"San Sebastian sever o-"

"Biliyorum da canım red velvet çekti, benle yemeyi seviyor o. San Sebastian yemeye kalkışırsak restorantın kalitesi gider. Yer sofrası kurmuş yerde mangal yakan atletli amcanın aile sofrasına döneriz."

"Diyosun. Tamamdır Ege Bey-"

"Fazla samimiyet zararmış Vasilius. Hadi senin de işinden alıkoyduk işini yap bari.

"Benim için sorun yok. Normalde ben zaten 1 aylık izindeyim. Sadece bu salak sana yapacağı teklif için beni görevlendirtti hepsi bu. Yoksa benimle tanışmayacaktın."

"Hmm, eh peki o zaman. Sandalye çekeyim mi oturacak mısı-?"

"Yok yok o kadar da değil. Ben sadece servisleri yapayım ondan sonra da çıkayım. Zaten siz özel konuşursunuz. Bir ara ama mutlaka daha fazla konuşalım olur mu? Senden çok bahsediyor da bizim sarışın çocuk." Evet, bahsediyorum çok seviyorum bana ne bana neeeeğ!

"Tabii ki, kahve içmeye beklerim. O zaman sen servisleri hallet, bir de şu garibana red velvetini getir sonra da evine git dinlen lo yazık. Sen de bir daha manyak gibi erken davranıp milleti de alet etme. Garibim bak senin için gelmiş işine."

"Yok efendim, bu aranızdaki ilişkinin oluşunu görmek istediğim için kabul ettim. He, tamam göremedim belki ama en azından sizinle tanış-"

"ÖHM ÖHM!"

"A pardon, seninle tanışabildim. Görmek de istiyordum zaten seni. İyi oldu iyi iyi, uyarsın bizimkine sen. Onayladım ben bunu la Mikolas Deniz."

"Ulan, sanki sen onaylamasan ben bu çocukla çıkmayacam. Hay götüm."

"BENİMLE ÇIKAR MISIN YANİ?"

Ege Atalanta elini suratına götürüp "Sersem..." diyince yine olmayacağını anlamıştım...

Yok, bu bir gün olacaktı bir gün sevgili olacaktık. Ama o gün bu gün değilmiş... Ulan elime illa düşeceksin ve ben o güzel dudakları öpecem. Hayret lan lafım bölünmed-

(Ege Atalanta ona pis pis bakmaktadır.)

Mesajı almıştım... Sanki gelecekte sevgilim olmayacan. Bekleriz napalım? Duygularığğğm darmadaıııın!

"Vasilius, kardeşim sen servisleri getir sonra görüşürüz olur mu?"

"Olur canım kardeşim. Ara beni sonra tamam mı?"

"Tamam yavru, hadin görüşürüz." diyip gitti servisleri almaya. Ben de mutsuzluğumla kalmıştım. Önümdeki şu gökten inmiş nimet, şu insansı varlık beni kabul etmemişti...

"Mikolas, oğlum sıkma canını lan. Sanki kökten konuşmayı kesecem dedim. Sadece daha erken dedim oğlum yapma lan."

"Biliyorum, biliyorum. Gayet de iyi anlıyorum seni ama napayım oğlum elde değil lan." Evet, en azından kabul alamasam da madem beni tanımak istiyordu. Ben de kendi içimi dökecektim.

"Oğlum, ben seni gördüğüm ilk andan beri vücudumla kalbim ayrı yerlerde çalışıyor lan! Bedensel olarak ayakta gibi görünsem bile kalbim sende kaldı ve hep sana atıyor.

O hani ilk tanıştığımız gün var ya, kedinin ağzıma sıçıp da çırılçıplak kaldığım."

"Evet, o günü gayet net hatırlıyorum ama hatırlatmasan daha iyidi lan. Tamam ani efsanesin falan ama kimse evinde anadan üryan birini görmek istemez, hele yabancıysa."

"Sanki ben de bile isteye geldim evine ışınlandım. Ama iyi ki yapmışım be, hiç pişman değilim bilmiyor musun? Bir daha başıma gelse bir daha senin evine ışınlanır, gizlice beni takip etmeni güle oynaya izler, gene seninle o manzara karşısında San Sebastian'ı çatallayıp yer, gene seni o kafeye götürüp sarıla sarıla uyurdum." Bunları anlatırken Ege de bir yandan anılarımızı düşünüyor olacak ki dalmış ve yüzünde bir tebessüm oluşmuştu.

"Eeeee Egecik, yemekler de gelir birazdan. Şaraplar da doldu zaten. Hem içip hem bir şeyler anlatalım birbirimize, ne dersin?"

"O zaman ilk sen anlatmaya başla derim bebek." Ağhhh, bebek deme düşerim şuraya...

"Hmmm, ne anlatmamı istersin Ege'cik?"

"Voleybol anılarından bahsedebilirsin mesela. Çünkü orası bende bir kapalı kutu." Tabii bunu demesinden sonra biraz tırsmıştım. Çünkü benim için zor bir konuydu ve pek de konuşmak istemiyordum. Zar zor ağzımı açacakken:

"Ege Atalanta, yanlış anlama beni ama bu konuyu sormasan daha iyi. Tabii tanımak için sorabilirsin ama emin ol bundan önce sorulabilir sorular var ve Mikolas Deniz zaten bu konuyu sana anlatmak için açacaktır. Tıpkı anne babası konusunu açtığı gibi."

"Hmm, öyle mi diyorsun? Peki, öyle olsun. O zaman başka anılarını anlat."

Sanırım Vasilius'a bir şeyler ısmarlamam gerekecek. Herif o günden biraz daha uzaklaştıracaktı. Ulan 4 ayak üstüne düşecen tabii fırsatı kaçırmazdın şerefsiz piç.

Servisleri yaptıktan sonra Vasilius odasına gitmiş ben de biraz mutsuz olsam da Ege Atalanta ile yemeğe dalmış, sohbet ediyor hale gelmiştik. Yaklaşık 3 saat geçti sanırım.

Fakat ikimiz de o kadar çok yorulmuştuk ki normalde yatmadığımız saatlerde masadan kalkıp odaya gitme kararı almış, mini arabamızı çağırıp odamıza doğru yola koyulmuş, yarım saate de odaya varmıştık.

Ege Atalanta direkt yatmak istediğini söylemişti. Ben de istediğini yapmasını söyleyip onu rahatça yatağına yatırdım. Ama gün benim için sanırım daha bitmeyecekti.

Şiir perilerim ve acılarım geri gelmiş beraber gece nöbeti yapmayı bekliyordu. Desene sen şuna 1 gecede 20 kahve içtiğim gün geldi...









21. HaftaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin