"hyunjiiiin! hyunjin!" gözümün önüne gelen tzuyu'nun yüzü yavaşça silindiğinde ve yerini jisung'ın meymenetsiz suratı aldığında kaşlarımı çatarak hızla olduğum yerde doğrulmuştum. jisung suratıma bön bön bakarken 'ne var lan?' şeklinde başımı sallayıp yataktan kalktım. dün gece çocuklarla gereğinden fazla içmiştik, hepsini toplayarak en yakın ev olan benimkine sürüklemişti jisung ise. ahmak çocuk, içerse içindeki gayin ortaya çıkmasından korktuğundan olsa gerek, bize kıyasla hiç içmemiş bile sayılabilirdi. bu küçük çaplı partimiz, artık cidden baba evinden çıkıp kendi ailesini kuracak olan bana özeldi tabii ki. ne bekliyorsunuz jisung'ın boklu götüne mi parti verelim??"lan ne oldu? daldın gittin." jisung şaşkın şaşkın bana bakarken yapmacık bir şekilde gülümsemiş ve yastığımı kafasına geçirmiştim.
"amına koyduğumun jisung'ı niye uyandırıyosun lan? çabuk cevap ver, sikerim." kahkahalarla gülerken yüzüne bastırdığım yastıktan kurtuldu ve kendini yatağıma attı.
"ne yaptım sanki be? senin evin! kalk kahvaltı hazırla!" dediğinde sinirle gülmüş ve üzerine atlamıştım.
"öyle mi oluyormuş? ahmak." yine gülerken birden sakinleşip elimi tutmuş ve beni durdurmuştu.
"hyunjin, dün ayık olup söylediklerini hatırlayan bir ben varım. dikkat et yani, kolla götü." jisung'a ciddi olup olmadığını anlamak adına bir bakış atmış sonrasında ise kaşlarımı çatmıştım. neyden bahsettiğimi anlamıyormuş gibi omuzlarını silkmiş ve gülümsemişti. bu kaşar kesinlikle bir şeyler biliyordu.
"ne var lan? lan söylesene! ne demişim amına koyim? söyle!" bu sefer jisung'ı boğarken o dayanamamış olacak ki onu sarsan kollarıma tutunmuş ve ellerimi boynundan uzaklaştırmaya çalışmıştı.
"tam dur söylicem!" dediğinde durmuş ve boynunu tutan ellerimin sıkışını azaltmıştım.
"söyle!" büyük bir ciddiyetle dediğimde parmaklarıyla ona yaklaşmam için bir işaret yapmıştı. kafamı ona doğru götürdüğümde cidden bir şeyler söyleyeceğini sanmıştım. ta ki o kulağıma doğru çığlık atıp uyuyan diğer herkesi uyandırana dek... elim refleks olarak kulağıma çıktığında sesli sayılmayacak derecede kısık bir şekilde jisung'a sövmeye başlamıştım. vücudumu jisung'ın yanına attım ve gözlerimi sıkıca kapadım. minho birden odama daldığında bakışları önce yatakta can çekişen beni ve sonraysa yanımda gururla duran jisung'ı bulmuştu. gözlerini devirerek alnını ovmaya başladı.
"ben de başınıza bir şey geldi sandım. meğerse sadece sorumsuzca eğleniyormuşsunuz." dedi kınar bir tavırda. sağır olma tehlikem geçtiğinde ayaklanmış ve minho'nun arkasına kaçan jisung'a doğru atılmıştım.
"ne diyorsun minho ya? bu çocuğun yaptığını düşman düşmana yapmaz!" minho'nun arkasından bana dil çıkardığında sinirle tekrar atılmış ama minho tarafından durdurulmuştum. jisung'a göz devirip komodinin üzerindeki gözlüğümü ve saç tokamı aldım. bu orospu çocukları yüzünden iyice zıvanadan çıkacaktım belli ki. banyoya gitmiş ve işlerimi hallettikten sonra minho'yu da kendimle mutfağa çekerek kahvaltı hazırlamaya başlamıştım. ahmak jisung ve birkaç eski arkadaşım oturma odasına hayvan gibi göt devirip playstation oynuyordu. minho'yla söylene söylene kahvaltıyı hazırladık ve diğer üçünü çağırıp masaya geçtik. çok değil, birkaç dakika sonra konu ben ve tzuyu'nun evliliğine kaymıştı.
"eee hyunjin, düğün ne zaman?" changbin ağzı doluyken konuştuğunda önümdeki tabakla oynamayı bırakıp ona doğru dönmüştüm.
"bilmem, belirli bir tarih yok. yalnızca..." dediğimde jisung beni susturup heyecanla sandalyesinde doğrulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lanet terzi ::hyunin
Fanfictionhyunjin evlilik arifesinde gencecik bir oğlandı. ama uzun süredir kendi gibi hissetmiyordu, o kendine bile açıklamakta zorlandığı bir şeyi fark etmişti. hyunjin şuan karşısında duran gence ne diye bu gözle bakıyordu ki?! top:hyunjin bottom:jeongin ...