1. Bölüm

23 2 4
                                    

   Şiddetli baş ağrısıyla kalktım, bu aralar kötü hissediyordum ki zaten kötüydüm de. Annemi kaybettikten sonra herşey değişti, anlaşmalar ve borçlar.. hepsi bana kalmıştı ve en önemlisi, ben kraliçe olmaya hazır değildim. Stornial Krallığı bize saldırmayı planlıyordu, ve planlarını uygulayacaklar da. Artık hiçbirine katlanamıyordum.. Her şeyi bir kenera bırakıp karnımın gurultusuyla irkildim. Çok acıkmıştım, bir kaç gündür düşünmekten yemek yiyemiyordum. Lavaboda işlerimi hallettim ve odama döndüm. Bulabildiğim en rahat elbiseyi giyip dışarı, hizmetçilerin yemek hazırladığı alana geldim. Hizmetçiler her şeyi hazırladıktan sonra masaya oturdum. Onlar yerken onları izliyordum çünkü ilk ben değil, benim yemeğimi hizmetçi yiyordu. Zehirlenmemem için her şeyi yapmak zorundalardı. Sonuçta kalan son varisim ve eğer zehirlenip ölürsem, herkes buraya çullanacak ve buranın sonu gelecek. Ve o çığlık kulaklarımda yankılandı. Sesin olduğu yere kafamı döndürdüğümde, hizmetçinin ağzından köpükler çıktığını gördüm.

Zehirlenmişti.

