Eveeeeet, selamlar! Gece yatmadan önce bölümün nasıl devam edeceğini düşündüm. Klasik aklımın içinde film çektim şuanda o filmi yazıya dökeceğim. Umarım beğenirsiniz...
Barış cesetin yanına çöken adamın yanına gitti. Adamın kumral saçları dağılmış, mavi gözleri kırmızı ve yorgun bakıyordu. Bu çocuklar bizim okuldaydı, birkaç kere görmüştüm, ama hiç konuşmamıştık. Gözlerimi savaş alanına dönmüş ıssız ara sokakta gezdirirken bizden başka kimsenin olmadığını anlamıştım. Barış soran gözlerle "Deniz?" diye mırıldandı. Burada ne dolaplar dönüyordu gerçekten merak ediyordum, ayrıca çok korkuyordum. Gecenin bilmem kaçında ceset görmeye alışık değildim. Bakışlarımı Adının Deniz olduğunu öğrendiğim çocuğa çevirdiğimde ağlamaklı ama kalın sesiyle "Konum..." dedi. Kendimi korku filminde gibi hissetmeye başlamıştım. Korktuğumu belli eden büyük gözlerimle Barış'a baktığımda Barış gözlerini turuncu saçlı çocuğa çevirdi. Bu çocuğu bizim okulda görmüştüm. Barış hızlıca yutkundu ve ellerini saçlarına geçirdi, ardından "Ege, noluyor burada?" diye mırıldandı. Ege denilen çocuk yorgun bir sesle bu akşam cluba gidecektik ya, hatta sen gelmeyeceğini söylemiştin. Biz giderken Hayat Deniz'e bir konum attı." dedi ve duraksadı, bir kaç saniye sonra devam etti. "Konum burayı gösteriyordu. Geldiğimizde Hayat yerde yatıyordu, nabzı atmıyordu. Sonra bir numara arayıp polise haber vermemizi daha kötü şeyler yapacağını söyledi." Ege sözünü bitirir bitirmez Deniz öfkeli bir şekilde "Bulacağım Hayat'a bunu yapan orospu çocuğunu bulacağım ve anasından doğduğuna pişman edeceğim." diye bağırdı. Barış elini Deniz'in omuzuna koyup "Bulmayacaksın, bulacağız, hep beraber bulacağız." dediğinde bende korku dolu adımlarımı ona destek vermek için atmaya başladım. Naz'a baktığımda dolu gözlerle sarışın olan çocuğa bakıyordu. Sarışın olan çocuğa baktığımda gözlerini kapatarak ağaca yaslandığını gördüm, sanırım sakin kalmaya çalışıyordu. Deniz'in önünde durup ona doğru eğildim "Lütfen güçlü olmaya çalış, hepimiz sana yardımcı olacağız söz veriyorum." dedim. Bir süre boş gözlerle bakmaya devam etti, çektiği acı gözlerinden anlaşılıyordu. Beklemediğim şekilde aniden ayağa kalkınca bir adım geriledim. "Yardımcı olmaya meraklı olanlar bana gelsin ne yapacağımızı konuşalım. İstemeyen gelmesin umurumda değil, ben bu katili her türlü bulacağım." diye mırıldandı. Soran gözlerle "Polise gitmeyecek miyiz?" diye sordu Naz. Deniz acı içinde alaycı bir bakış atıp "Adamın dediğini duymadın mı?" dedi. Ve sonra hepimiz sustuk, sadece sustuk.
Deniz, Ege ve adını bilmediğim sarışın çocuk Deniz'in arabasıyla gittiler ve ceset onların arabasındaydı. Biz de onların arkasından Deniz'in evine gidiyorduk. "Barış... Hayat kim?" diye mırıldandım. "Deniz'in sevgilisi." dedi ve devam etti "Deniz Hayat'ı çok seviyordu Bihter, şuan toparlanması imkansız, toparlansa bile yeniden birini sevemez ve ömür boyu kendini yalnızlığa mahkum eder. Onlar birbirleri için yaratılmış gibilerdi. Hayat annesini ve babasını birkaç ay önce kaybetti. Deniz ona bunu hiç hissettirmemeye çalışıyordu, ne kadar iyi bir çiftelermiş değil mi?" Barış'ın anlattıklarını dinleyince kendimi kötü hissettim, çünkü hem Deniz'i hem Hayat'ı anlayabiliyordum.
20-25 dakika sonra lüks bir villanın önünde durmuştuk. Annem ölmeden, babam yeni eşiyle evlenip ankaraya taşınmadan önce bizde böyle büyük bir evde yaşıyorduk. Ama yalnız kalınca o evde yaşamak istemedim. Ne yapacaktım ki o kadar büyük bir evde tek başıma? O evin her yerinde bana mutlu günlerimi hatırlatacak şeyler varken orada yaşayamazdım. Babama orada yaşayamak istemediğimi söylediğimde bana güzel bir sitede bir daire kiralamıştı. O evde bana eskiyi hatırlatacak hiçbir şey olmasada acılarımdan kaçamamıştım.
Eve doğru ilerlerken ceset hâlâ arabadaydı. Deniz anahtarı kapının deliğine sokarken Ege "Evde Derya ablayla, Levent abi yok mu? Konuştuklarımızı duyarlarsa." dedi. "Babamın yurt dışında işleri var, annem de onunla gitti. Yani bir ay burada değiller." diye mırıldandı Deniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN IŞIĞI
Teen FictionYağan yağmur kızın kanlar içinde olan bedenini temizlemek için yağıyor gibiydi. Ama ne kadar yağmur yağarsa yağsın o artık bir ölüydü.