"Eşyalarınızı toplayın ve bavullarınıza yerleştirin!" Dedi. İkiside merkalı ve şaşkın gözlerle Eren Bey'e bakıyorlardı. Eren Bey açıklama yapma gereğinde bulundu ve: "Evet, doğru duydunuz!" Diye ekledi. Nisa şokunu atlamaya çalışıyordu. "Acaba bir rüyada mıyım?" Diye düşündü. Rüyada olup olmadığını anlamak için kendisini cimcikledi. Acıdan dolayı küçük bir ses çıkarınca rüyada olmadığını anladı ve çok sevindi fakat bunu dışına yansıtamıyor sadece içine yansıtabiliyordu çünkü yaşadağı şok sayesinde kilitlenmiş durumdaydı. Eren Bey onların hala bir tepki götermeyip ve suskun kalıp eşyalarını toplarmaya başlayıp bavullarına yerleştirmediklerin görünce artık dayanamadı ve tekrardan konuşmaya başladı: "Taşınıyoruz!?" Dedi. Bunun üzerine Özlem Hanım: "Nasıl yani? Baya bildiğimiz taşınmak gibi mi? Ama biz buraya daha yeni geldik daha alışamadık, ısınamadık bile niye taşınıyoruz ki? Hem orada, yani İstanbul'da nerde kalacağız? Patronu nasıl ikna ettin?" Diye soruları arka arkaya yağdırmaya başlayınca Eren Bey onun lafını kesip susturdu ve: "Sakin!" Diyerek bağırdı.
1 hafta sonra
Nisa en sevmediği ses olan alarm sesini duyunca söylenerek sıcacık yatağından kalktı. Pencereden baktığında eski şehri yani İstanbul'da olduğunu görmek onu çok mutlu etti. Gözlerindeki mutluluğun yanında gizli bir şeyler daha vardı. Hüzün. Evet onun gözlerinde mutluluk dışında birde hüzün vardı. Merve, Batu ve Ayaz içindi o hüzün. Derin düşüncelere dalmış bir şekilde pencereden İstanbul'u seyrediyordu. Daha sonra okula gitmesi gerektiğini hatırladı ve formasını giymek üzere dolaba gitti. Formasını giydikten sonra çantasını aldı ve evden çıktı. O sırada kapıyı kapatması için Özlem Hanım'a seslendi: "Anne kapıı kapatır mısın?" Uykulu gözlerle gelen Özlem Hanım Nisa'nın alnına bir öpücük kondurdu ve "Allah'a emanet ol canım" diyerek kapıyı kapattı. Daha sonra Nisa okula doğru yürümeye başladı. Okula vardığında hoca daha sınıfa gelmemişt ve bu yüzden arkadaşlarıyla sohbet edip vakit geçiriyordu. Daha sonra hoca sınıfa geldi. Kitaplardan ders işleyeceklerdi bu yüzden Nisa kendi dolabına doğru gitti. Dolabına vardığında dolabın kapağını açtı fakat gördüğü şey onun şaşırmasına sebep oldu. Kitaplarının yanında bir kalem vardı. Fosforlu bir kalem. Nisa anlamsızca o kaleme bakıyordu. Daha sonra hocanın Nisa'ya kızmasıyla Nisa kitaplarını ve kalemini alıp sırasına doğru yürüdü. Sırasına geçtiğinde bu kalemin kimin olduğunu, bu kalemi kendi dolabına kimin koyduğunu ve neden koyduğunu düşünüyordu. Daha sonra derse başladılar. Kitaptan bir paragraf okuyorlardı. Çünkü dersleri edebiyattı. Hoca bilgi veren bir sözü işaretlemelerini istedi. Nisa'da sırada duran rastgele bir kalemi eline alıp kapağını açtı. Fosforlu kalemin rengi açık maviydi. Nisa rengin güzelliğine hayran kalmışken kalemin kurumaması için kalemin kapağını kapatmaya karar verdi. Tam kapatacaktı ki kapağın içinde duran bir buruşturulup bir kalemin kapağının içine sığabilecek kadar küçük bir kağıttan top görünce onu kapağın içinden aldı. Tam not kağıdını açacaktı ki kalemin kapağını kapatmayı ihmal etmedi. Kimden geldiğini bilmediği fakat rengine aşık olduğu fosforlu kalemin kapağını kapattıktan sonra kağıdı açmaya başladı. Kağıdı açtığında kağıdın içinde "2" yazıyordu. Ney ikiydi? İki olan şey neydi? Neden üç değilde bir değilde iki? Niye iki? İki ne demek? Gibi bir sürü soru işareti vardı kafasında. Nisa kafasındaki soru işaretlerini yok etmeye çalışırken teneffüs zili çaldı. Belki arkadaşları bunun yapanın kim olduğunu biliyordur diye bir ümitle İrem'in yanına koşturdu. İrem'in yanına geldiğinde kolundan tuttuğu gibi Emir'e doğru koşmaya başladı. Emir ne olduğunu anlamadı ve korkulu gözlerle onlara doğru baktı. Nisa koşarak Emir'e varmak üzereydiki Emir hızlıca arkasına bakmadan geriye doğru üç adım attı ve kendisini yerde buldu. Çünkü arkasındaki sıraya çarpmak onun yere savrulmasına sebep olmuştu. İrem Emir'in yerden kalkması için ona doğru elini uzattı. Emir İrem'in elini tuttu ve ondan destek alarak ayağa kalktı. Emir ayağa kalkınca: "Teşekkürler" dedi. "Ne demek, görevimiz!" Diye karşılık verdi İrem.
