16. Bölüm

425 51 60
                                    

Medya: Sirius Black

Harry bardağında ki içkiden bir yudum daha alırken arkasından birisinin yaklaştığını duyabiliyordu. Adım seslerinden Beatrice değil de Sirius olduğunu anlayabilmişti. Ağır adımlarla yaklaşan adama bakmadı. Dağılmış durumu ortadayken vaftiz babasının gözlerine bakmak fazlasıyla zordu. Onun yerine büyük odasının diğer ucuna yürüyüp raftan bir içki şişesi aldı. İkinci bir bardak çıkardıktan sonra ikisi için de içki koyup bardağı Sirius alsın diye komodinin üzerine bıraktı.

Sirius, gidip bardağı aldı ama içmedi. Harry'nin arkasından omuzunu patpatladı. "Kendini kötü hissettiğini biliyorum. Ama hissetme, yeterince çabalıyorsun. Çabaladığını görüyorum."

"Ama görünen o ki işe yaramıyor. Yeterli değil."

Beatrice bir kabustan daha uyanmıştı. Bu gece zor geçiyordu çünkü küçük Beatrice'in doğum günü kutlamalarından hemen sonra Harry ona yarın Hogwarts'a gideceğini ve artık geceleri şatoya uğramasının zor olduğunu anlatmıştı. Beatrice'in sorun etmiyor gibi davrandığını ama buna üzüldüğünü biliyordu. Oysa elinden gelen bir şey yoktu. "Onu bir pedagoga götürmeyi düşüyorum-"

"Peda-ne?"

Harry iç çekti. "Muggle'lar, çocukları piskolojik ve ya duygusal açıdan sorun yaşadığında destek almak için pedagog denen danışmanlara götürür. Yani, belki iyi gelir. İşe yarar. Bilmiyorum..."

Sirius, Muggle'ları hiç anlamıyordu. İçkisinden bir yudum aldı. "Denemeye değer." diye mırıldandı. Başka yapabilecek pek bir şey yok gibi görünüyordu.

...

"HARRY! TRENİ KAÇIRACAĞIZ!"

"SAKİN OLUR MUSUN REMUS DAHA BİR BUÇUK SAAT VAR!"

Harry bağıra bağıra çıktı odasından. Çocuk bedeninin zayıf kolları yüzünden sandığını zar zor taşıyordu. Onu koridorda sürüklerken koluyla alnındaki teri sildi. Homurdana homurdana girdi salona. Remus bazı konularda fazla endişeci davranabiliyordu. Her nedense bu huyunun Lily'de de olduğuna inandı. Sandığını gürültüyle attı kapının önüne. Yorgun kollarına kendi kendine masaj yaparak Remus'a ilerledi. Ekmek kızartırlen bir yandan da yumurtayı pişiriyordu.

Harry göz devirip dolaptan meyve suyu kutusunu çıkararak masaya ilerledi. "Neden bu kadar endişe ediyorsun? Biraz rahatla, yetişeceğiz."

Remus başını iki yana salladı, "Anlayamazsın..." der gibi baktı Harry'nin gözlerine. Harry ise umursamadı. Meyve suyunu kafaya dikti. Remus'un bundan nefret ettiğini biliyordu ama sırf onu sinir etmek için her sabah aynı şeyi yapıyordu. Arsız bir sırıtışla kutuyu masaya bıraktığında Remus'un yüzü şekilden şekle girdi ve en sonunda uğraşmamaya karar verdi. Vakit yoktu.

...

Trene bindiklerinde kalkmasına on dakika kalmıştı. Oysa Remus'a göre zar zor yetişmişlerdi.

Trende boş olan onlarca kompartıman varken Remus onu inatla trenin sonuna kadar götürmüş ve orada ki kompartımana oturtmuştu.

Harry sebebini bilerek çaktırmadan gülümsedi. Üçüncü sınıftayken onu ruh emicilerden kurtardığı kompartıman olması dışında bu kompartımanın bir başka özel yanı vardı: Çapulcular'ın kompartımanı olması.

Harry, gülümsemesini saklayarak arkasına döndü ve sandığını yerleştirdi. Bu trene tekrar binmek garip hissettirmişti.

...

Elbette ki Ron Weasley'nin trende ki onca boş kompartımanını es geçerek Harry'nin içinde olduğu kompartımana gelmesi tesadüf değildi. Remus ağzını bile açamadan Harry kabaca yollamıştı onu. Sağ kalmasına izin vermesi bile bir lütuftu, bunun tek sebebiyse

Harry Potter "İkinci Şans"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin