Aras eve girmişti. Pınar'ın Anılla beraber olduğumuzu öğrenmesi beni korkutmuyordu ama bütün üst loca onun Anıla takıntılığı olduğunu biliyordu. Aras da bu yüzden uyarmıştı muhtemelen.
"Piraye, Cenk tam olarak naptı sana?" Duru'nun sorusuyla beraber affaladım.
"Beni..."
Yutkundum.
"Beni öptü."
Duru ve Çiçek,
"NE?!" diyerek şoka girdiler. Aras ağzını büktü Cenk'ten nefret edermişçesine.
"Eee? Sen, sen Anılla sevgili miydin peki? O öptüğünde?" Daha demin bana bağıran Çiçek bi an o anları unutmuş gibi konuşuyordu. Sanırım suçlu olduğunu o da anlamıştı.
"Hayır... ama ondan ne kadar nefret ettiğimi sizde biliyorsunuz. Ben istemeden oldu her şey. Anıl da bizi o anda gördü ama yanlış anladı. Ben sadece o gece Efe'ye anlattım olanları sonrasında Mercana yani Anıl'ın yanına getirdi beni."
"Haa şimdi anladım o yüzden buraya erken döndünüz."
Kafa salladım.
"Bundan bir gün sonrada Anıl bıçaklandı sanırım? Öyle değil mi?" Aras'ın sorusuna karşı kaşlarımı çattım.
"Sen nerden biliyorsun?"
"Kamptan döndükten sonra üst locadan aldım haberi."
Kapı çaldı. Kapının deliğinden baktım bu tekrar Cenk olabilirdi. Çünkü o kadar dengesiz ki ne yapacağı belli olmazdı.
"Kimmiş?" dedi Çiçek korkuyla.
"Bizimkiler."
Kapıyı açar açmaz Anıl'a sarıldım. Tam sarılmışken Mete'nin pis bakışlarını görünce ellerimi hemen geri çektim. Efe de yanında sırıtıyordu. Başını sarmışlardı.
"İyi misiniz?"
"Efe'nin başını sardılar ama korkulcak bir şey yok. Metede de ufak sıyrıklar vardı pansuman yapıldı o kadar."
İçeri girdiler. Duru hemen Efe'yi öyle görünce yanına koştu panikle. Duru olayının hâlâ şokundaydım ve bu konuyu iyice konuşmamız gerekiyordu.
"Efe! Bir şey var mıymış başında?! Yok değil mi?!"
Efe yanağından makas aldı.
"Demek çok seviliyorum. Bir şey yok Duru'm korkma."
Efe hiçbir şekilde anlayamıyordu.
Çiçek'te hemen Mete'ye sarıldı.
"Bi daha böyle bi kavga istemiyorum Mete. Çok korktum."
"Ben çok istiyorum zaten hayatım."
Çiçek göz devirdi.
"Ama Mete Cenk'i iyi dövdük he."
"Evet Efe kafana taş yedikten sonra daha göremedim seni?"
"E Metelikam sen vardın ya dövmeme gerek yok ki. Sen dövdüysen ben dövdüm sayılır."
Mete bıkkınla göz devirdi.
Anıl Aras'a doğru bakıp duraksadı.
"Teşekkür ederiz sanada."
Aras hafifçe sırıttı.
"Ne demek."
Aralarındaki soğukluğu anlayabiliyordum. Aras ayaklandı.
"Ben artık kalkayım."
"E otursaydın." dedi Mete.
"Teşekkürler, belki daha sonra."
Kapıya kadar Mete yolcu etti. Ve artık biz bize kalmıştık.
İlk kez Anılla benim sevgili olduğumuzu öğrenen Mete'yle burun burunaydık. Anıl şu an misafir çocuğu gibiydi fark ettirmese de. Mete alttan alttan bakıyordu Anıla sürekli. Belki de hastaneye giderken Anıl'a karşı yumuşamıştır diye iç geçirdim.
"Ee bi şey içer misiniz?" dedi Duru. Ben 'hayır' dercesine kafa salladım.
"Çay yap bence." dedi Mete.
"Okeyseniz çay yapıyorum. Anıl?"
"Bana uyar."Mete Çiçekle konuşuyordu, Efe de telefonda oyun oynuyordu.
"Pınar biliyormuş."
Anıl affalayarak bana doğru döndü. Kaşlarını çattı anlam veremeyerek.
"Neyi?"
"Bizi."
"Hassiktir ya." dedi kısık bi sesle. Sinirle saçını düzeltti.
"Noluyor Anıl?"
"Sen mümkün olduğunca benim yanımdan ayrılma tamam mı? Dışarı çıkarken beni ara. Ya da çocuklarla çık, tek başına çıkma."
Kaşlarımı çattım.
"Ne alakası var Anıl? Niye herkes Pınar'dan bu kadar korkuyor?"
Mete öksürdü ve konu dağıldı, oraya doğru döndük.
Efe de kafasını oyundan kaldırdı.
"Dedemin haplarını getirim. Öksürüğü tuttu."
"Hayır Efe. Gıcığım tuttu." dedi bize doğru bakarak.
Göz devirdim.
"Gel Anıl, bahçeye çıkalım." dedim Mete'nin gözünün içine bakarak.
Ve bahçeye çıktık. Kavgadan sonra masalar dağılmıştı ama hava çok güzeldi.
"Hastanede biraz olsun yumuşar sanmıştım." Moralim gittikçe bozuluyordu. Mete'yle kaç günlerdir konuşmuyorduk. Üstüne üstlük böyle davranınca daha da kötü oluyordum.
Anıl masaya yaslandı ve kollarını bağdaştırdı. Eğik olan başımı çenemden hafifçe tutarak kaldırdı.
"Bak bakim bana."
Gülümsedi ve yanağımı okşadı.
"Bizi kabullenicek çünkü kabullenmek zorunda. Bu yüzden üzülmek yok anlaştık mı?"
Burukça kafa salladım ve sarıldım. Gözlerimi yumdum. O da başımdan öptü. İçimi derin bir huzur kaplamıştı.
Tekrar kollarından ayrıldım.
"Aman şimdi Mete görm-"
"Gördü bile."
Ve Mete'nin sesiyle irkildim.
"Enişteyle konuşma vakti geldi."
Şaşırarak,
"Enişte mi?"
"Değil mi?" dedi ve gülümsedim.
Mete Anıl'a doğru döndü.
"Bak, Piraye ve içerdekiler benim ailem. Annem, babam kimsem yokken onlar bana kapılarını açtılar. Ben ne olursa olsun onları korumak için söz verdim kendime."
Yutkundu ve devam etti.
"Ne Piraye'nin ne Duru'nun hiç erkek arkadaşı olmadı şimdiye kadar. Yani bazen kulağıma bi şey geliyordu ama..."
Mete bi an bana doğru döndü ve ikisinden de utanmıştım.
"...ama böylesine sevdiği olmamıştı."
Anıl sırıtarak bana baktı. Ben de öyle.
"Bu yüzden sana güvenebilmem için bana söz vermen gerekiyor. Piraye'yi üzmeyeceksin."
Anıl bana tekrar baktı.
"Üzmem, üzemem de zaten."
"Heh o zaman izni veriyorum. Ki vermesem de siz belli ki devamdı? Piraye Hanım benle konuşmuyordu."
"İşte ilk başta gelip bunları deseydin böyle olmıcaktı biliyorsun değil mi?" dedi Anıl.
Mete güldü.
"Bana söylemediğiniz için bir nevi cezaydı diyelim."
Gözlerim mutluluktan dolmuştu. Mete beni öyle görünce,
"Gel buraya." deyip sarıldı.
"Sen de inatsındır çocuğu darlama Piraye. Ve bi yere giderken çabuk giyin, her gün seni bekleyemez kapıda bir Mete olmak için yıllarını vermesi lazım."
Güldük.
Ve Anıl'ın telefonu çaldı.
"Babam." deyip biraz ötemize doğru geçti.Anıl'dan
"Efendim baba?"
"Anıl, bıçaklandığın anın kamera kayıtlarına ulaştım."
"Gerçekten mi?! Kimmiş?!"
"İnanmayacaksın ama sadece o anın kayıtları silinmiş."
"Ne?! Yapan kişi güvenlik sistemiyle mi oynamış yani?"
"Öyle görünüyor, şimdilik sakın kimseye anlatma arkadaşların da dahil çünkü eve geldiğinde bu konu hakkında konuşucaz."
"Tamam."
"Ne zamana gelirsin?"
