8♥

120 34 3
                                    

Ediz gözlerini kısmış, bir bana bir Yağız'a bakarken kendimi yanlış bir şey yapıyormuşum gibi hissettim.

"Yağız?" dedi soru sorarcasına Ediz tek kaşını kaldırıp. Elini tokalaşmak için uzatmış ve bendeki gözlerini Yağız'a dikmişti.

"Ne güzel bir tesadüf? " Aralarında geçen konuşmanın samimiyetsizliğini kilometrelerce öteden dahi anlayabilirdiniz.

Yağız belimdeki elini sıkılaştırıp konuşmasına devam etti.Ediz'in bakışlarının belime odaklanmasıyla hafifçe yerimde kıpırdandım. Yavaş bir hareketle belimdeki elden kurtulunca Ediz'in gözleri beni bulmuştu. Burada ne halt dönüyordu Allah aşkına?! Yağız'ı gram takmayan Ediz. Ediz'e alayla bakan Yağız.

"Derse yetişemeyeceğiz." dedim sadece Yağız'ın duyabileceği bir ses tonuyla. Bu atmosferden bir an önce kurtulmak istiyordum. Zaten Ediz'den kaçmamış mıydım? İstenmeyen ot burnunun ucunda biter misali ne zaman onu görmek istemesem karşıma çıkıyordu.

"Görüşmek üzere, Ediz" dedi Yağız Ediz'in ismini vurgulayarak. Ben onları geride bırakıp ilerlemeye başlamıştım. Aralarında her ne varsa, bunun yarattığı gerilime şahit olmak istemiyordum. Yağız'da bana yetişince az önceki alay dolu ifadesinin gittiğini gördüm. Bu durumda son lafı Ediz koymuştu ha?

"Bir sorun mu var?" İçimdeki meraklı çocuk hiç susmuyordu. Aslına bakarsanız neden merak ettiğimi de bilmiyordum. İşin içinde Ediz olduğu için miydi?

"Eski bir dost işte, " dedi yarım bir gülüşle. Dosttan çok bir düşman gibi görünüyorlardı. Kurcalamamaya karar verdim nasıl olsa çıkardı kokusu.

Sessiz geçen yürüyüş sonrası nihayet okula vardığımızda kendimizi hızla sınıfa attık. Nefes nefese bir sıraya yerleştiğimizde, oturmamızla eş zamanlı hocanın sınıftan içeri girmesi ile birbirimize rahat bir gülüş verdik. Derslerini kaçırmayan inek öğrencilerden değildim sadece dönem sonu yapmayı düşündüğüm kaçamaklara altyapı hazırlamaya çalışıyordum.

Çabucak geçen zaman sonunda ders bitince hayallere daldığım ders kitabımdan gözlerimi çektim ve ayaklanan Yağız'a baktım.

" Benimle içilen bol köpüklü bir kahve, Psikoloji Tarihi dersinde çıkan tüm öğrencilerin uyku problemine deva oluyormuş diye duydum." dedi profesör edasıyla.

"Güzel fikir" dedim ben de çantamı koluma geçirip ayaklanırken. Yüzündeki gülümseme genişlerken devam ettim.

"Evde ayaklarımı koltuğa uzatıp, kahve içmek bana çok iyi gelecek."

Gülümsemesi solarken "Kastettiğim şey bu değildi," dedi. "Benimle olan kısmıydı burada önemli olan." Yüzüne kondurduğu tatlı ifade, bunu daha çok sarkıttığı dudakları yapıyordu, ikna olmam için çok iyi bir silahtı. Dilimin ucuna kadar gelen Tamam cevabını yuttum ve "Üzgünüm, çok yorucu bir gün oldu, kafamı dinlemek istiyorum" dedim.

Pes etmişcesine omuzlarını düşürdü ve soluk bir "Tamam" çıktı ağzından. "Belki başka bir Psikoloji Tarihi dersi sonrası" dedim ve çıkışa doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan "Numaranı almadım" diye bağırdı ama hiç geri dönemezdim ya da durup onu bekleyemezdim. Daha yeni tanıştığım biriyle yeterince samimi olmamış mıydım zaten?

Elimdeki anahtar kümesinde kulak tırmalayıcı sesler eşliğinde doğru anahtarı bulmaya çalışırken, zile basmadığım için kendime kızdım. Ama artık bu işe girişmiştim ve inatçı kişiliğim gece yarısı olsa bile doğru anahtarı bulmadan pes etmeyecekti.

Hep Seni Bekledim #Wattys2015Where stories live. Discover now