AMERİKAN HAREKETLER

262 23 65
                                    

BİR ÖNCEKİ BÖLÜMDEN HATIRLATMA

...

"Staj için başka yere gitmek istemiyorum. Restorana çok alıştım." diyor yüzüme kedi yavrusu gibi bakarken. O yanakları tutup ısıracaksın tam da şu an.

"Ben de sana alıştım Leya." diyorum gözlerine bakarak. Sonra genzimi temizleyip

"Yani bizde memnunuz seninle çalışmaktan." diye kıvırmaya çalışıyorum.

Mutfakta garip bir sessizlik oluyor. Salondan gelen şarkı sesi ve kulağımın hemen altında atan nabzımdan başka bir şey duyamıyorum. Birbirimize öylece bakıyoruz. Bu durum zaman geçtikçe garip bir hal alıyor. Sonra ocaktan gelen taşma sesiyle kendimize geliyoruz. İçinde patates olan tencere büyük bir gösteri eşliğinde sularını etrafa saçıyor.

Ben ocağı kapatırken, Leya da bezler yardımıyla tencereyi lavaboya taşıyor. İkimiz de aynı anda asık bir suratla birbirimize dönünce gülmeye başlıyoruz. Evimde yankılanan kahkahası şüphesiz bu duvarların bugüne kadar duyduğu en güzel müzik.

"Bak sadece sen hata yapmıyorsun gördün mü?" diyorum batan ocağı göstererek.

"Kurumadan temizleyelim." diyor bezle ocağa giderken. Elini tutup bezi alıyorum.

"Sonra halledilir boş ver." diyorum ve bezi lavabonun yanına atıyorum. "Şimdi şu eti halledelim."

Püf noktalarını göstererek et yemeğini yapmayı ince ince anlatıyorum Leya'ya.

Meraklı bir şekilde sorduğu soruları içtenlikle yanıtlıyorum. Hazırladığımız soteyi güvece koyup fırına verdikten sonra geriye bir tek gnocchi kalıyor.

"Bundan sonrasını oturup izleyeceksin." diyorum onu oturması için tabureye götürürken.

"Ben de yapmak istiyorum." diye itiraz ediyor. Her şeye itiraz etmek de Leya'nın hamurunda var galiba. Asi kıvırcık.

"Tek elle nasıl hamur yoğuracaksın? İtiraz etme de otur şuraya."

Beni şaşırtarak oturuyor. Ellerini tezgâha dayayıp merakla izlemeye başlıyor. Ben de ona ayrıntıları anlatarak hamuru hazırlamaya başlıyorum.

"Patatesleri güzelce ezip, yumurta ve un ekleyeceğim. Hamuru çok yumuşak olacağından oldukça hızlı olmak gerekiyor." diyorum patatesleri ezmeye başlarken.

"Hamur beklerse ne olur ki?" diye soruyor saçlarını omuzlarının arkasına atarken.

Hamur beklerse ne olur?.. Çok güzel! Manzaraya dalıp bildiklerimi unutmak gerçekten de çok güzel. Leya yüzüme cevap bekleyen gözlerle bakıyor. Aklım başıma geri dönerken "Şey olur... Böyle... Şimdi yumuşak hamur tabii... Beklerse... İyice cıvıyacak." demeyi zar zor başarıyorum.

"Anladım. O zaman hızlı oluruz biz de." diyor yerinden kalkıp yanıma gelirken. Orada dursaydın be Leya. Bak bildiklerimi unutturuyorsun bana.

"Ben şunu yapayım hemen." diyorum ve hamuru hazırlayıp altı parçaya ayırıyorum.

Her birini de parmağım kalınlığındaki bir ip gibi uzatıyorum.

"Ben ne yapayım?" diye soruyor hevesle. Rahat durabilirsin mesela. Şöyle biraz uzakta durup içimdeki kıpırtıları kendi haline bırakabilirsin.

Leya'nın ısrarcı bakışları karşısında pes ederek "Hamuru küçük parçalar halinde kesebilirsin." diyorum.

Hevesle bir bıçak alıp işe koyuluyor. Hızlı hızlı hamurları kesiyor. Kestiği parçaları unlayarak makarna tenceresine alıp haşlamaya başlıyorum.

BİR TUTAM AŞK | LÇ |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin