'Her şairin infazı kalem tutmasıyla yazılır.' demiş Küçük İskender. Bunu okuduğumda üşümüştüm, anlayamadım. Belki de bu yüzden elimde kalem tutuyorum. Çünkü ben, tam şu an, infazımı yazıyorum.
Güzel bir kalbim var benim. Biraz parçalanmış, oldukça da dağılmış. Bazen bir parçasını çıkarıp sokak köpeklerine veriyorum. Başlarını okşayarak kalbimi nasıl ziyan ettiklerini izliyorum. Elveda etmeden gidişleri bazen boğazıma yumru oturmasına neden olmuyor değil. Ama bir sonrakinde daha da alışmış oluyorum. Kabulleniyorum. Bir başka köpeğe, bir başka parça veriyorum. Bitirmesini bile beklemeden uzaklaşıyorum.
Güzel bir sesim var benim. Pek hatırlamıyorum gerçi. Kendimi duymayalı uzun zaman oldu. Notaların beni sarmasına izin vermiyorum artık. Bir kere ısınırsam, kavrulana kadar bırakamam çünkü, biliyorum. Biliyorum, bir kez konuşursam yok olurum. Boğazıma tırmanır tüm o kelimeler, orayı tıkarlar. Öksürerek ölürüm. Belki de kusarak. Ya da kanayarak. Dikiyorum dudaklarımı her sabah, aynanın karşısında. Kendime bakmadan yapmaya çalışıyorum bunu. İğne elime batıyor. Tüm halı kan içinde kalıyor. Temizlemek için eğiliyorum. Bir de bez alıyorum. Yaralı elimle bastıra bastıra temizlemeyi deniyorum. Yaralı elim biraz daha lekeliyor. Tüm çabam boşa çıkıyor. Bu beni yoruyor. Gözümden akan yaşlarla ıslatıyorum bezi. Bir kez daha deniyorum. Yanıyor yaram. Hıçkırıklarım içeri gömülüyor.
Kaburgalarımın içinde güzel bir mezarlığım var benim. Oradaki herkesi ben öldürdüm. Can parçalarım battı bazılarına. Bazıları gözyaşlarımda boğuldular. Öyle derin yaralar açtılar ki bedenime, akan kan onları öldürdü. Ben ölmedim. Ölemedim. Bir mezarlık kurdum. Kaburgamın dar ağaçlarında sallandırdım çocukluğumu. O bilmezdi sallanmayı. Bindiği salıncaklarda ayağı yetişmezdi yere. İtemezdi kendini. Ben de büyüdüm ve onu salladım. Ayaklarının yere değmesine gerek kalmadı.
Bu mezarlığa böcekleri koymadım. Güzel çiçeklerim var benim. O mezarlıkta, tüm o insanların üstünde yetiştirdim hepsini. Birer parça gömdüm kendimden. Damarımdan akan ile yetiştirdim onları. Her gece onlara, yuttuğum sessimle şarkılar söyledim. Hayatımda bildiğim tüm renkler onların renkleriydi. Tek ten onların teniydi. Onları can kırıklıklarımla yetiştirdim. Sonda da öldürdüm. Saçlarınızdan daha güzel bir mezarlık bilemedim ben. O çiçeklere daha güzel bir mezar bulamadım.
Zelzele Hanım,
Kulağınızın arkasına bir çiçek bile takamadım.
Ama bugün infazımı,
Sizin için yazacağım.- ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zelzele hanım ve can kırığı bey.
Teen Fictionkulağınızın arkasına bir gül alamadım. içime dert oldunuz, kurtulamadım. 3723 literary noctis'