Koş

48 9 51
                                    

"She's high"
"She lives in the sky"
"Tonight..."
Kulaklıklarımda çakan şarkıyı içimden tekrar ederken okula yaklaştığımı farkedip kulaklıklarımı montumun cebine atıp otobüsten indim.
Asla bitmeyeceğini düşündüğüm yeni bir okul günü başlarken kafam yine dopdoluydu.

Şu hayatta bir gün olsun boş bir kafayla yaşayamazdım sanki.

Okula her zamankinden erken geldiğim için sınıf boştu.Sırama geçip bir defter çıkardım ve ilk dersin konularını tekrar etmeye başladım.Ne olursa olsun seneye sınava gireceğim gerçeği kabak gibi ortadaydı ve dersleri bu kadar boşlamamalıydım.

Sınıf yavaştan dolup öğrenciler sırayla yerine geçerken kapıdan kol kola giren Hyunin ikilisine bakıyordum.Yine keyifleri yerindeydi.

...

Her zamanki gibi yoğun geçen derslerin arasında pestilim çıkmış bir şekilde kendimi otobüsteki cam kenarı koltuğa adeta fırlattım.Gelene kadar biraz uyumak istesemde ehliyeti bakkaldan aldığını düşündüğüm şoför buna izin vermiyordu.

Yorgun argın bedenimi duşa sokup biraz olsun kendime gelmeye çalışmıştım.Haftaya izine ayrılacağını söyleyen Matematikçi konulardan geride kalmayalım diye diğer ders hocalarından izin alıp 4 ders Matematik işlemişti.

Islak saçlarımı havlu yardımıyla sarıp dolabımın başına geçmiştim.Geçen gün benim yüzümden iptal olan kafede buluşma fikrini bugün tekrarlayacaktık.
Ruh halime en uygun olan mavi sweatshirt ve siyah eşofmanı üstüme geçirdim.Saçlarımıda kurutup evden çıkmıştım.Bugün Seungmin'in ısrarıyla ilk 1-2 saat ders çalışacaktık.

"Ulan 3 saat matematik işlemişiz beynimizin üzerinden vinç ile geçilmiş kalan son 1-2 beyin hücresinide çöp torbasına atmışlar,uyma şunlara defol git evinde zıbar yat"diyen iç sesimi susturup adımlarımı hızlandırdım.

Sonunda kafeye vardığımda beni dükkana sinen yoğun kahve kokusu karşılamıştı.Masalara göz gezdirince çoktan hepsini gelmiş olduğunu gördüm ve masaya bir sandalye çekip oturdum.

Seungmin:
"Evet,herkes geldiğine göre artık ders çalışmaya başlayabiliriz."

Yüzümü buruşturup yanımdaki Changbin'e "Ne diyo bu mal"diye fısıldadım.
Ya da fısıldadığımı sanmıştım.
Kafama yediğim fizik kitabıyla günün 100. beyin felcini geçiriyordum.

Yaklaşık yarım saat sonra isyan bayraklarını çekmiştim.
"Şu fizikten bir halt anlamıyorum,yeter."deyip önümdeki kitabı karşımda oturan Felix'in önüne itip,sandalyenin üstünde bağdaş kurmuştum.Ellerimle yüzümü kapatıp yalandan ağlarken,karşımdaki sandalye çekildi.
Chris yanıma gelip yüzümü kaldırdı ve saçlarımı karıştırdı.
"Hadi kalk,Hyunjin sana anlatsın onun fiziği iyidir."

"Evet,fiziği baya iyi ama ders olandan şüpheliyim."derken ağzımdan çıkan sözcükleri algılamamla içimden beynime küfürler edip başımı ellerim arasına alıp kapüşonumun içine girdim.

Çok utanç verici!

Yan taraftan Hyunjin'in kahkahaları duyulurken ben kendimi havasız kalıp öldürmeye çalışıyordum.

Hyunjin yerinden kalkıp sandalyemi kendisine çevirip kapüşonumu indirdi.Elimi yüzümden çekip suratına bakarken diğer elimi tutup yerimden kalkmamı sağladı ve beni kendi yerine oturtup yanıma sandalye çekti.

Hyunjin:
"Felix önündeki fizik kitabını atsana."

Daha sonra bana ilk sayfadan başlayıp kısık sesle konuları bir bir anlatmaya başladı.

O'nun her cümlesinde göz kapaklarım ağırlaşırken uyumamak için üstün çaba harcıyordum.
Ama başaramamıştım.Adeta ninni etkisi yaratan konular sadece uykumu derinleştiriyordu.

Forget The Past | Hyunjin Where stories live. Discover now