Bölüm 15: SİZLE İYİLEŞİRİM

1.3K 79 18
                                    

Dördüzler dokuz yaşındayken

Küçük kız ağlamaktan dolayı kızarmış suratıyla dördüzlerinin yanına ilerledi hıçkırarak. Bir saattir evde onları arıyordu ve daha yeni bulmuştu. Oyun odasında üçü beraber konsoldan oyun oynarken kendilerini oldukça kaptırmış görünüyorlardı. Beren'in yaşları bu görüntüyle daha da artarken sesine artık üçü de dönmüştü. Dördüzlerini o halde gören üçlü hızla oyunu terkederek Beren'in yanına ilerlerken, Beren artık ağlamaktan bir hal olduğu için yere çökmüştü. Sürekli ağlıyordu küçük, sadece dördüzleri varken gülebiliyordu.

"Beren!" Dedi Baran. Hızla küçük kardeşinin yanına çökerken yüzünü koyduğu ellerini açmaya çalışıyordu. "Ne oldu sana?! Annem bi bir şey yaptı?! Ama evde yok ki o?!" Onun yüksek sesi Beren'i daha da korkuturken bunu anlayan Beran hızla Baran'ı geriye doğru çekti.

"Ona bağırma. Daha çok korkuyor." Her ne kadar sakin konuşsada Beran'ın içi kaynıyordu. Beren'i ondan başka birinin ağlatması hiç hoşuna gitmiyordu. Bu bencillikten değildi, kendisi onu sinir ederken üzülmeyeceği şeylerden sinir ediyordu ve en sonunda onu öperek barışıyorlardı. Ama ya başkası onu sinir edince gerçekten üzülseydi? Ya da onu öpseydi?

Bu sefer Barın yaklaştı Beren'e. "Beren hadi aç gözlerini. Biri bir şey mi yaptı?" Barın, onun ruh halini en iyi anlayandı. Genellikle bu ikili beraber takıldığı için çoğu şeyleri aynıydı. Zevkleri, giydikleri, içtikleri, yedikleri...

Beren Barın'ın sesini duyunca ellerini çekerek sarıldı ona. "Sizi... sizi bulamadım ben. Bir... bir de..." o kadar hıçkırıyordu ki konuşamıyordu bile. Barın bunu anladığında sakin olması için sırtındaki elini aşağı yukarı haraket ettirerek sıvazladı sırtını. "Bir de ne?" O kadar sakince konuşuyordu ki, bunu Baran asla yapamazdı mesela. Öfkesi onu kolayca ele geçirdiğinden daha sert konuşurdu. "Biz hani denize gidecektik? Hani kumdan kale yapmama yardım edecektiniz? Beni bırakıp gittiniz sandım." Barın şimdi anlamıştı kardeşinin derdini. Daha dün akşam konuştukları bir konuydu bu. İyi de nasıl onu bıraktıklarını düşünebilirdi ki Beren?

"Beren, biz seni bırakıp gitmeyiz ki. Sen niye böyle düşündün?" Diye soran Beran'dı. Kardeşinin normalde onu bırakacaklarını düşündüğünü hiç görmemişti bu zamana kadar. Şimdi neden düşünmüştü ki?

Beren Barın'a sardığı kollarını açarak geri çekildi. Yüzü kıpkırmızı olmuştu ve yanakları kızarmıştı. Baran şu anda yanaklarını ısırmak istiyordu onun. Bir kere denediğinde Beren çığlığı basarak akşama kadar ağlamıştı ama. Kardeşini çok sevsede çığlıkları için aynı şeyi söyleyemeyecekti.

Beran'a bakmadan burnu çekerek omuz silkti. "İşte." Dedi. Eğer bunu annesinin söylediğini söylerse olmazdı. Zaten Beran'ın yüzüne ne zaman baksa hemen yalan söylediğini anlıyordu. Beren, bu zamana kadar asla Beran'a yalan söyleyememişti. "Beren." Dedi Baran. Az önceki haline göre biraz daha sakindi şimdi. "Kim dedi bunu sana?" Beren Baran'ın da suratına bakmazken ofladı Baran.

"Tamam." Dedi Barın. "Söz veriyoruz burda sana. Hatta şey yapalım." Diyerek oturduğu yerden kalktı ve oyun odasındaki masaların oraya giderek Beren'in süslü ve pembe rengindeki defteriyle kalemini aldı eline. Bu defteri annesi almıştı Beren'e. Hep düşünürdü, Beren pembeyi değil maviyi severdi en çok. Pembeyi de severdi ama her şeyinin mavi olmasını isterdi. Annesi de hep pembe şeyler alırdı ona.

Barın, elindeki defter ve kalemle beraber dördüzlerinin yanına döndüğünde az önce oturduğu yere tekrar oturdu. Beren, meraklı gözlerle ona bakarken tek meraklanın o değildi, Baran ve Beran'da merak etmişti şimdi.

BERENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin