Korkular Komedyası

49 5 21
                                    

A

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

A

kşamüstü çiçek bahçesinden dönerken aniden, “Yarın kasabaya inelim,” dedi.

Ben de kabul ettim ihtiyacım olduğu için.

“Şuradaki malikâneye birileri taşınmış. Kırsaldan merhaba ziyareti şart. Birlikte gideriz.”

“Neden insanları rahat bırakmıyoruz? Yeni taşınmışlar, belki de misafir ağırlayacak durumda değiller. Belki de misafirden hoşlanmazlar. Ya da kaç çocuklu, ne kadar gelirli aile olduklarını merak edip aile ilişkilerine kadar burnunu sokmandan rahatsız olurlar ve  inandırıcılıktan uzak mazaretlerle kapı dışı olursun.”

Gron kabul etmedi. Üste çıkmayı denedi. Ertesi gün sabah erkenden gelen müşterinin elini sıkıp onu da yolcu edene kadar misafirliğin öneminden bahsetti. Onlara yardım teklif etmek ne de büyük çokbilmişlik olurdu!

Misafirperverliğin beyhude işgüzarlık olduğunu söyledim ona. Kasaba yolunda yaya yürümek yerine kulübenin arkasındaki küçük, şirin kamyonete bindik ve mutlaka benzin istasyonunda durduk. Radyoda hazin, zevksiz şarkılar çalıyordu. Gron en sonunda dayanamayıp onu da durdurdu ve konuşmaya devam etti genellikle her şeyden. Gevezeliğinden usanıp kulaklarımı tuttum en sonunda. Bunun ona hatırlattığı bir dizi fıkradan ve kendi tecrübelerinden bahsetmeye devam etti.

Kasabada görülecek az şey vardı bana göre ama burası Tanrı'nın kutsadığı bir yerdi. Görülmeye değerdi. Önce tüm masalarda oturanları tandığı küçük bir lokantaya gittik ve onun verdiği siparişi yedik. Memnun kalayım diye en iyi tatları seçiyor, en iyi köşeyi bize ayırıyordu. Lokanta sahibi ile tanışma zahmetine girdim. Yaşlı bir adamdı. Elleri epey titriyordu.

“Kırsala hoş geldin,” dedi. Burada yapabileceğim şeyleri önerdi ve Gron'un önceden düşündüğü şeyleri ilk söylediği için onu üzdü. Parkta dilek dilemek, müzik okulunun önünde çocukların bugünkü konserini dinlemek, mevcut tek bara gitmek ya da pahalı şarapları tatmak için şarap mahzenini ziyaret etmek Gron'un benim için düşündükleriydi.

“Tamam,” dedim ellerimi çırpıp yapmacık bir hevesle. “Bugün içinde hepsini yapabiliriz değil mi? Ya da daha parlak bir fikrin varsa çekinme; buyur.”

“Gözlerin parladı!” Aynı parlaklığa uzun süre odaklandı. Dudakları birleşmiş, karar vermeye çalışıyordu. Kahvesini dudaklarına götürüp başını olumlu anlamda salladı. “Madem eğlence istiyorsun, kalk ayağa.”

“Tabii eğlence istiyorum. Bu yüzden buradayım.” Güvenimi kazanmaya başlıyordu. Tamamen değil ama biraz işte. Bu yüzden ona eğlencemi emanet edebilirdim hiç değilse. Ayağa kalktım. Cam kapının önüne çıktığımızda etraf görülmeye değerdi. Taş sokakta gelip geçen, ağaçların gölgesindeki banklara oturan renkli insanlar sonbaharın gelişinden habersiz görünüyordu.

Hayatımda ilk kez turuncu rengi bir kızın elbisesinde gördüm. Ya da hayır, böyle güzel bir turuncuyu hiç görmemiştim sanırım.

“Elbise almalıyım,” diye fısıldadım kendi kendime. “Renkli elbisem hiç olmadı.” Siyahtan her zaman memnun olmuştum ama gökkuşağı renkte sokağı görünce, tabelaları, insanları, hayatları uzaktan seyredince benim de olmalı demiştim. Benim de yeni hayatımın renkleri olmalı.

MakberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin