Yüzleş

70 10 9
                                    

"Onu hala görüyor musun ?" dedi kadın kaşını kaldırırken . "Hn .." küçük oğlan çocuğu yutkunabilmişti sadece . "Cevap ver ." kadının donuklaşan ses tonuyla oğlan iyice ürktü , bu kadından oldu olası korkmuştu ve şimdi koca , ıssız mezarlıkta onunla baş başa kalmak hele de , o arkasında dikilir ve kendisi yere çökmüşken korkusu ikiye katlanıyordu . "G-görüyorum .!" diyebilmişti saf korkuyla titrek çıkan sesiyle , fark etmeden elleriyle yeri bile sıkmaya başlamıştı , yumuşak toprak parmaklarının arasından kayarken sadece burada olmamayı diledi . "Göster ." Oğlan duyduğu cevapla gözlerini yere dikti , dudakları aralandı , onu , onu gösteremezdi , onu öldürmüştü çünkü . Küçük kız kardeşini , bir gece yarısı , öldürmüştü . Kullandığı bıçağı onunla sürekli konuşan birinden çalmıştı.

Bıçak küçük kızın narin bedenine , karnına saplanınca ilk başta ufak bir çığlık duyulmuştu , panik yapmış eli ile kızın ağzını kapamıştı , kız dakikalarca çırpınmış , en sonunda ise şuan oğlanın kabuslarına giren , o feri sönmüş gözlerini oğlanın gözlerine dikmiş ve minik kalbi atmayı bırakmıştı . En sonunda elini onun ağzından çektiğinde kendi ağzını iki eliyle kapamıştı . anlık şehvet ve kin duygularının getirdiği bu kıskanılası zevklerin sonu hep böyle biterdi , zevki bir kez tattıktan sonra bela peşini bırakmazdı . Güney Kıbrıs , zevki tatmıştı , o yüzden bela peşine takılmıştı .. Türkiye Cumhuriyeti . Komik bir gerçek vardı ki , Türkiye de zamanında babasını aynı zevkle öldürmüş , sonrasında ise bir kez kanı dökülen bir ceylanın peşini avcılarının bırakmadığı gibi , bela da onu bırakmamıştı . Pişman da olmuştu , bundan övgüyle de bahsetmişti , hatta babasını özlemişti -ki bu anlarda kendi yansımasına yumruk atar ve onu özlemediğini haykırırdı- bazı zamanlar . Ama ne olursa olsun , bela , onu bırakmamıştı . Sıra Güney Kıbrıs'taydı şimdi . 

"Bana , kızımı göster . Onu gösteremiyorsan , nasıl gördüğünü anlat . Ne yaparsan yap , bana onun varlığını kanıtlayacak bir delil göster , yaşamın için , varlığın için yap bunu . Aksi takdirde , sonun iyi bitmeyecek , pis sıçan ." Oğlan titrerken yeri iyice sıktı yine , artık tırnakları avuç içlerini parçalıyordu . "B-ben .." "Sen ?" kadın oğlanın istediğinin aksine cevabını geciktirmeden veriyor , ona düşünme vakti tanımıyordu . Belinde bir ayakkabının burnunu hissetti , onu ayağında ki -muhtemelen- botuyla dürtüyordu ki canını yakmaktan da çekinmiyordu . "O .. o yaşıyor ." "Göster öyleyse ."

Çocuk ellerini önünde ki mezarın topraklarına geçirdi , orayı dağıtıyor , gömdüğü avını bulmaya çalışan bir avcı edasıyla , hayvani bir vahşetle orayı kazımak , küçük kardeşinin muhtemelen henüz çürümemiş narin bedenini çıkarmak istiyordu . Yakasında hissettiği elle duraksadı . Havalandı ve mezarın çaprazına fırlatıldı . 

Kadın onu yakasından tutup değersiz bir yığınmışçasına fırlatmıştı bir köşeye . Kadının önünde tek dizini kırarak eğilmesini izledi , sonra eli yakasına yapıştı . Resmen boğazlanıyordu . "Sence .. Sence onun orada olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun ha ?! Onu oraya gömen kim sanıyorsun !? Haha ! Ne kadar komik değil mi ? Benim değerli yavrumu acımasızca öldür , karşılıksız kalacağını düşün , komik değil mi !? Güzel şaka iğrenç sıçan ! Ama ne var biliyor musun , eğer onu hayata döndüremiyorsam , senin içinde yaşatırım ." kadın son cümlesinde alayla gülümsemiş , alnına işaret parmağını bastırarak konuşmaya devam etmişti "Onun değerlerine sende sahipsin , onun topraklarına sende sahipsin , öyle değil mi ? Bu , bu onu yaşatmama yeter ! O senin ve benim zihnimde yaşayacak . Onun varlığını hissedeceksin , hissedemezsen , varlığını kabullenemezsen , kabullenmeni sağlarım , canın yanar sıçan . Kaçacak deliğin yok artık . Ya onu yaşatacaksın , ya onu yaşatacaksın . Yapamazsan , başaramazsan ikimizi de öldürürüm ."  Son cümlesinde delice bir zevkle gülümsemişti  . Oğlan tir tir titrerken konuşmaya mecal buldu sonunda "B-bu nasıl olacak .? Onu .. Onu nasıl hayata döndüreceksin- Y-yani döndüreceğiz !?."  

