Küçük çocuk yavaş adımlarla içeri girdi.
Siyah saçları kısacık kesilmiş, çelimsiz bir kız çocuğuydu bu. Minik vücudundaki iğne izleri yanından geçen insanların ona rahatsız edici bakışlar atmasına neden oluyordu.
Her hafta geldiğinden dolayı yolunu ezberlediği odaya kadar küçük kıza eşlik eden heybetli muhafız, ona kapıyı açtı ve kapının ardında kendisini bekleyen doktora döndü. Muhafız, doktora küçük kızın anlayamadığı bir takım şeyler söyledi. Doktorun yüz ifadesinden memnun olmadığı anlaşılıyordu. Muhafızı başından savmaya yeltendi, ama muhafız onu bu kadar çabuk bırakmayacaktı anlaşılan. Önemli bir haber getirmiş olmalıydı.
Küçük kız tedirgindi. Ürkek bakışlarını bir saniye olsun doktorun üzerinden ayırmadı. Ayakta durup düşünceleriyle baş başa kalmaktan başka seçeneği de yoktu zaten. Mavi önlüklü doktor kapıdaki muhafızla konuşmaya devam ediyordu. Neyden bahsettiklerini merak etmeden edemedi. Siyah gözlerini muhafızdan ayırıp doktora yöneltti.
"Ondan nefret ediyorum." Diye düşündü kendi kendine.
Bunu kime söylediğini bilmiyordu. Hoş, kimden nefret ettiğini de bilmiyordu. Bildiği tek şey burada daha fazla kalacak olursa uzun yaşamayacağıydı. Burdan kurtulmak zorudaydı. Başka bir çözüm yolu gelmiyordu kızın aklına. Doktor ona acı çektiriyordu. Onun verdiği ilaçlar kızın ayakta durmasını bile zorlaştırıyordu. Etrafına bakındı. Bugün ne olacaktı acaba? Geçen haftaki kadar acıtır mıydı?
Kapının kapanma sesiyle irkildi. Mavi önlüklü doktor şimdi eline eldiven geçiriyordu. Küçük kız tedirgindi. Kafasındaki düşüncelerden sıyrılmaya çalıştı. Elinden bir şey gelmiyordu.
Her zamanki gibi doktorun önündeki yatağa sırtüstü uzandı. "Hepsi geçecek." Diye tekrarladı içinden. "Bir gün hepsi bitecek."
Doktor, yapılan her şeyin onun iyiliği için olduğunu söylemişti. İyi kalpli rahibenin öne dediğini hatırladı bu kez.
"Orada kimse sana zarar vermeyecek."
Belki de ona inanmakla hata etmişti. Kucuk kız ihanete uğramış gibi hissetti kendini. Doktorun da diğer herkes gibi yalan söylediğine inanmak daha kolaydı artık. Öyleyse, ne istiyorlardı kendinden? Yanlış bir şey mi yapmıştı? Hic sanmıyordu.
Doktor kıza yaklaştı. Büyük bir enjektöre sarı renk, tuhaf görünümlü ilacı yerleştirdikten sonra vakit kaybetmeden kızın sağ koluna ilacı enjekte etti.
O anı ikisi de ömürlerinin sonuna dek hatırlayacaklardı.
Küçük kız çığlık çığlığa yatakta çırpınmaya başladı. Damarlarındaki kan ilacı kabul etmemek için direniyordu. Sanki damarları birazdan dayanamayıp parçalanacaktı. Kızın içi damarlarını parçalamak, kanını serbest bırakmak arzusuyla doldu. Çığlıklar atarak ağlamaya devam etti.
Doktor onu yatağa kelepçeledi. Tuhaf bir zevk alıyordu bu işten. Daha önce böyle bir şey görmemişti. Bu kariyeri için harika bir adım olacaktı. Başarmıştı. Küçük bir kağıda ne olduğu anlaşılmayan şeyler karalayıp uzaktan kızı incelemeye devam etti.
Küçük kız nefes almakta bile zorlanıyordu artık. Çığlıkları git gide daha da güçsüzleşiyordu. Gözlerini kapatmadan hemen önce, ileride bütün bunların hesabını soracağına dair söz verdi kendi kendine. Ona bunu yaşatan herkesten nefret ettiğini hissetti. Zorlukla nefes alip verdi.
Ve küçük bedeni ölmüşcesine yatağa yığıldı.
Doktor artık tedavinin işe yaradığını anlamıştı. Yatakta hareketsiz yatan kızın yanına geldi ve nabzını kontrol etti. Görünüşe göre ilaç küçük kızın vücudunda lekeler oluşturmuştu. Kızın vücudu en sonunda ilacı kabul etmişti. Bunu becermesi yıllarını almıştı. Başardığını anlayan doktor kahkasını içinde tutamadı.
Kurban, işini layığıyla yerine getirmişti.

VOUS LISEZ
WESTLER SAVAŞÇILARI
FantasySoğuğu iliklerime kadar hissediyordum. Karanlık beni içinde boğuyordu. İçerideki rutubet kokusu burnuma doluyordu. Dış taraftan yansıyan loş ışık yerdeki şu birikintisinde kendimi görmeme yardımcı oluyordu. Neden buradayım, burası da neresi? Kapının...