"Gelirim birazdan."
"Tamam, bekliyorum." dedi ve kapadı.
Ve Piraye'lerin yanına doğru tekrar gittim. Aklım babamın söylediklerinde takılı kalmıştı ama kimseye şu anlık söylememem gerekiyordu.
Diğerleri de bahçeye çıkmıştı. Efe hemen kolunu bana attı.
"Enişte! Kızı kapmışsın." Güldüm.
Piraye de tam karşımda sürekli sırıtıyordu. O böyle mutlu olunca benimde içim rahatlamıştı.
"Bugünün anısına bence yemeğe gidelim." dedi Çiçek.
Ve Piraye yanıma geldi başını omzuma koydu.
"Dikkat Mete alarmı!" dedi Efe.
"Herhalde hâlâ kızmıyorsundur Meteciğim."
"Yok Pirayeciğim ama çokta kaşınmayın."
Güldük.
Efeler kendi aralarında konuşurken Piraye bana doğru döndü.
"Gider miyiz bi yere sevgilim?"
"Giderdik güzelim de... Şey.."
"Ne?"
"Benim bugün babamla bi işim var. Bu yüzden gelemem. Hatta şimdi çıkıcaktım."
Piraye ağzını büktü.
"Bak bak bak böyle tatlılıklar yaparak beni kandırmaya çalışıyorsun öyle mi? Yemezler Piraye Hanım."
"Küstüm."
"O zaman söz veriyorum sonra ben sizi götürücem. Anlaştık mı? Şimdi gitmem gerek."
Piraye burukça sırıttı.
"Tamam peki."
Tuttuğum elini öptüm.
"Hop hop! İzin de bi yere kadar." Mete'nin sesiyle afalladık.
"Tanıştırayım yobazın tanımı Mete Soykan."
"Efe!"
"Ne var Anıl da tanısın. Gerçi alnında bi yobaz yazmadığı kalmış Metülişka."
"Bu cıvık cıvık isimleri söylemeyi de bırak artık! En sonunda başının diğer tarafına ben de vurucam bu sefer hepten kafayı yiceksin!"
Ağzını fermuar yaparcasına kapadı Efe.
"Çocuklar ben gidiyorum. Yemek işini sonra yaparız olur mu?"
"Tamam tamam. Sen işine bak Anılcığım. Görüşürüz." dedi Çiçek gülümsedim.
"Ararım." dedim Piraye'ye bakarak.
Gülümsedi.
"Tamam."***
Ve eve varmıştım. Babam bahçedeydi ve oraya doğru geçtim.
"Baba."
Kafasını kaldırdı.
"Anıl."
"Konu hakkında konuşucaktık?"
"Evet, geç otur."
Sandalyeyi çektim ve oturdum.
"Anıl bak, bunu sana yapan her kimse Mercan'dan biri. Öyle elini kolunu sallayıp buraya girmeyi geçtim güvenlik sistemini bile ayarlaması bu kişinin dışardan olmadığını gösteriyor."
"Evet bunu ben de düşündüm."
"Senin etrafında olan herhangi biri olabilir."
"Baba bunu sana söyledim o gün herkes kamptaydı."
Duraksadım.
"Sadece Piraye ben ve Efe hariç."
"O halde ilk sorgulamaya onlarla başlamak lazım."
Kaşlarımı çattım.
"Onlarla ne alakası var?"
"Anıl, onları daha yeni tanıyorsun. Belki de amaçları farklıdır. Daha önce Mercan da böyle bi olay yaşadık mı?"
Sinirlenerek ayağa kalktım.
"Piraye benim sevgilim. Efe de Piraye'nin en yakın arkadaşı. Ayrıca neden böyle bir şey yapsınlar?"
"Anıl sen de biliyorsun kimseye güven olmuyor. Geçen seneki müvekkilimi hatırla."
"Sakın! Sakın baba! Tekrar iş hayatını gündelik hayatımızla kıyaslama. Yeter."
Babam bi an için sustu.
"Hem... hem Piraye'yi o gün eve ben bıraktım."
"Sonrasında evden çıkamaz mı yani?"
Göz devirdim. İyice sinirleniyordum.
"Kurgularını dosyana yazabilirsin. En azından oğlunu üzmemiş olursun!"
Tam giderken, bahçeye Pınar gelmişti...17. Bölümün Sonu