Ayumi:
Mikey-kun bugün okula gelmişti. Onu okul koridorunda gördüm ama yanında Draken-kun vardı ve bana onun yanında tirip atamayacağı için görmemezlikten geldi. Zaten Draken-kun'da beni görmemişti. Okul çıkışında onu yakaladım. Yanında yine Draken-kun vardı.
(Ayumi) - Mikey-kun, Biraz konuşabilir miyiz?
Mikey -kun, yanında Draken-kun olduğu için itiraz edemedi. Benim çevirdiğim oyundan sonra arkadaşlarına ortaklaşa bir şaka yaptığımı söylemiş. Dolayısıyla bana da küs olması için herhangi bir gerekçe yoktu. En azından arkadaşlarının gözünde.
sessizce başını salladı ama eski gülümsemesi yoktu.
(Mikey) - (Draken'e döner) Ken-chin, sen git...
Draken-kun aramızdaki soğukluğu farketmiş gibi gözüküyordu. İlk bana sonra Mikey-kun'a baktı ama şimdilik bunu sorgulamamaya karar vermiş olacak ki:
(Draken) - iyi, sonra görüşürüz... akşam çete toplantısını unutma!
O bir süre sonra gözden kaybolunca Mikey-kun ve ben birkaç saniye boş boş bakıştık. En sonunda ağzından tek kelime çıkmayınca ben konuşmaya karar verdim.
(Ayumi) - bir parka gitmeye ne dersin, Mikey-kun? Daha sakin bir yerde konuşmuş oluruz.
Mikey-kun, yine sessizce, başını sallayarak teklifimi kabul etti. Parka vardığımızda, göz alıcı bir ağaçlık alana oturduk. Yapraklar, hafif esen rüzgarla nazikçe sallanırken, sessizliği bozan tek şey kuşların melodik ötüşüydü.
Yine bir süre sessiz kaldık. Bacak bacak üstüne attı ve beni umursamamaya çalıştığını farkettim çünkü ara sıra ne yaptığımı merak ederek, kaçamak gözlerle bakıyordu ve onun bu tavrına nasıl bir tepki vereceğimi gözlemlemek istiyor gibiydi.
Zaten tiripli, lafı uzatırsam dinlemeyip gidebilir. O yüzden direk lafa girdim.
Ellerimi dizlerimin üstünde tuttum ve eteğim ile oynamaya başladım.
(Ayumi) - Haruki ile ayrıldık
Mikey-kun şaşırmış bakışlarla bana baktı. Sonrasında kendi ifadesinin farkına varıp ifadesini düzeltmeye çalıştı. Yani tekrar somurtmaya başladı.
(Mikey) - N-ne yapabilirim? Banane... (kendi kendine konuşurmuşçasına mırıldanır) hiç umurumda değil ki... b-banane yani!
Diyerek omuz silkti ve bana küs olduğunu tekrar hatırlattı.
O bankın bir ucunda ben de bir ucunda oturuyorduk. Yeterince benden uzakta oturması yetmiyormuş gibi, daha da uca kaydı.
Ama birkaç saniye sonra sabırsızlandı ve merakına yenik düştü. Göz kaçırarak:
(Mikey) - Neden ayrıldınız?
Hem mesafesini korumaya çalışıyordu, hem de olan biteni merak ettiği açıkça belli ediyordu.
Cidden şımarık, sevimli bir erkek çocuğu gibi...
Gülümseyip ona baktım
(Ayumi) - Senin sayende...
Sonunda doğrudan gözlerime baktı. Söylediğim şeye şaşırmıştı.
(Mikey) - n-ne?
(Ayumi) - gerçek sevginin nasıl bir şey olduğunu anladım ve... Onun bana karşı beslediği duygunun sevgi olmadığını fark ettim... senin az ama içten olan birkaç cümlen içimde bir çatışma yarattı ve gözlerimi açmamı sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
卍Tokyo Revengers 💛Karanlığın Esiri💛 Mikey X Oc
FanfictionBazen kendime soruyorum. Çok mu çocukça davranıyorum? Ama elimde değil... Senin yanındayken şımarık bir erkek çocuğu gibi davranmak istiyorum. Ama bir yandan karanlık bir şey beni kendine çekiyor. Öyle olunca hiçbir şeyi gözüm görmüyor. Arkadaşları...