İki gün öncesinin yorgunluğu üzerinde kalkıp kıyafetlerini giydi,saat dokuz buçuktu.Üniversitede kendini daha çok arıyordu,kimim ben sorusunu daha çok soruyordu kendine.Şehirden uzak evlerinin mahsun duruşuna bir göz gezdirdi,bordo renkli çantasıyla başörtüsü uyumlu iki dosttu.Babetlerini giydi,son kez ayna baktı ve büyük annesine seslendi.
-Çıktım büyük anne ben!
-Tamam yavrum yemek yemeyi unutma sakın!
-Sen beni deli edeceksin sonunda büyük anne.
-Nerde senin gençliğin kızım.
-Maşallah,hiç fırsat bırakmıyorsun genç annem.
Gülüştükten sonra Gül kapıyı kapatıp çoktan durağa doğru yol almıştı.Beş on dakika bekledikten sonra gelen dolmuşla üniversitenin yoluna düşmüştü.Kafasında ki milyonlarca hücresi onu rahatsız ediyormuş hissi veriyordu.Öyle yorulmuştuki yaşamaktan.Dolmuşun boş koltuklarından birine oturup dışarıya daldı.Nasıl da yalnızdı.Bir tek büyük annesi vardı hayatında.Annesinin kansere yenik düşüp ölmesinden önce babasının o doğmadan öldüğünü söylemesini hatırlayıp durdu.Yol akıp giderken Gül'de hatıralara yelken açıyordu.Baba nedir hiç bilemeyişine mi yoksa daha küçükken,anne kokusunu içine çekip birdaha o kokuyu yüreğinin derinlerine çekemeyeşine mi üzülecekti şimdi?
Aniden durdurdu dolmuşu ve indi aşağıya,daha fakülteye gelmemişti ama arkadaşlarının ısrarı üzerine kabul ettiği kafede buluşma teklifini hatırlamıştı sonanda.Kızlar onu çok severdi,Gül öyle sevdirmişti ki kendini.Telefonunun titrediğini hisseder hissetmez çantasının küçük gözünden telefonunu çıkardı.Arayan Betül'dü.
-Alo,efendim Betül.
-Gül seni bekliyoruz nerede kaldın.
-Özür dilerim gerçekten bugün buluşacağımız tamamen aklımdan çıkmış.Hemen geliyorum.
-Bu arada aramıza yeni bir kaç kişi de katılacak haberin olsun.
-Tamam gelince konuşuruz.
Telefonu kapattıktan sonra kafeye gitmek için yola koyuldu.