YALNIZLIĞA DOĞRU

5 1 0
                                    

Yürüyordum...Sadece yürüyordum. Yalnızlığa, karanlığa yürüyordum. Elimde buruşmuş, yırtılmış, ıslanmış bir kağıtla gerçeklerle yüzleşmeye gidiyordum. Ama nasıl yüzleşeceğimi hiç bilmiyordum.

Kağıtta yazılan adres baya bir uzak yerde olduğu için ilk olarak evime, daha doğrusu artık eski evime gitmeye karar verdim. Umarım o, son günlerdeki gibi eve hiç uğramamıştır. Evin kapısının önüne geldiğimde  cebimdeki  anahtarımı çıkarırken elime bir şey takıldı. e olduğunu merak edip cebimden çıkardığım da gördüğüm manzarayla yine hüzünlendim. Uğurlu bilekliğimi tekrar cebime koyup anahtarı aldım ve kapıyı açmaya çalıştım.   Ellerim korkudan o kadar çok titriyordu ki ben anahtarı deliğe sokamadan kapı çoktan açılmıştı.  Maalesef oydu. Şaşırmadım değil. Çünkü günlerdir eve gelmeyen bir kişinin şu anda ne işi vardı ki? Ona şu an yeşil zeytinim dememek için kendimi o kadar çok zor tutuyorum ki... Artık ona ne kadar alışmışsam. Kafamın içinde bunlar dolaşırken gözlerim sanki bedenimden bağımsız gibi onu inceliyordu. Ondada bir şey var gibi ama anlayamadım. Saçları fena şekilde karışmış , ya sinirden yada üzüntüden olması gerek yüzü kıpkırmızıydı. Duvara dayanmış eli ise benimkinden de beterdi. Her yerinde yara bere izi vardı. Onu öyle görünce canım o kadar acıdı ki şu an ona yardım etmek istiyordum. Ama yapamazdım. Her isteğimiz gerçek olmadığı gibi buda olmayacaktı. Çünkü o bana kimseden görmediğim en büyük ihaneti etmişti. Saniyelerce birbirimizi inceledikten sonra ilk sözü o, ağlamaklı ve sinirli sesiyle söyledi. ''Parla...'' Oysaki karşısında o ışık saçan ışıl ışıl kız yoktu. Yerine bütün ışığı sömürülmüş hiç enerjisi olmayan ama bir o kadar da intikam almak isteyen bir kız vardı. ''Bir an hiç gelmeyeceksin konuşamayacağız zannettim'' demesiyle bana doğru yaklaşıp sarılması bir oldu. O an donakalmış, hiç bir şey yapamamıştım. Ama yapmalıydım. Azcık gururum varsa onu affetmemeliydim. Bana yaptıkları aklıma yine gelince onu büyük bir öfke patlamasıyla kendimden ittim. Biraz sendeler ve dengesini kaybeder gibi oldu.  Hemen kendini düzeltip dimdik durmaya çalışıyordu ama  o yemyeşil gözleriyle hüzünlü bakışları onu ne kadar yıkılmış olduğunu gösteriyordu. O haline hiç acımamış gibi davranıp içeriye koşar adımlarla girdim. Ben odama doğru ilerlerken arkamdan sert ve hızlı adım sesleri geliyordu. Odama girdiğimde hemen dolabımı açtım ve elime ne geldiyse bavuluma koydum. Tam bavulumu kapatırken büyük, sımsıcak ve yaralı  bir el benim küçük elimi kapladı. ''Bak Parla konuşmamız lazım. Her şeyi yanlış anladın. Orda duydukların doğru de...'' hemen sözünü kestim. ''Ne? Doğru değil mi? Ya sen iyi misin? O duyduğum şeylerin hepsini sen dedin. Bide geçmiş karşıma duydukların hepsi yanlıştı diyor. Sen bu şekilde sadece kendini kandırırsın. Ya... '' Bağırmaktan sesim kısılmış ağlamak için kendimi zor tuttuğum için nefes alamıyordum. Artık akışına bıraktım ve hüngür hüngür ağlayarak konuşmaya devam ettim.'' Ya ben ne kadar salakmışım ya! Senin son günler eve ofise hiç uğramıyor olmandan bir haltlar karıştığını anlamalıydım. Ama sen o kadar başkalarını umursamaz bir insanmışsın ki...'' Devamını getiremeden konuşmaya o devam etti. ''Bak Parla şu an bana e kadar sinirli olduğunu biliyorum ama böyle bağırarak konuşmayla birbirimizi anlayamayız. Yalvarıyorum bir beş dakikada olsa sakince konuşalım.  Ne olur yalvarıyorum.'' dese de hiç oralı olmayıp haklı olduğumu göstermeye devam ettim. ''Olmaz Ayaz olmaz! Artık ben senle konuşmak istemiyorum. Bu yalanlarından da sendende çok yoruldum.'' Ağlamamı azda olsa durdurup bir kaç adım attım ve kapının arkasındaki siyah kol çantasını alıp kendimi odamdan koridora attım. Bu sefer daha yavaş bir şekilde yürüdüğümde gözüm salonda yerdeki siyah bir nesneye takıldı. Bu benim ona aldığım şans bilekliğiydi. Fakat o bilekliği eskisi gibi durmuyordu. Tıpkı bizim gibi parçalara ayrılmış, kırık dökük bir haldeydi. Demek benden bu kadar nefret ediyordu. Ama hala yalanlarına da devam ediyordu. Hemen hırkamın cebindeki anahtarı  arkamda duran Ayaz'ın eline verdim daha sonra onunda bana aldığı uğur böcekli bilekliği yere atıp ayağımdaki botla üzerine basıp kırdım. Ardından yorulmuş bitmiş ve tükenmiş bir sesle ''BİTTİ'' dedim ve tekrar yalnızlığa yürümeye devam ettim. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 08, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

YağmurlarWhere stories live. Discover now