Bilinmeyen Numara:
numaramı engelleyerek benden kurtulabileceğini mi sandın seni adi velet
seni adım adım takip ediyorum
nereye gittiğinden, kiminle olduğundan haberim var orospu çocuğu
çok az kaldı
her şeyin hesabını tek tek vereceksin sürtük
hayatını mahvettiğin insanların bedelini ödeyeceksin
yakında görüşeceğiz...*bu numara engellendi*
▪︎▪︎▪︎"Tell me, tell me, te-te-te-te tell me..." elimdeki mikrofona Jin hyung ile eğilip şarkıyı bağırarak söylerken Yoongi hyung da düz bir ifade ile bizi izliyordu. Bir yandan dansın koreografisini yapmaya çalışırken bir yandan da şarkıyı söylemek ne kadar zor olsa da aşırı eğlenceli olduğundan asla durmuyorduk.
"Yorulmadınız mı lan artık?" Yoongi hyung ayağı ile dizlerimizi dürttüğünde ona döndük. "Yah Yoongi-ah, eğlenmeyi bilmiyor-uh, bilmiyorsan bizim suçumuz ne-ayh, götveren!" Nefesini düzene sokabilmek için ellerini dizlerine yaslayan Jin hyunga güldüm ve çalan diğer şarkı ile yerimde zıplamaya başladım.
"Yaşlı insanlar sizi! Yaşlı insanlarrrr! Ahujissilerrrr!"
Dans ederek hyunglarım ile uğraşırken Jin hyung arkasındaki koltukta duran yastığı almış ve bana fırlatmıştı. "Ne yaşlısı olum? Hâlâ dinç bir herifim ben. Sen Yoongi için söyle."
Yoongi hyung ters bakışları ile Jin hyunga baktı. "Seni bir sikerim dört gün belin doğrulmaz piç herif." Yüzümü buruşturarak kareografi makinesinin önüne oturdum. Kumandasını elime alıp söylemek için güzel bir şarkı ararken çalan zil ile birlikte kapıya baktık. "Kim lan bu? Annenler mi yoksa?"
Yoongi hyung ayağa kalktı. "Ne annesi olum? Yok onlar bir hafta dedim ya!"
"Kim o zaman bu amınakoyayım bu saatte. Sikik bizden başka arkadaşların mı var senin?"
"Lan ne ala-"
"Dalaşmak yerine kapıya mı baksanız hyung? Eğlencem yarım kaldı da." Çattığım kaşlarım ile onlara bakarken Yoongi hyung bana dönmüş ve kapıya ilerlemeden önce bana doğru hızla gelmişti. Elleri ile yanaklarımı sıkarken "Niye bu kadar tatlısın sen? Niye, niye?" diye söylendi.
Yanaklarımı çekiştire çekiştire severken bir yandan ellerine vurup bir yandan da gülümseyerek beni bırakmasını söylüyordum. Sonunda ellerini yanaklarımdan ayırdığın da saçlarıma bir öpücük kondurmuş ve ayağa kalkıp kapıya doğru gitmişti. Jin hyung ile arkasından bakakalmışken hyung bana dönmüş ve "Yine geldi bunun amansız sevgi saatleri!" demişti.
Birlikte ona gülerken içeri giren kişiler ile şaşırmıştık. "Sellaammm!" Jimin ve onun arkasından gelen diğerleri ile öylece onlara bakmaya başladık. "Aaa Jimin, ne işiniz var burada?" Sorduğum soru ile Jimin kaşlarını çatmıştı. "Noldu kız Jungo? Gelmese miydik?"
"Yaaa hayırrr! Öyle demek istemedim."
"Biliyorum tavşan, şaka yapıyordum." Yanağıma kocaman bir öpücük kondurup tekli berjere oturduğunda ona gülümsedim. Bakışlarımı diğerlerine çevirdiğimde Taehyung ile göz göze geldik. Ona gülümsediğim de o da bana gülümsemiş ve ayakta dikilmek yerine yanıma gelmişti. "Ne yapıyorsun bakalım?"
Elimdeki kumandanın düğmeleri ile oynarken "Hiiççç, eğleniyorduk öyle." diye küçük kelimelerle mırıldandım.
Gülümsedi. "Öyle mi? Peki ne yapıyorsun bakalım? Karaoke mi yapıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just wanna be yours | taekook
Fanfictionjungkookiejoon: taehyung hyung şey seninki kaç santim?? kimtae: ne? ▪︎▪︎▪︎ texting / düz yazı