"Onu bunu bırakında siz niye benim üzerime beygir gibi koştunuz?" Diye sordu Emir.
Nisa "Alın ve okuyun!" Diyerek elindeki buruşturulmaktan yıpranmış kağıdı onlara doğru uzattı. Daha sonra İrem ile Emir aynı anda kağıdı Nisa'nın elinden almaya çalışınca Emir'in eli İrem'in eline deydi. Ardından Emir elini yavaşça İrem'in elinden çekti. Nisa garip garip onları izliyordu. Daha sonra İrem Nisa'nın elinden aldığı kağıdı açtı ve sesli bir şekilde okumaya başladı:
"İki."
"İki?"
"He iki."
"Ne ikisi?"
"Evet işte bende onu soruyorum yahu, ne ikisi bu?"
"Ya biz nerden bilelim?"
"Ya bilin işte, yoksa bu kağıdı size"
"Tamam devamını anladık."' Diyerek Nisa'nın sözünü kesti İrem.
Nisa "Ya bakın şimdi ben dolabımda bir kalem buldum daha sonra kalemin kapağını açtığımda bu kağıdı buldum. Kim neden bana böyle bir kalem ve not verdi? Ayrıca niye iki? Sizin bir bildiğiniz var mı?" Dedi meraklı bir ses tonuyla.
"Hayır" dedi Emir.
"Bende bilmiyorum niye böyle birşey yaptı ki?" Dedi İrem. Daha sonra teneffüz zili çaldı ve herkes derin bir sessizlikle sıralarına doğru yöneldiler. O sırada İrem'in bağcıkları açıktı ve onun üstüne basıp tam yere düşüyorduki Emir İrem'in elini tutup düşmesini engelledi. Daha sonra İrem teşekkür etti ve elini Emir'in elinden kurtardı. Daha sonra herkes sırasına gitmişti. Hoca sınıfa geldiğinde herkes ayağa kalktı ve hocanın "Oturun!" Komutuyla yerlerine oturdu herkes. Daha sonra hoca konuşmaya başladı: "Sınıfımıza yeni öğrenciler geldi! Buyrun çocuklar içeri girebilirsiniz!" Daha sonra iki erkek ve ikişer de kız öğrenci sınıfa girdi. Hoca tekrardan konuşmaya başladı: "Sırasıyla kendinizi tanıtın hemen hızlıca çünkü derse geçiceğim ve daha sizlere yani sınıfa bir haber vereceğim çabuk hadi!" Daha sonra erkek öğrencilerden siyah saçlı kahverengi gözlü ve uzun boylu zayıf olanı konuşmaya başladı: "Ben Atlas, okula yeni geldim." Dedi ve boş bir sıraya oturdu. Daha sonra hafif sarışın yeşil gözlü orta boylu ve zayıf bir erkek öğrenci konuşmaya başladı: "Merhaba, bende Arda, yeni öğrenciyiz bu kadar." Dedi ve Atlas denilen çocuğun yanına doğru ilerledi ve onun yanına oturdu. Daha sonra geriye kalan iki kız öğrenciden kumral up uzun saçlı ve kahverengi gözlü, zayıf ve orta boylu kız çok hoş görünüyordu. Ve o kız konuşmaya başladı: "Merhaba, bende Damla." Dedi ve boş olan bir yere doğru ilerledi. Daha sonra geriye kalan tek kız olan sarı ve orta uzunlukta saça sahip olan, yaşıtlarına göre çok daha fazla uzun boylu olan, aşıro zayıf ve mavi gözlü kız konuşmaya başladı: "Be-ben Nehir. Bu ok-okulun ye-yeni öğrencisiyim." Dedi kekeleyerek ve boş bir sıraya oturdu. Evet okulumuza ve sınıfımıza yeni gelen dört öğrenci. Atlas, Arda, Damla ve Nehir. Daha sonra hoca konuşmaya başladı: "Evet gençler, işte yeni