Akşamın geri kalanında Harry ile o çıkmaz sokakta, soğuk hava iliklerime kadar işlerken daha ne kadar oturduğumuzu bilmiyordum. Ev aradığımdan ve beğendiğim için bakmak istediğim birkaç daire olduğu yalanından sonra sohbetimiz manidar bir şekilde kesilmişti. İkimiz de üstüne söyleyecek pek bir şey bulamamıştık. Onun nedeninin ne olduğunu bilmiyordum. Benimkisi yalan söylediğim için kendimi fazlasıyla berbat ve suçlu hissetmemden kaynaklanıyordu. Boş boş karşımızdaki mekânın bu çıkmaz sokağa açılan, benim Thiago'dan kaçmak için çırpınarak çıktığım kapıyı seyretmiş ve yanımızda kalan cadde ile içerinin baskın sesinin aramızdaki sessizlik katmanını doldurmasına izin vermiştik. Ta ki Harry'nin bir çalışma arkadaşı -öyle olduğuna dair bir çıkarımda bulunmamın tek nedeni aynı tişörtten giyiyor olmasıydı- elinde iki dolu, büyük ve siyah olan çöp poşeti ile ansızın kapıdan çıkıp tam karşımızda dikilene kadar.
Aslında arkadaşı tek kelime bile etmemişti. Ne Harry'e ne de bana. Yalnızca dışarıya çıktığında çaresiz ve üşümüş halde çıkmaz duvarın dibine tünemiş iki yavru kediye bakar gibi yüzlerimize bakmıştı. Birkaç saniyelik bir sessizlik ardından, "Affedersiniz, burada olduğunuzu bilmiyordum," demişti. "Gidiyorum şimdi."
Harry de anlayışlı bir şekilde başını sallayarak, "Sorun değil, Arlo," diyerek karşılık vermişti. Bacaklarını öne doğru uzattı. "Ben de birazdan geliyorum."
Adının o ana kadar Arlo olduğundan ve varlığından dahi haberdar olmadığım arkadaşı da sadece ufak bir baş hareketinin ardından elindeki çöpleri konteynerin içine çevik bir hareketle fırlatmıştı. Orada olduğumuzu unutmuş gibi davranarak sükûnet içerisinde ellerini çırpıp tekrar kapıya yöneldi ve içeriye geçip bizi tekrar dışarıda yalnız başımıza bırakmıştı.
Bu şekilde Harry ile sözsüz bir anlaşma yapmış ve artık içeriye geçmemiz gerektiğine karar vermiştik. Soğuktan kollarım, bacaklarım ve bütün parmak uçlarım kaskatı kesilip uyuştuğu içinden benden çok daha önce ayaklanmıştı. Yardım isteyip istemediğimi anlamak için beni izlediğini fark ettiğim halde elini uzatmak gibi bir şey yapmasının önüne geçmek adına bundan bihaber davranmaya çalıştım. Bacaklarım uyuşmuş olmasına rağmen yalpalaya yalpalaya da olsa kalktım ve Harry ile birlikte içeriye geçtim. Ancak o dar koridorda biraz beklemeye karar vermiştim. Önce benim için gidip Thiago'nun hâlâ orada oturup oturmadığına bakacak, sonra tekrar yanıma gelecekti.
Nitekim Harry gidip döndüğünde yüzünde daha rahat bir ifade ile karşılaşmak Thiago'nun buradan gittiğini anlamama yardımcı olmuştu. Fakat koridordan çıkıp, mekânın en curcunalı ve en hareketli olduğu kısımlara doğru geçiş yaptığımda bile hâlâ diken üzerindeydim. Sanki her an yanımdan yakınımdan çıkıp gelecek ve beni doğduğuma pişman etmeye iki haftalık bir aradan sonra kaldığı yerden her zamankinden daha büyük bir istekle devam edecek gibiydi. Boktan ağabeyimin boktan karakteri ve boktan davranışlarıyla üzerimde böyle büyük, deyim yerindeyse balataları sıyırmama çok yaklaşmama sebep olacak kadar ağır bir tesirinin olması haksızlıktı. Özellikle o evde değilken bile bir şekilde soyadımın ya da kendilerinin bir delikten fırlayıp olduğum yerde beni bulmaları işkence gibiydi.
Wren ve Camilla'yı o kalabalığın arasında eğlenip iyi vakit geçirirken bulana kadar da gerginliğim vücudumun etrafında görünmez bir balon gibi beni sarmış, bırakmamıştı. Arkadaşlarımın yanına geçtiğimde ve benim için tehlike arz eden bir unsur artık kalmadığında yavaş yavaş rahatlamaya başlamıştım. Bu gece çok daha kötü ve farklı bir şekilde bitebilirdi. Ancak şimdi, tam olarak keyif alıp almadığıma karar veremediğim sakin geçen bir şiir dinletisi, birkaç kadeh kokteyl, üç kişilik başka bir lokal İngiliz rock müzik grubunun işitme sağlığımdan endişe etmeme neden olacak kadar gürültülü şarkılarının ardından mekânın ön kapısında Wren ve Camilla ile dışarıdaydım. Onlar sigara içmek için çıkmışlardı, ben de yanlarında gitmiştim. Kullanmadığım halde sırf onlara eşlik etmek için bir tane yakmıştım. Mekâna hâlâ insanlar girip çıkıyor, kaldırımda zaman zaman bir yığın oluşturuyor olsalar da biz onlardan uzakta, camekânın tam önünde duruyorduk.