-----

-----

-----

"Onu görüyorsun değil mi ?" kadın gözü seğirirken önünde ki boşluğa dalmış oğlana sordu . "Kimi ?" "Kıbrıs'ımı ." "Ben buradayım anne ?" kadın zafer kazanmışça gülümsemeye yeltense de bunun yerine önünde ki çocuğa sarılmayı seçmişti . "Döneceğini biliyordum Kıbrıs .." 

Oğlanın zihni durmuş gibiyken geçmişin kirli anıları ve o korkunç , kabuslarına doluşan sesler zihnine dolmaya başladı :

Küçük çocuğun zihni bu anıları kaldıramazken gözlerinden birkaç damla yaş akmaya başladı . Kadın ona sarılmış bir ninni tutturmuşken kadına sıkıca sarılarak ses çıkarmadan ağlamaya başladı . Kadın onu kendi kızının , evladının yerine koymuştu , onu yanında hissedebilmesinin tek yolu buydu . Çocuk ise onu annesi olarak görmeye başlamıştı , hayatta kalabilmesinin tek yolu buydu . 


Uykudan uyanmış

Gülermiş bakarmış

Annesi onu çok öpermiş severmiş

Okula gidermiş yazarmış çizermiş

Babası onu çok öpermiş severmiş

Annesi onu çok

Babası onu çok

Herkesler onu çok severmiş severmiş

Annesinin yavrusu

Kuzusu pamuğu

Annesi ninni söyler

Can kuşu dinlermiş

                                                                   ...



Evet selam he yeni bölüm falan filan bu bölümü seviyorum , yazım stilini değil konusunu seviyorum anlatmakta tıkılıp kaldığımdan anlamayanlar için kısa özet :

Güney Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs kardeş , Güney bir gün onu öldürüyor . Türkiye onun yokluğuna dayanamayıp onu Kuzey Kıbrıs olarak görmeye başlıyor . Bu süreç içinde de Güney de kendini istemeyerek de olsa Kuzey Kıbrıs olarak görmeye başlıyor , yani kişilik bölünmesi yaşıyor . 

Şimdi CH Türk fandomunda ki kitaplarda ki sevecen hep iyi kalpli saf uke Türkiye'ye  yada kaba saba (hala uke) odun taş kafalı alışıksınız , fikrimce Türkiye asla saf veya kaba saba iğrenç birisi değil aksine kıvrak zekaya sahip kurnaz birisi . Çocukça söylemlerinizi kesin ve kendi ülkenizin her zaman en iyisi olmayacağını , kusursuz olmayacağını kabullenin . 

Bu arada ufak bilgilendirme : 

Ana AU'mda ki Kadın Türkiye , sıcakkanlı , sevecen ve neşeli birisi ama sevmediği insanlara gelince yine gülümseyerek onlar hakkında ki pek de arkadaş canlısı olmayan düşüncelerini sıralayarak tavrını ve mesafesini belli eden atılgan ve cesur birisi . 

AU'mda ki Erkek Türkiye , tam bir İstanbul bey efendisi gerekmedikçe konuşmaz , samimi olduğu insanlara karşı gülümser , kurnazdır ve küfür çok sık kullanmaz . 

Ortak yönleri : Her ikisi de psikolojik ve bedensel sıkıntılara sahip + ikisi de Osmanlı'ya karşı belli bir yaştan sonra nefret beslemeye başlıyor . (gelir şimdi tarih bilgisi 0.4 olan ch veledleri başlarlar "Osmanlı ve Türkiyw iyi anlaşıyorr ikisi de ukeewww" demeye , lütfen beni aptal söylemlerinizle rahatsız etmeyin , rica ederim .)

İstek Ship/Kurgu varsa alalım buraya : 

Yeni bir bölümde görüşmek üzere ! 

Bedü kaçar !

Kelime sayısı : 1035


                                                                                       ᓚᘏᗢ 

OneShots-CountryHumansWhere stories live. Discover now