arkadaşlarınız! Şimdi de gelelim size vereceğim o müthiş habere!" Herkes heyecanlı ve bir o kadar da meraklı gözlerle hocaya bakıyorlardı. Hoca "Reklamlardan sonra" dediğinde herkes homurdanmaya başladı. Homurdanma seslerini duyan kadın hoca ses tonunu alaycı bir ses tonu yaptı ve gıcık bir ses tonuyla bir kahkaha patlattı ve ardından konuşmaya başladı: "Tamam tamam, şaka yaptım relax olun lütfen" dedi. Nisa bu şakayı utanç verici bulmuştu. Yine mırıldanarak birşeyler homurdandı. O sırada Aysel Hoca konuşmaya tekrardan devam etmeye başladı: "Okulumuz bir kamp gezisi düzenliyor, her sınıf aynı kampta fakat birbirlerinden aşırı ve aşırı uzak yerlerde olacaklar, katılım zorunludur, telefon yoluyla ailelerinizin bilgileri vardır. Ayrıca kamp gezisinin adı 'Ateş Başında İki Gece' nasıl beğendiniz mi? Ayrıca çarşamba ve perşembe yani yarın ve ondan sonraki gün kampta kalacağız, akşam çantanıza ihtiyacınız olan şeyleri koyun. Bu geziyi yapmamızın sebebi ise sınavlar. 'Sınavlarla ne alakası var?' Dediğinizi duyar gibiyim. Siz sormadan hemen ben açıklayayım. Biliyorsunuz ki haftaya pazartesiden itibaren sınavlarınız başlıyor. Sizlere motivasyon olması için böyle bir kamp düzenledik fakat..." dedi ve durdu. Tüm sınıf hocanın anlatmasını bekliyordu fakat Aysel Hoca inatla anlatmıyordu. Nisa bu "2" yazısının "Ateş Başında İki Gece" adıyla bir alakasınının olup olmadığını derin düşüncelere dalarak düşünüyordu ki Aysel Hoca'nın sesi Nisa'nın derin düşüncelerden çıkmasına sebep oldu. "Fakat sağlık çalışanı, itfaiye çalışanı gibi bir şeyler yok bu yüzden gerçekten yani cidden çok tehlikeli kendinizi korumanız lazım. Gideceğimiz yerdeki en yakın hastane araba ile 2 saat yürüyerek kim bilir kaç saat sürer. Dediğim gibi siz çok dikkatli olun biz yinede arıyoruz bir sağlık çalışanı. Çok tehlikeli hatta çoku bıraktım sadece tehlikeli olan şeyleri bile yapmaya kalkışmayın çünkü şimdi siz küçük aptallar başınıza bir şey gelir falan Allah korusun, uğraştırmayın bizi!" Diyerek bağırdı ve yani de kızdı. Nisa İrem ve Emir "Ateş Başında İki Gece" olayını hiç fena bulmamışlardı. Ders bittiğinde hep beraber sohbet ediyorlardı. Teneffüsün bittiğini haber veren zil çaldığında Nisa kendi kitaplarını dolaba koymak için kendi kitaplarını sırasının altından aldı ve dolaba doğru yürüdü. Dolabı açtığında bir kalem daha gördü...Sizce nasıldı fikrinizi yorumlarda paylaşıp belirtirseniz çok mutlu olurum... :) <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yırtık Sayfa 2
Mystery / ThrillerLiseli arkadaş grubunda cinayet işlenir ve hepsi katili aramaya başlarlar. Artık katilin kim olduğunu biliyorlardır ve yapabilecekleri şeyler: kaçmak, ölmek yada intikam almak. Katilden kaçarken başlarına kötü bir olay gelir ve acımasız görevler alm...