1.0

722 40 4
                                    

Pazartesi/13.30

Melik'in kendini nasıl bir anda öğrenci kurulunda bulduğu hakkında bir fikri yoktu. Dersleri iyiydi ama en iyisi değildi. Okulun işine gelecek birilerini de tanımıyordu. Nasıl olduğunu bilmiyordu ama dekan onu geçtiğimiz günlerde odasına çağırmış ve öğrenci kurulunda bulunması gerektiğini söylemişti. O da kabul etmişti çünkü CV'si için iyi olabilirdi.

Bunun dışında öğrenci kurulunun bomboş bir mesele olduğunu düşünüyordu. Öğrencilerin sorunlarını idareye iletmek gibi bir görevi vardı bu kurulun ve Melik hiç bu görevin yerine getirildiğini görmemişti. Şimdi kendisi de bu kutsal görevi yerine getirmeyi düşünmüyordu. Burada bir süre oturacak, belki birkaç konu hakkında göstermelik olarak fikrini söyleyecek ve ayrılacaktı.

Kapıdan Mehmet Çağatay'ın girdiğini gördüğünde bunu daha önceden düşünemediği için kendine kızdı. Elbette o da buradaydı. Böyle bir kurula sadece o yakışırdı. Kim bilir buraya girmek için kimleri araya sokmuş, kimler dekanı bunun için aramıştı. Onun burada olduğunu tahmin edebilseydi Melik büyük ihtimalle bu teklifi kabul etmezdi.

Birkaç gündür Melik, onunla yüz yüze gelmemeye çalışıyordu. Mesajlarda belli etmemek için uğraşsa da kim olduğunun ortaya çıkması onu oldukça utandırmıştı. Mehmet Çağatay büyük ihtimalle korktuğunu falan düşünüyordu ama Melik'in hisleri korkmaktan çok mahcup olmaktı. Tanımadığın birine özelden yazıp küfür etmek onu mahcup edecek bir durumdu. İlk mesajı atmadan önce onun kim olduğunu bulabileceğini düşünmemişti.

Şimdi ise bu adam geçip karşısına oturmuştu.

Mehmet Çağatay onun yüzünü gördüğünde hafifçe gülümseyip "Merhaba." dedi. Normal hayattaki ciddiliği mesajlarda biraz düşüyordu aslında.

"Merhaba." dedi Melik onun gibi.

"Sen de mi öğrenci kurulundasın?"

"Evet ama beklemediğim bir şeydi. Çünkü benim senin gibi tanı..."

Mehmet Çağatay ona alaycı bir ifadeyle bakıp göz devirdiğinde sustu. Melik'in gülesi gelmişti çünkü göz devirmesini görmeyi beklemiyordu. İstemsizce ufak bir kıkırdama çıktı ağzından. Mehmet Çağatay dudaklarını hafifçe büzüp kaşlarını çattı.

"Neden güldün?"

"Göz devirmen komik geldi." Yüzünde hala ufak bir tebessüm vardı Melik'in.

Mehmet Çağatay başını iki yana salladı. "İflah olmazsın."

Şimdi kaş çatma sırası Melik'teydi. Dirseklerini masaya yaslayıp ellerini çenesinin altında birleştirdi. Tam bunun ne demek olduğunu soracaktı. Ama o sırada toplantı yapacakları salona birkaç kişi daha girip onların yalnızlıklarını bozduğunda konuşmaya devam etmekten vazgeçti.  

Hint Kumaşı |bxb|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin