bölüm yedi, şem-ü pervane

136 29 7
                                    

Yoon Jeonghan hayatının belki de en verimli dönemlerini yaşadığını fark ettiğinde bunun sona ereceğinden korktu. Ömrü hayatı boyunca olması gereken sosyalliği yeni kazanmanın farkına vardığı bu hayatın bir anda hayal olup eski kapalı hayatına dönmekten korktu.

Bu sosyal hayat kendisi için o kadar can alıcı bir noktaya gelmişti ki artırabilmek için terapi toplantılarına katılmaya karar verdi. Buna başta karşı çıkan annesini ikna etmek zaman alsa da nihayetinde Jeonghan o gün kliniğin önüne geldiğinde korkmuyordu. Sosyalleşmek onu sandığından daha cesur ve neşeli bir insana çevirmişti.

Sanki hep olan karakteri yeni yeni ortaya çıkıyor gibiydi.

Toplantı için geldiği kliniğin önünde durduklarında kardeşi ona baktı. Terapilere aileden kimse katılamayacağı için sadece getir götür ile görevlendirilen Chan kardeşi adına mutlu bir şekilde onu en çok destekleyen olmuştu.

"Seni burada beklememi ister misin?"

Jeonghan arabadan inerken kardeşine güven verici bir şekilde baktı.

"Gerek yok, bir saat sonra çıkacağım. O zaman gelirsin."

Kardeşi belki de onun tek başına bir şeyler yapabileceğine en çok inanan kişi olarak onun adına endişelenmedi veya ısrar etmedi.

"Her şeyin yanında mı?"

Jeonghan zorla yanına aldırılan çantasına baktı. İçinde sakinleştiricisinden tut nöbet geçirirse herkesin okuyabileceği bir kılavuz bile vardı. Hâlbuki Jeonghan tüm toplantıda klinikte olacaktı. Alanında uzman insanlar tarafından etrafı çevrilmiş bir şekilde hem de.

"Buna gerçekten gerek var mıydı?"

Chan da durumun absürtlüğünü biliyormuş gibi omuz silkti.

"Annemin içi rahat eder en azından."

Jeonghan dudak büzerek çantasıyla kardeşiyle vedalaştı. Klinikten içeri girdiği andan itibaren ona yol gösteren danışmanlar ile toplantı salonuna girdi. Küçük bir kalabalık daire yapılmış sandalyelerde karşılıklı oturuyordu. Birinde de kendi doktoru vardı. Kim Mingyu gülümseyerek ona baktı.

"Arkadaşlar, aramıza yeni katılan Jeonghan. Lütfen boş bir yere geç."

Jeonghan ona baktıkları için gerilse de doktorunki de on yedi sandalyeden bazıları boş ve bazıları doluydu. Kendisine en sakin gözüken yere oturduğunda bir süre kafasını kaldırmaya utandı.

"Birkaç kişi eksiğimiz var, onlar da gelsin başlayalım."

Bu bekleme arasında sakinleşebilmek için çantasından kitabını çıkarıp dizleri üzerine koydu. Ancak bu heyecanının çok canını sıkacağını fark ettiğinde çantasını sandalyesinde bırakıp lavaboya gitmek için izin istedi.

Ayna karşısında birkaç defa iyi olacağını her şeye heyecanlanmasına gerek olmadığını ve paniğini sakin tutarsa hayal görmeyeceğini kendine hatırlattı. Sağ başparmağı ile sol eline masaj yaparak şu an gördüğü her şeyin gerçek olduğunu tekrarladı.

İşe yaradığını ve sakinleştiğini hissettiği o anda yüzüne sakin bir gülümseme yerleştirdi. Bir şey olsa bile doktoru buradaydı. Ne yapması gerektiğini gayet iyi biliyordu. Sıkıntı olmayacaktı. Bunu düşünerek toplantı salonuna dönmeye hazırlandı.

Geniş kapının önüne geldiğinde yüzünde tuttuğu gülümseme ile kapıyı açıp içeri girdi. Kendisine dönen gözleri düşünmemeye çalışarak iki adım atmıştı ki tanıdık iki yüz gördü. Aklının ucundan dahi geçmeyecek iki isim Seungcheol ve Joshua ile göz göze geldiğinde yüzündeki gülümseme soldu.

hayallerim düşer avuçlarına | jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin