34-tell me, you hate me

340 46 68
                                    

iyi okumalar ;)
-

(Melbourne, Avusturalya)
(Jisung'dan)
[saat 21.17]



"Siz Song Mingi olmalısınız."

Masanın başında dikildiğim andan itibaren bakışlarını bir saniye olsun üzerimden ayırmamıştı Lee Minho...

Ne düşündüğünü bilmiyordum, bilmediğim kadar sikimde de değildi. Aylar sonra burada bu şekilde karşılaşmayı bana kalırsa ikimiz de beklemiyorduk. Aylardır hayatımdan bütün izini kaybettirmeyi başarmışken, ondan hiçbir haber alamadığım sabahlara uyanmışken burada saklanıyor olması şaşırtıcı olsa da artık umrumda olmamalıydı. Soruları var gibiydi, aksine benim hiçbir sorum yoktu. Onun da bu tarz işlere bulaşmış olması hiçbir şekilde umrumda değildi.

SAIVO için buradaydım, onu görmezden gelecek, işimi halledecek, ve geri dönecektim.

Bakışlarımı ona çevirmedim, gözlerimizin buluşmasına izin vermedim ve onun hakkında düşünmek yerine karşımdaki kısa saçlı, baygın bakışlı genç adama odaklandım. Kısık gözleri adını söylememle beni ve üzerimdeki bordo renkli takımı süzdü. Adrenalin vücudumdaki yerini damarlarımda hissettirirken kalbim hızlanıyordu.

"Ben Peter, memnun oldum."

Mingi'nin bakışları yakamdaki turuncu çiçekli broşta duraksadı, hemen ardından belli belirsiz sırıtarak elini uzattı.

"Memnun oldum Bay Peter."

Mingi'yle el sıkışırken avcumun içi terli olmadığı için tanrıya şükür ettim. Gerginliğimi biraz olsun belli etsem anlayacağını biliyordum, Song Mingi bahsedilenlere göre kurnaz bir adamdı ve bunu belli ederek kendi sonumu getirmek istemiyordum.

Yarım daireden biraz daha geniş bordo renkli locaya otururken Mingi tam karşımda kalıyordu. Minho ise tam ortamızda kalsa da bakışlarını doğrudan üzerimde hissediyordum.

"Bir süredir bekliyordum sizi." Bakışları kadar ruhsuz çıkan sesine karşı gülümsedim.

"Gecikmemi affedin, bir takım aksaklıklar yaşandı ama nihayetinde buradayım."

"Anlıyorum..." Mingi mırıldanırken üçümüzün oturduğu bu masa benim için belki de o an dünyanın en gergin ortamıydı.

Yıllarca hayatımın merkezine koyduğum ve sonumuz kötü bittikten sonra aylardır yüzünü bile görmediğim Minho, en küçük hareketimi gözler gibi şüphe içinde beni süzen ve belki de tek kelimesiyle odadaki bütün silahları üzerime doğrultabilecek güçte Song Mingi, alabileceğim her türlü riski almış ve onun ayağına kadar gelmiş olan karşısında yalanlarla dolu ben...

Mingi düşünceli bir şekilde beni süzerken bakışlarım bir saniye için belli bir mesafeyle yanımda oturan bedene kaydı.

O zamandı, uzun zaman geçmişti kahveleri kahvelerimi bulana kadar... Aylar geçmişti aradan, sesini bile duymadığım haftalar takvimlerden silinip gitmişti... Şimdiyse yüzüne baktığımda oldukça şaşkın görünüyordu Minho... Beklemediğini biliyordum, aynı şekilde ben de beklemiyordum.

Onsuz geçen aylarda bu süre boyunca bir çok şey yaşanmış, kahvelerimde onun hüznünü taşır olmuştum. Ağır gelse de zaman zaman, yine de pes etmemiştim. İşin sonunda bir kez daha taşıyamadım onun kalbimdeki yükünü, ve hızla çektim bakışlarımı.

Salondaki uğultu her masada kendi halinde sohbet eden sosyete insanların sohbetlerini taşıyordu. Mingi oldukça sakin sesiyle tekrar konuşmaya başladığında ona odaklandım.

burguNdy, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin