Yazar
Araf diye bir yer varsa, o ye tam olarak burası olmalıydı. İnsanlık ırkında olan kimseler, kötülük yaptıklarında dedikleri sözcüklerdi yanlış olan. Kötülüklerin temelinde yatan meleğe atılırdı her bir suç.
Hiç kimse yaptığı kötülüğü kabul etmezdi oysaki, işlediği suçları şeytanın adı altında yapıp kötülüklerimizi gizlemek istediğimizden olurdu. Hiç düşünmezdik, şeytan neye neden bu kadar öfke ve kin besler diye. Tanrıya isyan ettiği için kötüydü o.
O da bu düzen dolu hayatın içinde en iyi meleklerden birisiydi. Kalbinin derinliğinde geçen kötülük zift gibi zihnini ele geçirmişti. Cennetten kovulan ilk melekti o.
İnsanların dünyasında, şeytan her zaman kötü olarak anılmıştı. Ne zaman kötülük yapan bizler olsak ta, sorumlusu o olurdu. Belki de bu yüzdendi her şey. Suçların ana temel kaynağı ne kadar şeytan olsa da, bizim kalbimizden geçmesiyle oluşmuştu, o kötülükler.
Suçu kendimiz yapmış olarak değil de hep bir zamanlar melek olan şeytan yüzünden derdik. Her zaman kullandığımız kelimelerdi, her birinin ağzına yuva yapmıştı o kelimeler.
"Şeytanın aklına uyduk."
"Şeytan olmasaydı, Dünya da kötülükler olmazdı"
"Şeytan"
"Şeytan"
"Şeytan"
Neden oydu ki, neden zamanla daha fazla kin tutmuş olabilirdi. Onun da kalbi olduğunu kimse düşünmeden hareket etmeyi seçip daha da hırs yapmış olmasına sebep mi olmuştuk. Kötülük yaptığında şeytan, iyilik ettiğinde kendin olurdun. Hayır iyilikte, kötülükte senin bedeninde var olan bir şeydi.
Şeytan olmasaydı. Elbette düzen bozan birileri olurdu. Ama o üstlenmişti, her bir suçu. Bu yüzdendi ya her şey.
Sadece küçük bir kız veya oğlan çocuğunun yaşam ve ölümün arasında ki seçimi kadar kötüydü burası. Perilerin var olduğu bir dünya hep güzel olur diye hayal edilirdi oysa, hep İyiliğin var olduğu düşünülürdü. Bu zaman zarfında şunu öğrenmeliyiz ki her İyilik dolu bir ortamda düzen bozan bir kişi hep vardı. Biz sadece hayallerimizin düzeni bozulmasın istediğimiz için en çok yaraları bulundururduk zihnimizde kalbimizde...
***
Amy Beck
Kalbinin derinliklerinde yatan bir zehir bulunurdu. Lily hayatımıza girdiği günden beri birçok şey değişikliğe uğramıştı. Genel olarak, utangaç ve içine kapanık birisi olsa da, içinde yatan savaşçı ruhunu herkes farkına varabilirdi. Ona benziyordu. Her şey olarak huyu suyu...
Kolyesine bağlılığına anlam veremesem de, eski zamanlarda yaşayan Prenses Diana'nın kolyesine benziyordu. Medresede tarih derslerinde gördüğüm kolyeyi andırıyordu. Tıpkı zamanında, kötülüklere karşı pusula görevi gören kolye gibiydi. Ne zaman kolyesi ona işaret veriyorsa ya birisine yaklaşırdı ya da uzaklaşırdı. Bunu kendisi söylemişti. Ama yine de düşünmeden duramıyordum.
Karanlık orman onu istiyordu. Ayris boyutuna geldiği günden beri karanlık orman onu kendine çekmekten başka bir şey yapmamıştı. O her ne kadar bunun farkında olmasa da, Lily'yi buraya çeken oydu. Ondan başkası olamazdı. Buraya nasıl geldiği bile hatırlayamıyordu. Çocukluğunun zor geçtiğini hareketleri ister istemez belli etmesini sağlıyordu.
"Ablaa" kapının açılması ile düşüncelerim dağılıvermişti. Küçük erkek kardeşim yine yaramazlık yapma derdindeydi. Yatağın üstüne çıkması ile zıplamaya başlamıştı. Yatağım ona göre eğlence alanıydı. O zıplarken kollarından yakalamam ile kendime doğru çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZLIĞIN GÖLGESİ (YARI TEXTİNG)
FantasyKaranlıkta, çığlıklar eşliğinde bir kız çocuğu can verdi. Zaman durmadan ilerlerken, yelkovanın ve akrebin aynı hizaya gelmesi ile intikamı için başka bir bedende ruhu tekrardan var oldu. Gözlerini açmasıyla yer ve gök ikiye ayrıldı . O gece dudakla...