25.

20.2K 2K 1.3K
                                    

bölüm yarı düzyazı yarı text.

bol yorum isterim tamam mi 🥺😋💖

**

Siyah kabanlı adam, hızlı adımlarla yürürken adamının bahsettiği kafe görüş alanına girmişti. Hızlı adımları ysvaşlamış en sonunda durmuştu. Yüzüne yerleştirdiği sırıtmayla birlikte bakışları karşı kaldırımdaki kafedeydi. Yapacağı şeyi hesaplarken kabanının yakasını düzeltti. Hava çok serin değildi ama o üşüdüğünü hissediyordu, işi bittikten sonra bir doktora görünse iyi olurdu. Daha fazla burada beklemesinin anlamsız olacağını fark etmiş, karşı kaldırıma geçmek için hareketlemişti.

İşinin uzun sürmeyeceğini düşünüyordu. Kelimeleri nasıl kullanması gerektiğini iyi bildiği için genellikle karşı tarafı ikna etmesi zor olmazdı. Ama bu sefer karşısındaki kişi Jungkook'tu, yani dişli biriydi. Kafenin girişine geldiğinde kahverengi saçlarını perma yaptıran adamla karşılaşmış ve gözlerini devirmişti. Şu kısa boylu adam Jungkook'tan daha fevri biriydi ne zaman ne yapacağı belli olmuyordu."Sen," Kısa  boylunun sesini duyduğunda işte başlıyoruz dedi içinden.

"Ne işin var burada, adi herif." Jimin içeride müşteriler olduğu için sesini alçak tutmaya çalışıyordu. Jungkook iki hafta önce oldukça nezih bir konumda olan ve içi yeteri kadar ferah olan bu kafeyi, Seokjin'in aracılığıyla tutmuş ve işletmeye başlamıştı. Jimin bu sıralar işini evden yürüttüğü için arkadaşına yardım edecek vakti oluyordu.

"Jungkook, burada mı?" diye sordu. Jimin ağız dolusu sövmek için yeniden kalın dudaklarını araladı ama aceleci adımlarla yanlarına gelen kişi buna engel oldu. "Hyung, sakin ol. Müşteriler sizi izliyor."  Jimin, susup etrafına baktı. Beş masa doluydu ve gerçekten de dört masa onlara bakıyor, bir sorun olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Beşinci masadaki adam ise dünya yansa umrunda olmayacak halde bilgisayarına odaklıydı, yüzü de maskeliydi.

"Gelmiş bana seni soruyor, yollayalım şunu. Yüzsüz herif." Jungkook hyungunu sakinleştirip mutfak tarafına yolladı. Müşterilerin siparişleri tam olduğu için şu anlık boştaydı. Bu yüzden siyah kabanlıyı müşterilerden uzak bir masaya yönlendirip kollarını göğsünde kavuşturdu. "Evet, Haein. Burada ne işin var?"

"Biraz sohbet etmek istiyorum."

"Saçmalıyorsun, derdin neyse lafı dolandırmadan söyle."

"Peki öyle olsun. Oturmayacak mısın?" Haein başıyla karşısındaki sandalyeyi işaret etmişti. Jungkook gözlerini devirerek sandalyeye oturdu. Konuşmanın kısa sürmesini umuyordu.

"Evet, seni dinliyorum."

"Kafen güzelmiş." Jungkook, sadece başıyla onaylamıştı.

"Benimle çalışmanı istiyorum." Jungkook kulağına ilişen üç kelimeyle önce afalladı ve ardından kısa bir kahkaha savurduu.

"Farkında mısın bilmiyorum ama ben zaten çalışıyorum. Bak kafe açtım."

"O anlamda bir çalışma değil. Taehyung'da bana ait olan bir şey var, onu benim için almanı istiyorum." Jungkook, karşısındaki adamın cümlelerini dinlerken göğsünde kavuşturduğu kollarını iki yana bırakmış, masağa doğru eğilmişti.

"Artık Taehyung'la işim olmadığının farkında değilsin sanırım."

Demek artık Bay Kim demiyor, diye düşündü genç adam. Tam konuşmak üzereydi ki içeri giren esmer adamla dudaklarından o an aklında olan cümleden farklı şeyler dökülmüştü.

bleak | taekook Where stories live. Discover now