Hayatın acımasızlığı

9 0 0
                                    

İstanbul'un en nezih semtlerinden birinde bulunan bir sitenin içindeki oldukça görkemli binanın en lüks dairesinde;sıradan olmayan bir sabah yaşanmak üzereydi.sekiz yaşındaki Oğuz sabahın altısında uyanmıştı her sabah olduğu gibi o sabah da kalkarak annesinin kahvaltı hazırlayıp hazırlamadığına bakmak için koşarak odasından çıktı "Anne?" dedi gözlerini kırpıştırarak Oğuz. Annesinin yerde kanlar içinde yatan bedenine doğru bir adım attı. Korkmuyordu ama insan annesinden korkar mıydı hiç?
Ses gelmemişti Annesinden. Halbuki o ne zaman anne dese, annesi ona 'YAVRUM' derdi. Şimdi ne olmuştu böyle? Annesi neden cevap vermiyordu?
"Anne..."diyerek bir adım daha attı, sonra bir adım daha attı, sonra bir adım daha. Minik dizlerinin üstüne çökerek elini annesinin koluna koydu ve buz gibi olmuşsun anne, dedi
Bekle anne, diyerek ayağa kalkıp koşarak odasına gitti; araba desenli yorganını sürükleyerek götürdü ve annesinin üstünü bir güzel örttü.
Saatler boyu bekledi... bekledi.. bekledi.
Son saniye "Anne kalk!" Diye haykırdı fakat onu duyan kimse olmadı son çare yorganın altına kendiside girdi ellerini alıp kalbine doğru yaklaştırdı.
"Anne... ıspanak sevmediğim için beni böyle mi cezalandırıyorsun?"
"Anne... dün gece erken uyumadığım için mi?"
Son kez sordu sesi titreyerek
"A-anne.." babammı dedi sulu gözlerle

 KiMSESİZLER SOKAĞIWhere stories live. Discover now