ergence hallerini. Hadi söyle kim üzdü benim yakışıklı oğlumu?" Sonda söylediğim kelime yüzünden güldü.

"Azra üzdü abla prensini. Ona mesaj atmıştım bana bir şans vermesi için bana önce görüldü attı ardından yani yarım saat sonra ise bizden olmaz Oğuz benim hoşlandığım başka biri var dedi." masanın üzerindeki eline uzanıp tuttum ve;

"Ah ablam, kimler gelip geçecek bu hayatta. Kimleri seveceksin, kimleri üzeceksin, kimler sen sevip üzecek. Hayat bu gelip geçer. Ama öyle bir gelip geçer ki bazen o hızdan insan gözünün önündekileri göremez." Bana anlamayan bakışlar atarken Ela elinde bardaklarla yanımıza geldi ve bardakları önümüze koydu. Giderken alttan Oğuz'a baktı. Arkasını dönmüş giderken Oğuz'un eline dokunup gözlerimle Ela'yı gösterdim. 

"Farkında değilsin ama Ela bal gibi de senden hoşlanıyor ama sen ona hiç pas vermiyorsun. Nerede sarışın orada sen." Gözlerini büyütüp bana baktığında elimi çekip arkama yaslandım. Bana bakmaya devam ederken omuzlarımı silktim. "Eğer bir kız istiyorsan ve onu bırakmayacaksan git konuş." 

Önce güzelce bir düşündü bu söylediklerimi sonra kahvesini kafasına dikti ve ayağa kalktı. Gözlerimi kısıp ona baktığımda;

"Ava çıkıyorum." dedi. 

"Dikkat et de ava çıkayım derken yoldan çıkma." dedim. Montumun cebinden telefonumu çıkartıp gezinmeye başladım. Bir yandan kahvemi içiyor bir yandan da telefonumla ilgileniyordum. Ta ki telefonuma gelen bildirimle donup kalıncaya dek. 

Bilinmeyen numara

Masan boş mu?

  

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 23, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

felaketWhere stories live. Discover now