“Bir nefeslik mesafeden sonsuz öpücüklere.”
Hyunjin çalan kapıyla beraber oturduğu koltuktan kalktı ve hızlı adımlarla kapıya ilerlemeye başladı, tatil başlamış, birkaç gün boyunca Minho kardeşlerine ayırdığı için onu hiç görememişti.
Onları da anladığı için bir şey demiyordu sonuçta abileri duygularını ilk defa onlara rahat gösterirken vakit geçirmek istiyorlardı, bu yüzden Felix ve Jeongin'in, Seungmin ile aynı yaşta olduğu fikriyle hep beraber buluşup film izlemeyi önermişti.
Seungmin salonda oturmuş, tırnağına sürdüğü ojelerine bakarken "Kim bilir kim ya," diye söylenirken Hyunjin ona cevap vermeden kapıyı açtı ve gördüğü sevgilisiyle derin bir nefes verdi.
Gülümsedi. "Hoş geldiniz."
"Merhaba!" dedi Yongbok gülümseyip, Jeongin de daha ılımlı bir tonda "Merhaba," demiş, Hyunjin geri çekilmişti. "Merhaba."
Onlara girmeleri için yer verdiğinde üçü de içeri girerken adeta atılıp Minho'ya sarılmamak için kendini zor tutuyordu. Salonda oturan kardeşine doğru döndüğünde Seungmin yerinden kalkmış, "Hoş geldi..." der demez lafı gördüğü kişiler ile yarım kalmıştı.
"Haha, bana evimin salonunda Felix'i gördüğümü söylemeyin."
Felix yüzünü buruşturdu. "Lütfen yanlış gelmiş olalım."
Hyunjin kaşlarını kaldırdı. "Bilmediğimiz bir şey mi var?"
"Ev..."
Seungmin bağırarak sözünü kesti. "Olur mu öyle şey canım! En sevdiğim arkadaşım Felix gelmiş, hoş gelmiş!"
Hızla ilerleyip kollarını Felix'e sardığında Felix şokla duruyordu ki Jeongin gülmemek için başını başka yöne çevirmiş, Hyunjin kapıyı kapatırken Minho montunu çıkarmıştı.
"Bana bak sarı çiyan," diye konuştu Seungmin sessizce. "Abim ve Minho abinin planını bozmuyoruz, çaktırmıyorsun."
Geri çekildiklerinde Felix kilometrelerce öteden yapmacık olduğunu belli eden bir gülümsemeyle "Hiç," deyip kafa sallamış, Seungmin kolunu onun omuzuna atmıştı.
"Biz benim odama geçelim, abi siz konuşun, geliriz."
İki çocuğu da kendisiyle beraber sürükleyip odasının kapısını kapattığında Hyunjin umursamamayı seçip Minho'ya döndü ve hızla ona doğru atılarak kollarını boynuna sardı.
"Çok özledim."
Parmaklarını saçlarına karıştırmış, ensesini okşarken Minho yavaşça beline sarıp onu kendine çekti ve vücutlarının çarpışmasını sağlarken çenesini omuzuna bastırdı. "Bir de bana sor."
Dudaklarını Hyunjin'in omuzuna bastırıp bekledi, birkaç küçük öpücükle daha ayrıldıklarında güldü. "Az önce ne oldu öyle?"
"İnan bilmiyorum," dedi Hyunjin gülerek, beraber mutfağa doğru ilerlemişler, Minho elindeki kağıt torbayı tezgaha bırakmıştı. "Film izlerken atıştırmalık yanında iyi gidiyor diye aklıma ne gelirse aldım ama..."
"Ben de almıştım," diye mırıldandı, ekledi. "Ama jelibon almayı unutmuşum, jelibon var mı acaba?"
Son cümlesini kendi kendine mırıldanıp torbaya baktığında Minho güldü ve kenara özellikle birkaç paket alıp koyduğu jelibonları çıkardı. "İlk onları aldım."
"Minho..." diye mırıldandı mutlu mutlu, sanki dünyaları almış gibi gözleri parlarken Minho ona kıkırdadı, Hyunjin ise hem içinden geldiği hem de teşekkür etmek istediği için parmaklarını yanaklarına yerleştirip sevgilisini kendine çekti ve dudaklarını dudaklarına bastırdı.
Gözlerini kapatmış, özlemle onu öperken Minho yavaşça sevgilisinin beline elini atarak öpüşmeyi uzattı ve onu tezgaha yaslarken boştaki elini de mutfak tezgahının üstüne koydu.
Başını yana eğmiş, alt dudağını emerken Hyunjin kollarını boynuna sardı usulca, dudaklarını biraz daha aralarken Seungmin'in zorla giydirdiği ve kollarını kaldırdığı için açılan crop sweatin boşluğundan Minho'nun parmakları belini sarmıştı.
Çok hafif bir şekilde çıplak belini aşağı yukarı okşarken ürperdiğini hissetti Hyunjin, midesindeki krampları görmezden gelerek sevgilisini öpmeye devam etti.
Ayrıldıkları zaman "Teşekkür ederim," diye mırıldanıp yanaklarını sevmiş, Minho gülmüştü. "Her jelibon aldığımda böyle mutlu olup öpeceksen..."
"Evet, o yüzden yanıma hep jelibonla gelmelisin."
"Mesaj alındı."
Minho geri çekildi, Hyunjin ona gülünce de o sevgilisine bakmış "Farklı olmuşsun," demişti. "Ama çok güzelsin."
"Teşekkür ederim," diyen Hyunjin güldü. "Seungmin zorladı, öğretmen görünümünden çıkmam içinmiş."
"Dolabının gömlek ve ceketlerden ibaret olduğunu düşünüyorum."
İç çekti raftan tabak alırken. "Bakabilirsin, sweatlerim var. Ayrıca ben sana laf ediyor muyum, seninki cidden sadece sweat ve eşofman doluydu. Pantolon giymene şaşırdım."
"Biliyor musun, şahsen bende." dedi Minho. "Çıkmadan bir aynaya bakayım dedim, gördüm ki üstümde pantolon var."
Cevabına Hyunjin kahkaha attı, sevgilisinin dürüstlüğüne ve netliğine bayılıyordu. Minho bilmediği şeylerde bile net olmaya, net anlatmaya çalışan bir insandı ve Hyunjin'i kendine çeken özelliklerinden biri buydu.
İkisi tabakları hazırlarken Hyunjin'in jelibonları koyacağı sırada Minho elinden paketleri almış "Ortaya koyarsan sana kalmaz o yamyamlardan," demişti. Bir paketi kenara ayırdı. "Bunu sen al, bunları ortaya koy."
Kıkırdadı. Başını sallayıp onaylamış, bu sırada da odada olan üçlüden Seungmin gözlerini kısıp işaret parmağını Felix'e doğrultmuştu. "Bana bak sarı çiyan."
"Bak yemin ederim seni döverim," diyerek yerinden ayaklandı Felix, ona doğru ilerleyecekken Jeongin hızla ikizini belinden tutup kendine çekmiş, Seungmin dil çıkarmıştı.
"Nasıl da belli ediyorsun hemen kendini."
"Sus ve bizi odaya neden sürükledin onu söyle!"
"Lan bağırmasana!" dedi Seungmin, Jeongin ve o eş zamanlı olarak Felix'in ağzını kapatırlarken Felix burnundan nefes verip ikiliye bakmış, ikisi ellerini çekmişti.
"Abime sakın geçen seneki kavgadan bahsetmiyorsun, öldürürüm seni."
"Ne oldu," dedi Felix. "Lisede uzaklaştırma aldığında onun yerine imza attığını öğrenecek diye mi korktun?"
"Bak öldürürüm seni çocuk, senin yüzünden aldım uzaklaştırmayı."
"Sen de Jeongin'e aşık olmasaydın!"
"Lan benim sevgilim var gerizekalı!" dedi Seungmin, alnına vurdu. Jeongin de göz devirirken Seungmin açıkladı. "Notları arkadaşım yerine bırakıyordum ben Jeongin'in dolabına."
"Sus be yalancı," dedi Felix. "Kim böyle bir şeyi yapar?"
"Elimin tersiyle bir geçiririm duvara yapışırsın bak."
"Yavaş." diyen Jeongin ile Seungmin ofladı. "Hay ben notları bıraktığım günün şafağın... Bak Felix, hocaların önünde kavga ettik, dinlemedin, beni dinle gerizekalı."