19.|TEST|

932 40 27
                                    

#finaleson1 

-

Özlüyorum. Beni Kılıç'tan ayırmış olsa da, bir çok şey yapmış olsa da, hiç bir şeyi bilmiyordu. Çok masumdu. Hiç bir suçu yoktu. Tek suçu, Kılıç'ın kardeşi olmaktı. 

Kılıç yüzünden. 

Onun o planı yüzünden, onun yüzünden, çetesi yüzünden Giray artık yoktu. 

Kardeşini, kendi planları uğruna öldürdüğü için kendisini hiç affetmezdi umarım. 

"Çetenin, sana ve etrafına zarar vereceğini bir çok kez söyledim sana. Bugün, kimseye zarar gelmeyecekti." Yanımda oturmuş, bitmiş ve tükenmiş bir şekilde duran Kılıç'a döndüm. Bana pişmanlıkla bakıyordu. 

"Keşke o gün seni hapishaneden kurtarmasaydım." Dedim. 

Bana bakan gözleri dolmaya başladığında, ona acımasızlıkla bakıyordum. Giray'ın hiç bir suçu yoktu. 

"Biliyorum. Benim yüzümden her şey. Tek suçlu benim. Biliyorum." Sustu. Yutkundu. Ben ona nefretle bakarken o devam etti. 

"Senin bunları söylemen canımı çok yakıyor, Armin." 

Sesi titrediğinde gözlerinden birer damla yaş akmıştı. Üzülmesi, acı çekmesi, pişman olması. Giray dışında şu an hiç bir şey ve hiç bir şeyi umurumda değildi. 

Giray vurulduktan sonra, bize ateş açanlar amacına ulaşmış gibi gitmişlerdi. Kılıç hemen Giray'ı hastaneye ulaştırmak için arabaya taşımıştı. Uzak bir yerde olduğumuz için, yolda çok kan kaybetmişti. Yol boyunca elimden geleni yaptım. Bulduğum her şeyi tampon olarak kullandım, uyanması için çabaladım.

Ama Giray uyanmadı. 

"Kendimi koruyamadım, dostlarım." 

Demişti ve gitmişti. 

Biz de, eve gelip bahçeye öylece oturmuştuk. 

Kılıç, pişmanlık ve kardeşi olduğunu yeni öğrendiği kişinin, kendisi yüzünden öldüğünü bildiği için hissettiği o acıyla bitmiş bir durumdaydı. 

Ben ise, hiç bir suçu olmayan, en masumumuz olan, çok alıştığım ve sevdiğim Giray'ın, bitirmem gereken aşkım yüzünden olduğunu bildiğim için kahrolmuştum. 

Oturduğum yerden yavaşça doğruldum ve onu umursamayarak eve doğru ilerledim. Aradan en az beş saat geçmişti. Boğazımda hissettiğim o kuruluk hissi ile mutfağa doğru ilerledim. Aslında şu an hiç bir şey yapmak istemiyordum. Yemek, içmek, uyumak, yaşamak. Fakat, midemde hissettiğim bulantı beni hareket etmeye itiyordu. 

Bir bardak su doldurdum ve hiç bir tat hissetmediğim halde içtim. Tadı olmasa da her zaman içtiğim suyu bugün kaybedişlerle içtim. Mideme, suyu içtikten sonra daha kötü bir ağrı girdiğinde elim karnıma doğru gitti. Mideme giren krampla ve boğazımda hissettiğim yumruyla hızla banyoya doğru ilerledim. Bir elim ağzımdayken bir elim ise acıyı durdurmak istercesine karnıma baskı yapıyordu. 

Banyoya girip, klozetin açık olan kapağına doğru eğildim. İçimde beslediğim bütün acıyı, hüznü, özlemi, çaresizliği, mahvoluşu döktüm. Ellerimi yere yaslayıp derin derin nefesler alarak midemdeki sancının geçmesini bekledim. Neden birden böyle olmuştum? Bugün olanlar ve stres yüzünden de olabilirdi. Ve...

Hayır.

Başımı iki yana sallayarak kendimi avutuyordum ama boşuna. Gözümden akan pişmanlık göz yaşları ile doğruldum. Saat tahminen altı olmalıydı. Havada turuncu rengi hakimken yavaşça ayağa kalktım ve dışarıya çıktım. Kılıç, beni görür görmez hızla yanıma geldi. 

          

"İyi misin?" Karnımdaki elim onu korkutmuş olmalı. Ona hiç bir cevap vermeden bir tane korumanın yanına gittim. 

