1

9 1 0
                                    


Kocasının horlamaları çalar saatin düzgün sesiyle bölündüğünde madam jonefé bordo kalın kumaştan perdeleri çekmiş, kar tanelerinin cama düşmelerini ve eriyip su damlacıkları haline gelmelerini izliyordu. Bir süredir uyanıktı, ancak kalkacak veya herhangi bir şekilde hareket edecek takati kendisinde bulamadığı için yatağın yanındaki cama dönmüş, dışarıyı izliyordu. Kafasındaki bigudiden kurtulmuş bir tutam siyah saç, alnına dökülmüş, bir kısmı kulağının arkasına sıkıştırılmıştı. Önce horlama sesi kesildi, sonra kocası rahatsızlıkla kıpırdanadak kolunu çalar saatin olduğu yere uzatıp el yordamıyla saati durdurdu. Tüm bunlar olurken madam Jonefé yüzünü çevirmedi ve kocası yataktan kalkıncaya kadar hareket etmeden camdaki tanecikleri izlemeye devam etti.

Yatak odası sıcaktı, yine de kocası yataktan çıkarken madam Jonefé tüylerinin diken diken olduğunu ve ulperdigini hissetti. Kuş tüyü yorganin altına kırılmak, battaniyesine iyice sarılıp yataktan asla, asla çıkmak istemiyordu.

Kocası sabahlığını giyerken bakışlarını perdenin aralanmış ucundan gozuken dışarıyı izlediği camdan çekti ve huzursuzca kıpırdandı. Kocası, sanki o an karısını fark etmiş gibi ona baktı ama gözleri uzun süre aynı yerde kalmadı, giyindikten sonra karısına ikinci bir kez bakmadan odadan çıktı.

Madam jonefé'nin bunu dert ettiği yoktu, aslinda kocasıyla ne zaman içten bir konuşma yaşadığını dahi hatirlayamiyordu. Aynı yatakta uyuyan, aynı sofrada oturan ve davetlere sahte bir gülümseme eşliğinde kol kola katılan iki yabancıydı onlar. Yıllar, ikisinde de ufak tefek değişiklikler yaratmıştı, ama kocası evlendiği kişi değildi artık.

Gözleri tanıdık odayı süzerken iç çekti ve isteksizce yataktan kalktı. Kendi başına giyinecek enerjiyi dahi içinde hissetmiyordu, bu yüzden hizmetçi kızlardan birini elbisesini giymesine yardım etmesi için çağırdı.

Yemeğe indiğinde kocasının ceviz masanın ucunda oturduğunu gördü. Altın işlemeli porselen fincandaki siyah, koyu kahveyi içerken büyük bir ilgiyle gazetesini okuyordu. Karısının geldigini gösteren yüksek ölçekli ayakkabıların sesi odanın içinde yankilandiginda gözlerini gazetesinden ayırmadı. Madam Jonefé ellerini elbisesinin önünde birleştirmiş, farkında olmadan birbirine kentlediği parmaklarıyla öylece durdu ve ne yapacağının farkında değilmiş gibi hareketsiz kaldı. Kocası, yavaşça gazetenin sayfasını çevirinceye kadar masadaki beyaz güllere baktı. Kağıt hışırtısı onu tekrar hayata döndürdüğünde uykudan uyanmış gibi kafasını kaldırdı. Siyah bukleleri sallanırken kocasının karşısındaki sandalyeye oturdu ve yemeğini sukunet içinde ve güllere tekrar bakmadan yemeye başladı.

Sessizlik, kocası Ivan gazetesini okumayı bitirinceye ve katlayıp bir kenara koyuncaya kadar sürdü. Madam jonefé, kocası onunla konuşmaya başlayıncaya kadar bakışlarını kaldırmadı ve tarafındaki yemekleri izlemeye devam etti.

"Bu akşam Alexei bizi operaya davet etti." Dedi kucağındaki mendille kibarca ağzını silerken. Madam jonefé, yemeğin sonunda konuşmasından konuşmanın pek uzun sürmeyecegini anlamıştı ama sohbeti sürdürmek için anlamsız bir istek duydu.

"Öyle mi?" Diye sordu, yüzüne geniş bir gülümseme yerleştirerek. "Saat kaçta gitmemiz gerekir?"

"8'de hazır ol." Dedi Ivan, mendilini tabağın üstüne bırakırken. "Opera binasının bordo duvar kağıtlarıyla restore edildiğini duydum. Bordo bir elbise giy."

Madam jonefé'nin bu sefer yüzünde sahte olmayan, ufak bir gülümseme belirdi. Bordo rengi seviyordu. Son zamanlarda bordo, çiçek baskılı yatak odası perdeleri yüzünden ona cansız evliliğini hatırlatsa da.

Chegaste ao fim dos capítulos publicados.

⏰ Última atualização: Jan 29 ⏰

Adiciona esta história à tua Biblioteca para receberes notificações de novos capítulos!

maroon.Onde as histórias ganham vida. Descobre agora