"Mine, vay canına, bu değerleri bu kadar düşürmeyi nasıl başardın? Uzun süre yemek yememiş olman gerekiyor. Bu bebek için çok tehlikeli. Düşük tehlikesi bile atlatabilirsin. Bu değerlerini acilen yükseltmemiz gerekiyor. Ben sana bazı vitaminler yazacağım. Sabahları aç karnına alırsın bunları. Ayrıca bol bol kuruyemiş tüketmeye basla. Her gün bir avuç badem tüket. Ayrıca ıspanak gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler de tüketmelisin. Yani, iyi beslenmelisin Mine. Bebeğinin ve senin sağlığın için." Kaya reçeteyi alıp üzerinde yazanlara baktı. Ardından katlayarak cebine koydu.
"Dikkat etmemiz gereken başka şeyler var mı?" dedi Kaya merakla. "Bebekle ya da Mine'yle ilgili."
"Bilindik şeyler aslında. Ağır kaldırmayacak stresten uzak duracak. Huzurlu olacak yani. Unutmayın ki, anne ne hissederse, bebek de onu hisseder. Ayrıca birkaç hafta sonra gelirseniz bebeğinizin kalp atışlarını duyabilirsiniz."
"Peki, cinsiyeti ne zaman belli olur?" dediğimde ikimiz de merakla Sevim'e bakıyorduk.
"Bazı bebekler dördüncü aydan itibaren gösteriyorlar. Bazıları ise inatçılık edip altı hatta yedinci aya kadar göstermiyorlar. Biz ay ay gelişimini takip edeceğiz. Numaram Mine'de var zaten. Herhangi bir şeyde beni aramaktan çekinmeyin."
"Teşekkür ederiz Sevim Hanım," dedi Kaya, Sevim'e elini uzatırken. Sevim tebessüm ederek elini sıktı Kaya'nın. Ardından bizimle kapıya kadar gelmişti. Bana sıkıca sarıldığında gülümsedi.
"Bir ara dışarıda buluşalım," dedim gülümseyerek. "Melih'le ne oldunuz merak ediyorum."
"Çok uzun hikâye," dedi gülümseyerek. "Ama olur. Anlatırım daha uzun bir zamanda. Kendine ve bebeğine iyi bak arkadaşım."
"Sen de kendine iyi bak canım." Kapıdan çıktığımızda asansöre gidene kadar nefesimi tuttum. Kaya ise düşünceli gözüküyordu. "Neyin var sevgilim?" Sesimle bakışlarım bana doğru dönmüştü.
"Aklıma takıldı da.. Sen, yemek yemiyor muydun?"
"Yaşadıklarım kolay değildi Kaya. Yediklerimi çıkarıyordum. Hemşireler bile durumumu gördükleri için beni zorla bir doktora gösterdiler. Doktor psikolojik olduğunu söyledi. Yiyemiyordum."
"Benim yüzümden."
"Senin yüzünden diye bir şey yok. Bunu sil kafandan aptal. Hiçbir şey senin yüzünden değil."
"Sadece, bazen sana zarar verdiğimi düşünüyorum. İstemeden de olsa."
"Kaya, sana hakaret etmeyi sevmiyorum ama salak mısın sen?" Güldü.
"Hiç sevmiyorsun," dedi gülerek. Ancak gülüşü çabuk solmuştu. "Ne yaparsam yapayım, bu düşünce kafamın bir yerlerinde olacak her zaman. Ve ben.. Sanırım sana ve bebeğimize verdiğim zararların altında boğulacağım." Sessiz kaldım. Asansörden inmeden önce bir adımla aramızdaki mesafeyi kapatmıştı. Kokusunu yakından almak fazlasıyla hoşuma gidiyordu. Elini belime koyduğunda beraber asansörden inmiş ve hızla hastaneden çıkmıştık. Rüzgar dinmişti ancak güneşten eser yoktu. Havada gri bulutlar vardı. Beraber arabaya geçtik ve yol boyunca yine sessizliğim korumuştum. Yaklaşık yedi dakika sonra araba marinada durduğunda sırayla dizilmiş yatlara ve balıkçı teknelerine baktım.
"Neden geldik burada?" dedim çatık kaşlarla.
"Hadi, gidelim." Arabadan indiğinde ben de peşinden inmiştim. Elimi tuttuğunda marinada biraz ilerledik ve bir yatın önünde durduk. İki tane takım elbiseli adam duruyordu yanımızda ve birisi Cavit'ti. Ona bakıp gülümsediğimde bana başıyla selam verdi. Kaya cebinden çıkardığı reçeteyi Cavit'e verdi. "Cavit, bunları eczaneden temin edin. Bir de çocuklara söyle, alışverişi biz geri dönmeden yapsınlar. Temizliğe gelen kadına verirsiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kül Kedisi
Teen Fiction"Ayakkabını düşürdün, Kül Kedisi." Koşmayı bırakıp arkamı döndüm ve elindeki topuklu ayakkabıya baktım. Bu benimdi. Balo gecesi işlediğim cinayetten kaçarken düşürmüştüm. Ben Mine Sever. İlk defa falso vermiştim ve bunu hiç yapmamam gereken birine y...