"Beni eczaneye götürür müsün?" Adam kafasını salladı ve bir arabaya doğru ilerledi. Resmen her korumanın arabası vardı. Kılıç, arkamdan sorular sorarken, onu dinlemediğimi anlamış olacak ki sustu. Arabaya bindim ve çalışmasını bekledim. Araba çalıştığında son gördüğüm ise oydu. 

Onun gözleri. 

Ona demek yerine, korumadan istediğim ve onu kaç saattir umursamadığım için pişmanlık ve kırgınlıkla bakan gözleri. 

*** 

"İyi günler." Kadın başını sallayıp gülümsediğinde ben eczaneden çoktan çıkmıştım. Beni, arabada bekleyen, isminin Arda olduğunu öğrendiğim adama doğru ilerledim. Arabaya bindim ve "Gidebiliriz." Dedim. 

Eve tekrardan gittiğimizde Kılıç'ın sorularını yanıtsız bırakarak ağlamaktan zor açık tuttuğum gözlerimi banyonun ışığına alıştırmaya çalıştım. 

Korku içimi kemiriyordu. Çok korkuyordum. Ondan kaçmaya çalıştım. Yıllarca yanında olmadım. Kaçtım ondan. Ama kalbi bir şekilde buldu kalbimi. Ne kadar kaçarsam o da beni o kadar yakaladı. Bir şekilde birbirimizin olduk. Biz birbirimizindik. Ama ayrılmayı denedik. Fakat sadece denedik. Şimdi ise bu başlı başına yanlış olan hatta hiç olmaması gereken bir ilişkinin doğuracağı sonucun olmamasını diliyordum. 

Testi paketten çıkardım. Ellerim titrerken zorlukla, kapıyı kilitledim. Ve korkuyla testi yaptım.

Dakikalardır elimde tutuyorum. Cesaret edemiyorum. Çeviremiyorum. Bakamıyorum. Eğer bakarsam her şeyin mahvolacağını düşünüyorum. Ama olsun diyorum bir yandan da. Zaten her şey mahvolmuş, yıllardır mahvolmuş bir haldeyiz kimse görmemiş şimdi olsam ne olur? 

En sonunda gözlerimi sıkıca yumdum. Bir kaç derin nefesten sonra ters tuttuğum testi düzelttim ve gözlerimi açtım. 

Çift çizgi. 

Mahvolan her şeyin bitişi. 

"Hayır." Dizlerim, ellerim, sesim. Pişmanlık ve korkuyla titriyordum. 

Kardeşim. Üvey de olsa kardeşim. Annelerimiz aynı. Kardeşimi sevdim, aşık oldum, ondan kaçtım, ona geri döndüm, onu sevmek istemedim, sevsem de ikimiz içinde gitmek istedim ama dayanamadım ve kendimi yine ona teslim ettim. Şu an da teslim olmanın pişmanlığı içindeyim. 

Elimdeki testi bir yere fırlatıp yere çöktüğümde, olan her şey için haykırarak ağlamaya başladım. Bitirmek istediğim şeyi, asla bitmesi imkan olmayan bir şey haline getirmiştim. 

"Armin! Aç şu kapıyı!" Kaç dakikadır burada bağırarak ağlayıp evrene itiraz etmiştim bilmiyorum ama Kılıç'ı bile duyamayacak kadar kendimden geçmiştim. Kapıyı yumruklayan Kılıç'a bunu deyip demeyeceğimi bilmiyordum. 

Demeyip aldıraydım. Hayır. Onun da bir suçu yoktu ki. O masum bir candı. O canı alamazdım. Kardeş olduğumuzu değil de bunu diyebilirdim. Ama dersem beni hiç bırakmazdı. Fakat bunu saklamam da iyi olmazdı. Çünkü ben bu cana kıyamazdım ve kaçıp buralardan gitsem bu küçük şeyle ne yapacaktım? 

Diyecektim. Ama sadece bir bebeği olduğunu. O bebeğinin kardeşinden olduğunu değil.  

Ayağa kalktım ve titremeye devam eden ellerimle kapıyı açtım. Kılıç, ağlayan ve titreyen halimi görünce hızla beni kendisine çekti. Kollarımdan tuttu ve beni dikkatle inceledi.

"Kılıç." Fısıldayarak ona daha da yaklaştım. O an bütün olanları boş verip sıkıca sarıldım ona.  Elleri ile saçlarımı düzeltirken bir öpücük bıraktı. Nasıl söyleyecektim?

KIRIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin