twenty

362 30 55
                                    

           (Rusya'nın anlatımıyla)
İş yerine vardım. Herkes Amerika hakkında konuşuyordu. Bir grubun konuşmasına kulak kabarttım.

"Amerika ölmüş diyorlar doğru mu?"

"Evet doğru. Bence intihar etmiştir. Baya suç işlemişti zaten. Gizli tutmaya çalıştı ama çoğu açığa çıktı."

"Aynen hatta hapise girecekti sanırım."

"Evet. Ölmesi garip geliyor. Yani Amerika yinede intihar edecek insana benzemiyordu. Çok garip geliyor cidden. Hemde büyük bir iş adamıydı. Yani para verir çıkardı hapisten"

"Bilmem ki. Polisten haber gelince gerçeği öğreniriz bence."

"Aynen. Hadi işe dönelim."

"Evet."

Demek cidden yayılmıştı. Gizli tutuluyordu ama çabuk yayılmış. Bence Amerika ölmemiştir. Yani en azından buna ben inanmıyorum. O varlık desem varlığı kötüleyeceğim insan gerçekten nasıl öldü?

Ve bu kadar önemli birisi olmasına rağmen polis ve ekipleri pek umursamıyor gibi.

Daha fazla düşünmeyi bıraktım ve şirketin farklı odasına gittim. Burası "Soruşturma/Muhasebe" bölmüydü. Benim bölümümden sonra önemli olan en önemli bölümlerden birisi burası. Kapıyı tıklattım ve içeri girdim. Buradan Avusturalya,Yeni Zelanda ve Endonezya sorumludur. Açıkçası şirket çok büyük ve burada her türlü insan var. Bu üçlü de soğukkanlıdır. Genelde insanlarla pek anlaşmaz. Ama konu işi ve patronları olunca verimleri artar,konuşması samimileşir tiptenler. Çok iyi kalpliler ve aşırı dürüstler. Genel olarak ekip halinde çalışırlar. Şirketin en büyük kazanç sağlayan 3. Bölümü. Ve soruşturmayı, bilgilenmeyi, araştırmayı, problem ve sorun çözmeyi severler.

Bu yüzden Amerika'ya ne olduğunu birlikte soruşturalım diye düşündüm.

Hepsi aynı anda ayağa kalktı ve "Merhaba Rusya Bey." Dediler. Bende başımla selam verip geçtim,oturdum.

"Amerika'dan haberiniz var mı?"

İlk önce birbirlerine baktılar. Gerçekten kuzen olduklarını belli ederlerdi hep.

Sonrasında Avusturalya atladı konuşmaya.

"Evet haberimiz olmaz mı? Bugün iş dışında hep bunu araştırdık."

Ardından Endonezya araya girdi.

"Aynen. Pek bilgi alamadık ama hâla araştırıyoruz."

En sonuncusu Yeni Zelanda da konuşmaya başladı.

"Şuanlık saysam saysam 3 bilgi toplayabildik."

Evet. Sanırım durum ciddiyi. Ortada bir cinayet vakası vardı. En son onu kafede gördüğüme eminim. Ve sanırım kafeye yakın birisi onu öldürdü.

"Millet,bence buralara yakın biri öldürdü. Ben Amerika'yı en son Kafe de gördüm."

Benden sonra Yeni Zelanda'da konuştu.

"Bende pencereden gördüm ama emin olamadım."

Endonezya koltukta bilgisayarla uğraşıyordu. Sonra dudaklarını araladı ve konuşmaya başladı.

"Bir kaynağımdan öğrendiğime göre saat 18.00'dan sonra oradaymış. Siz ne zaman işten çıktınız Rusya Bey?"

Bende dudaklarımı araladım ve konuşmaya başladım.

"Ben saat 7 gibi evin yolunu tuttum."

Avusturulya da dayandığı masadan doğruldu.

"Hmm peki şirkette başkaları var mıydı?"

          

Onlara güvendiğimden konuşuyordum. Yoksa ağzımı bile oynatmazdım. Düşünmeye çalıştım ama aklıma güvenlikten başkası gelmedi.

"Güvenliği hatırlıyorum sadece. Kamera kaydına bakmam gerek. Siz de beni takip edin."

••••
Kamera bölmüne geldik ve ekranı açtık.

Avusturalya sessizce konuştu.

"Tarihi düne al ve saati 18.00 yap eğer bişey yoksa ileri saralım. Ama dikkatli bakalım."

Haklıydı dikkatli olmalıydık,gözümüzden hiç bir şey kaçmamalıydi. Bilgisayın fare(mouse)'sini Endonezya'ya verdim.
Endonezya ve bizler incelemeye başladık. Ben incelemeye devam ederken Avusturalya'nın telefonu çaldı. Gözüm hemen telefona kaydı. Kayıtlı kişinin adına baktım "İngiltere💗"
Di. Ben hâla telefona bakmakla uğraşırken telefonu kulağına götürdü ve  "1 saniye bekleyin" anlamında el kol işareti yaptı. Yeni Zelanda'da dikkatini tekrar bilgisayara verdi. Endonezya saat zaman dilimini ayarlarken Yeni Zelanada her ayrıntıya bakıyordu.

Binanın içerisinde "Kazakistan,Görevliler,Almanya ve İsviçre" vardı.

Emindim ki onlardan kimse bu kötü işlere karışmazdı. Saat aralıklarında hepsi evine dönmüştü ve kafenin yanına bile yaklaşmamışlardı. Zaten bina da saat 19.00'da kilitlenmişti.

Görevliyi aradım ve konuştum. Çevrede kimseyi görmediğini söyledi. Dikkatli olduğunu ve herkesin çok önceden bir yere uğramadan gittiğini belirtti. Bende aklıma tak etmişken personel giriş/çıkış saat tablosunun aylık verisini istedim.

•••••

Biz kameralarla uğraşırken saatler geçti ve benim işim çıktığı için erken odama dönmek zorunda kaldım ama beni aramalarını tembihledim. Bilgileri de eksiksiz aktarmalarını söyledim.

Odamdaki işleri halledince iş yerinden çıktım. O sırada titreşimdeki telefonum titredi. Ve Türkiye'nin aradığını görünce hevesle açtım. İş odasına çağırdı beni. Bende gittim.

"Selam Rusya!"
"Selam bebeğim"

Bi anda kirpilerini kırpıştırdı. Sanırım utandı. Yerim o gözlerini..

"Rusya bugün sende kalabilir miyim?"

Şey.... aa

"Yanlış anlama bugün Azerbaycan gidecek ve sonra evde yanlı kalacağım o yüzden. Son zamanlarda çok fazla kabus görüyorum da."

Hm anladımm.

"Peki olur o zaman. Bugün işlerimiz bitince birlikte çıkarız. Azerbeycan'ı bırakırız,yolcularız. Sonra da evde takılırız."

Hevesle konuştu Türkiye.

"Tamamdır!!"

"O zaman çıkışta görüşürüz."

"Görüşürüz"

Ben de ayrıldım oradan. Avusturalya ve kuzenlerinin yanına gittim. Konuşuyorlardı.

Avusturalya bir şeyler diyordu.

"Acaba şirketten olmayan biri yapmış olabilir mi?"

Yeni Zelanda da başladı konuşmaya "Bilmem ki. Ama bana şirketten biri gibi geliyor"

En son da Endonezya "Şirketten çalışan dışarıdayken öldürmüş olabilir."

Endonezya iyi akıl etti.

"Evet haklısın. Neyse bunları unutmayın ve önemli kısım varsa kamera kaydında, hepsinin fotoğrafını çekin dakika ve saniyesini de çekin.
Bundan sonra ise mesai süreniz dolmuştur. Her şey için teşekkürler. İyi günler dilerim."

Bulunduğum odadan çıktım ve etrafa göz gezdirdim. Kimse yoktu. Sonrasında asansörle  Türkiye'nin bulunduğu kata gittim.

Ve Türkiye'nin odasına doğru ilerledim.
Kapısını tıktıkladım ve direk açıldı.

"Hoşgeldin Rusya!"
"Hoşbuldum Türkiye!"
"Azerbaycan'ı bırakacak mıyız?"
"Evet tabikide. Hızla toparlan birlikte çıkalım."
"Tamam."

Türkiye eşyalarını falan toplarken bende ona yardım ettim. Biraz acele etemeye çalışıyorduk. Çünkü Türkiye'nin mesaisi uzun ve geç kalabilme ihtimali yüksekti. Saat geç olduğu için zor yetişebiliriz. Sonra Türkiye kitabını düşürdü. Ben alayım derken aynı anda eğildik ve gözgöze geldik. Kendim kaldırayım derken bu sefer de aynı anda kaldırdık. Ben ona uzattım. O da gülümseyip kitabı aldı.

••••••
Arabamla Azerbaycan'ı evden alıp havalimanına kadar götürdük. Sonda Azerbaycan konuştu.

"Abilerim. Öz abim, abim gibi abim. İkinizide çok seviyorum. Kendinize iyi bakın. İyi bir adam olup gelmek için çabalayacağım.

Azerbaycan içeri geçtiğinde biz gidemedik sanırım yasaktı.

••••

Azerbaycan'ı eve bıraktıktan sonra evime geçtik.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Amerika'dan kurtulmak iyi mi oldu yoksa kötü mü? Neyse kendinize iyi bakın. Yeni bölümleri bekleyin. Sağlıkla kalın<3

Countryhumans &lt;RUSKEY&gt;Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin