2

711 15 2
                                    

5 YIL ÖNCE


Bir maç daima kazanmaktan mı ibarettir? Kazanacağını bilerek girdiğin herhangi maç tatmin edebiliyor muydu insanı? Ya da şöyle sorayım;

Sonunun belli olmadığı bir oyuna giriyorsan attığın adımların sağlamlığı mı seni ayakta tutar yoksa yüreğinin yanında taşıdığın kalpler mi?

Onlar için her ayrı kapıdan ikisi de oluyordu. Önlerine çıkacak engeli bilmeden maçı kazanmaya çalışıyor lakin bunu yapamayacaklarını bildiklerinden her defasında kırmızıya bulanan son, çıkış yolu gösteriyordu.

Uykusuzluk mağruru altına çalan kehribarlar maçın ortasında öylece tıkanıp kalmıştı. Neden mi? Totemi yoktu... Yok olmuştu.

Düdük sesi salonu doldurduğu anda kulağını çınlatan tüm sesler ona sinyal veriyordu. Kimseyi duymuyor aksine tiz bir sızı hissediyordu kulaklarında.

Yakın arkadaşı Ozan'ın yanında belirmesini fırsat edinerek yakalarından tutup düşünmeden onu kendisine çekti "Bana sadece onun iyi olup olmadığını söyle?!" içinde biriken öfkeye sahip çıkması maç esnasında kolay olmuyordu ki maçı gerektiğinden kötü geçiyordu.

"Egemen sakin ol!" soluduğu nefes burnundan büyük bir hırsla çıkarken gözleri yarım yarım bakmaya başladı "Ozan! Bana onun ne durumda olduğunu söyle!" yakasından sıkı sıkıya tutan Egemen'e cevap veremiyor, ne diyeceğini bilmiyordu.

"Senin gibi Egemen! Sadece öfkeli." yanlarına yaklaşan genç ve güzel kadına baktı "İşe yaramıyor. Çok saçma... Oynayamıyorum, olmuyor." etrafa çaresizce bakarken Ozan'ın yakasını bırakmış alnına dökülen bal rengi saçlara daldırmıştı parmaklarını.

"Ege toparlanmanız gerekiyor. Kendinizi göstermeniz için bu büyük bir fırsat bu. Eğer yükselmek istiyorsanız o sahaya çıkın ve elinizden geleni yapın." Ayça... Oradakiler içinde yine büyüklüğünü göstererek dimdik duruyordu.

Egemen alnından süzülen sıcak damlanın varlığıyla terini sildiğinde yorgunluğu yeni yeni kaplıyordu bedenini, yarım gibiydi. Ela gözler kendisini izleyemiyorken ayağına ulaşan topu sadece öylece ilerletiyordu.

"Sanki bir şeyler eksik gibi geliyor. Hemen yan blokta olmasının hiçbir anlamı yok." takım arkadaşı Förb arkasında belirdiğinde omuzuna elini atarak teselli vermeye çalıştı "O da aynı durumda kardeşim. Doğru düzgün top bile kurtaramamış. Senin şutların nasıl kale hariç her yöne gidiyorsa onun smaçlarını da tirübünden topluyorlarmış."

Gözlerini duyduklarının sinir bozuculuğundan dolayı kapatmış öylece duruyorken aklında sebepsizce yanan ufak bir ampul belirmişti "Sena onun yanında değil mi? O toparlar Serce'yi." elini anın heyecanıyla öne doğru savurduğunda kimseden ses çıkmadı "Tamam... Oradada yolunda gitmeyen şeyler var. Lanet olası maç günlerini neden aynı saate aldılar ki?!"

Küçük sorunların büyümesi pek olası değildi. En azından toteme inanmayan kişilikler için. Birbirlerinin maçlarını aksatmadan izleyen ikili de aynı rahatlık pek söz konusu sayılmazdı.

Ozan, Barış'ın kulağına doğru eğilmiş bir yandan da etrafa bakınıyordu "Soner nerede?" omuz silkti, siyah kabarık saçları havalandığında Förb'ün gözü kendisine ilişmişti. Hemen bakışlarını kaçırdı.

"Anne sadece beş dakika." elini havaya kaldırarak işaret etti "Gidip geleceğim." Ayça'nın onay vermesiyle ilgili değildi elbet fakat önünde durmadı kendini geri çekerek Egemen'in yolunu açtığında cam kapıda beliren Sena'yı görebilmişti hepsi; Genç kızın yüzünde okunan tek duygu belirsizlikti.

"Şu an sarhoş olmayı çok isterdim." Ozan ortaya konuşmuş Barış ise ilk defa ona hak vermişti "Ben daha çok."

"Vallahi elim ayağım titriyor stresten, sanırım bayılacağım." açık yeşil gözleri kayarken öne doğru düşen bedeni Ayça tuttu "Sırası mı şu an Ozi?" kadının kaşları büyük bir ciddiyetle çatık dururken devam etti "Şu maçlar son bulsun beraber bayılırız." Ozan'ın vefası gözlerinden okunurken dudaklarını birbirine bastırdığında çenesi hüzünlü bir ifade almış yine de onaylamıştı.

3.15 (GxBxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin