''Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.''
-Mustafa Kemal Atatürk
***
2013 Kara Harp Okulu
''Ateş!''
Kulağıma dolan mermi sesleri irkilmeme sebep oldu. Kısa bir şokun ardından tetiğime basarak seslere kendi silahımın gürültüsünü ekledim.
''Ateş kes!''
Gözlerimi sıkıca yumarak yiyeceğim azarın hazırlığına ufak bir alıştırma yaptım. Başımda dikilen komutanım gür sesiyle ''Asker ayağa kalk!'' diye emretti.
Hızlıca ayağa kalkarak hazır ola geçtim. ''Seray Bozdoğan. Emret komutanım!''
''Tereddütün sebebi ne asker! Asker tereddüt eder mi?'' diye bağırdığında aslında bu bir soru değildi. İkazdı.
''Hayır, komutanım!''
''Derslerin başından beri üç saniye gecikmeli başlıyorsun ateşe. Üç saniye!'' diye bağırıp yerdeki silahımı aldı ve yanımdaki askere bağırdı. ''Ateş et!'' Asker ateş ettikten sonra üç saniye bekledi ve o da aynı hedefe ateş etti. ''Noldu karşıdaki hedef asker? Kurtarabildim mi?'' diye yüzüme karşı gürlediğinde yutkunarak ''Hayır, komutanım!'' dedim.
''Sen bekleyemezsin! Düşünemezsin! Sadece emirleri uygulayacaksın. Sadece dediğimi yapacaksın! Bırak bir saniyeyi, bir salise bile bekleyemezsin! Anladın mı beni?''
Gözlerimi gözlerine kenetleyerek ''Emredersiniz komutanım!'' diye bağırdım.
''Al eline silahı çabuk!'' Hemen yere yatıp komutanımın verdiği emri yerine getirdim. ''700 metre!''
Düşünmeden 700 metre ilerideki hedefi nişan alıp vurduğumda şaşkınlığım hâlâ kendini koruyordu. Çünkü şimdiye kadar sadece 400 metre eğitimleri almıştık.
Komutanıma baktım. Elindeki dürbünle vurduğum hedefe baktı. Dudağının kenarında beliren, hayal gücümün ürünü olduğunu düşündüğüm minik tebessüm şaşkınlığımı ikiye katladı. Çünkü kendisini yalnızca bağırırken görmüştüm. Bu hali bize oldukça uzaktı.
Gözlerini dürbünden ayırıp gözlerime baktı. Hiçbir şey demedi. Ellerini arkasında birleştirdi. ''Bugünlük atış eğitimi bitti. Herkes dağılabilir.'' Hepimiz ayağa kalkarak hazır ola geçtik ve ''Emredersiniz komutanım!'' diye bağırdık.
''Rahat!'' deyip alanı terk etti.
Derin bir nefes aldım. Kaşlarımı çattım ve 700 metre ilerideki hedefime doğru baktım. Buradan görmem imkansızdı. Hızlı adımlarla hedefime doğru ilerledim. Normal şartlarda hedefi vurup vuramadığımızı kolaylıkla anlayabiliyorduk fakat kalbim o adrenalin ile beynimi sıfırlamış gibiydi. Bırakın hedefi vurup vurmadığımı ne yaptığımı bile hatırlamıyordum.
Hedefe yaklaştım. Ağzım şaşkınlıktan bir miktar açılmıştı. Normal şartlarda 300 metreyi bile ıskalayan ben 700 metreyi alnının ortasından vurmuştum.
Ben Seray Bozdoğan. Mustafa Kemal'in Gençliğe Hitabesi'ndeki Türk genci. Vatanını korumak için canını feda etmeye hazır olan Türk askeri.
Ben Seray Bozdoğan. Namıdiğer Tilki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tepedeki Dolunay
Teen FictionGecenin üstüne çöken uğultulu rüzgar ağaçları kökünden sarstı. İçimdeki rüzgar ise fırtınaya evrilerek ruhumu derinden yaraladı. Ağaçlardan bir farkım kalmadığını o an anladım. Kurnaz Tilki, rüzgara teslim olmuştu.