Herkes çığlık atmaya ve ayaklanmaya başladı.. ne yapacağımı hiç bir şekilde bilmiyordum. Baş muhafızım Antri yanıma geldi. "Roslyn, artık gitmenin vakti geldi. İnland'ta daha huzurlu ve rahat olacaksın. Böylece borçlarıda kapatabileceksin. Güven bana, gerçekten artık zamanı tek olmayacaksın. Herkes seni destekliyor, krallığın ve senin yanında olan bir sürü krallık daha." düşündüm.. belkide gerçekten artık zamanı gelmişti. Ama bilmiyorum, burdan ayrılmak istemiyorum. Burası benim evim, yuvam ve en önemlisi annemle anılarımızın olduğu tek yer.. annem her zaman "Bir kraliçe, gerçekten yapması gereken bir şey varsa, o iş her şeyden önemlidir Roslyn." Derdi.. ve kararımı vermiştim. Gidecektim, arkamı dönüp saraya baktım.. kaşlarımı çattım ve önüme döndüm. "At arabalarını hazırlayın, gidiyoruz." dedim yüksek sesle. Herkes o karmaşanın arasında kılını kıpırdatmadan hareket etmeyip bana baktı, büyük ihtimalle nereye gideceğimi sorguluyorlardı. Ama emiri almışlardı, bu yüzden susup işlerine döndüler. Onları beklerken saraydaki en yakın arkadaşım Antri yanıma geldi, muhafız olabilirdi ama yinede onu en yakın arkadaşım olarak görüyordum. "Biraz mutlu ol Ros, yeni bir hayata başlayacaksın. Yeni insanlar, yeni görüşler ve daha bir çok bakış açısı." Antri'nin dedikleri aklıma dolandı.. her şey yeni ve daha düzenli olacaktı. Ama diyelim ki, ya olmazsa ? O zaman ne yapacaktım? Bir planım var mı? Hayır. Sadece kendimi kandırıyordum, olabilecek hiç bir şeyi düşünmemiştim. Ama oraya zaten korunmak için gidiyorum.. bu durumda korunuyor olmam lazım değil mi? .. Neyse, aklımdaki düşünceleri bi kenara bıraktım ve Antri'ye cevap verdim. "Bilmiyorum, hiç plan yapmadım veya düşünmedim. "Ne yapmam gerekiyor Antri ?" dedim kısık bir sesle, Antri bana cevap verecekken yardımcılardan bir ses yükseldi. "Kraliçem, arabalar hazır. Kıyafetleriniz ve diğer her şeyde hazır. Artık gitme zamanı." Hem üzgün, hemde mutluydum. Ama Antri yanımda olacağı için kendimi rahat hissediyordum. Yeni nedimeler, insanlar ve yeni bir hayat.. korkuyordum. "Pekala, gidelim o zaman." yüzüme sahte bir gülümseme koyduktan sonra at arabasına bindim. Arkamdan Antri ve yardımcım bindi, arabayı sürmeye başladılar muhafızlar. O sırada yüzümü Antri'ye döndürdüm "Hazır mısın?" dedim gülümseyerek, "Evet hazırım.. ama ben küçüklüğümden beri annen için çalışıyorum. Yeni krallık biraz garip olacak. Galiba alışamayacağım.. ama sen yanımda olduğun için kendimi daha iyi hissediyorum emin ol ki." dedi, onu bu işe karıştırdığım için biraz pişman hissettim kendimi. Ama o bu hayatı seçmişti, alışmalıydı ve ben bir kraliçeyim, tahtım ve güvende tutmam gereken bir halkım var. Biraz ciddi olmayı öğrenmeliyim sanırım.. ama o benim en yakın arkadaşım. Ona öyle davranamam, söylediklerine karşılık sadece gülümsemeyle yetinebildim. O kadar uykum gelmişti ki, çok kötü hissediyordum kendimi. Bir kaç gündür doğru düzgün uyuyamıyordum zaten. O yüzden kafamı Antri'nin omzuna yasladım ve gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Kafamdaki bütün her şeyi bir yana koyarak düşünmemeye çalıştım. Tam o sırada sarsıldım, gözlerimi açtığımda yardımcımın öldürüldüğünü gördüm. Kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Antri'ye döndüğümde yanımda yoktu. Tam o sırada dışarıdan Antri'nin "Roslyn!" diyerek bağırdığını duydum. Hızlı bir şekilde ayağı kalkarak arabadan çıktım. Korkuyordum, bir şey olmuştu.. bir şey gelmişti. "Noluyor?" Demekle yetindim, Antri ise telaşla bana bakıyordu. "Ormandaki bazı kişilerin huzurunu bozduk galiba.." neyden bahsediyordu ? Kimlerin huzurunu bozmuştuk ? Ayrıca, buralarda kimse yaşamazdı ki. "Kimlerin huzurunu bozduk Antri ?" dedim. Bir tarikat mıydı ? Anlamamıştım.. "Bir topluluğun, şimdi sakin ol ve beni dinle. Arabayı ben süreceğim ve sende arkadaki cesetlerle duracaksın. Anlaştık mı Roslyn?" ya onada birşey olursa? ki, olacaktı. "Arabayı ben süreceğim. Sen arkaya geçiyorsun, hadi." Ağzı açık bir şekilde bana baktı ve güldü. Sonra ise yavaş adımlarla ses çıkarmadan at arabasına bindi. Bende atlara doğru yöneldim ve üstlerine bindim. Üstüm kan olmuştu.. Inland'daki halk umarım bunu görmez, yoksa fazla garip durumuna düşerim. Imh.. her neyse. Aklımdaki düşünceleri bir yana bırakıp atı sürmeye başladım. Bu beni rahatlatıyordu, kısa bir süre sonra Inlad sarayının önüne geldik. Büyüktü, görkemliydi. Eski kraliçe, eski Kral ve Inland varisi orada beni bekliyordu. Yanlarında 3 kız vardı, galiba nedimelerimdi.. her neyse. Atların üstünden kalktım ve arka koltuğa gidip Antri'yi aldım. Herkes bana dikdik bakıyordu. Sanki garip bir şey yapmışım gibi, ki zaten garip bir şey. Bu devirde hangi Kraliçe at sürer ki? Çok umursamadım ve Alex'in yanına gittim.. hala küçükken ki gibiydi yüzü. Hala aynı kıvırcık sarı saçları vardı, ona karşı gülümsedim. O ise, ters ters baktı. "Pekala.. Merhaba." dedim ve elimi uzattım. Uzattığım ele sadece baktı, selam vermedi. Dış görünüş olarak değişmemiş ama kişiliği değişmişti. Kral ve Kraliçe ile konuştuktan sonra bir tane yaşlı kadın yanımıza geldi. "Merhaba kraliçem, nedimeleriniz ve sizi odanıza ben götüreceğim. Buyurun bu taraftan gelin" dedi kısık ve tatlı bir sesle. Gülümsedim ve takip ettim. Bir süre sonra saraydaki kapılardan birini açtı, içeri girdim. Büyük bir odaydı, sonuçta 4 kişi kalacaktık. Ona nazik bir sesle teşekkür ettim ve bir süre sonra odadan gitti ve tanımadığım 3 kızla beni yalnız bıraktı. "Merhaba, benim adım Roslyn. Adlarınızı söyleyebilir misiniz?" Biraz utanmış görünüyorlardı, aralarından biri lafa atladı hemen. "Benim adım Sinova, Sinova Tells. Bunlarda, Santia Lorest ve Antoria Cmanovic." dedi, hepsi çok tatlı gözüküyordu. Ama bir yandan, belki onlar benim peşimdeydi.. kim bilir? Kendimi güvende tutmam lazımdı. Ama hiç bir zaman güvende olamayacaktım. "Pekala, ben uyuyacağım galiba.. size iyi geceler kızlar" dedim. Hepsi sözüme karşılık olarak iyi geceler dedi. Yatağıma geçtim ve üstümü değiştirmeden sadece yattım. Başım ağrıyordu.. bir süre sonra uykuya daldım. Kabus gördüğümü hissediyordum iliklerime kadar.. korkuyordum. Burada bir şey vardı, beni korkutan bir şey. Acaba travma mı geçirdim ? Gördüğüm bütün kabuslar bir yana, yüzüme bir şey damladığını hissettim. Sıvı bir şey.. gözlerimi açmadan elimi yüzüme doğru götürdüm. Kan kokusu.. gözlerimi araladığımda kalp atışlarım beklenmedik bir şekilde hızlandı ve çığlık atmaya başladım. Çünkü yüzümde kan vardı ve, yatağımın tavanında bir hizmetçi bağlanarak öldürülmüştü.

Swords Of The Palace Où les histoires vivent. Découvrez maintenant